İBRAHİM EKİNCİ
Döviz neden fırladı?
Ne olmuştu?
Erdoğan, seçim yaklaşırken büyüme istedi. İşsizlik artmasın istedi.
Büyüme elde etmek için de sermaye kesimini düşük faizli kredilerle teşvik etmek istedi.
İşte tam o noktada Merkez Bankası’ndan düşük faiz talep etti.
“Nas”la gerekçelendirdi ama asıl amacı büyümeye kredi desteği sağlamaktı.
Ancak, faizleri artıran kadroyu gönderip, indirenleri iş başına getirip, faizleri düşürmeye başlayınca haliyle TL değer kaybetmeye başladı.
Vatandaş varlığını korumak için değersiz TL’den çıkıp dövize koştu.
Ekonomideki genel ve artan sorunlar da güvensizlik yarattı. Güvensizlik de dövize hücumu teşvik etti.
Dövize hücum (artan talep) kuru yükseltti.
Bu kez hükümet, döndü kur yükselişini durdurmaya çalıştı
Bunu, Berat Albayrak döneminde başlayan örtük, arka kapı rezerv satışlarıyla yaptı. Sonraki bakan Nebati, bunu sürdürdü. Toplamda 300 milyar dolardan fazla satış yapıldığı hesaplanıyor:
Kuru, döviz satarak tutma yeterli olmayınca, KKM icat edildi.
TL mevduat bile dövize çıpalanmış oldu.
Döviz mevduatından KKM’ye geçen mevduat da merkez bankasına kuru tutmak için ilave cephane oldu. Yani:
Doğrudan rezerv sattılar,
İhracatçıdan döviz aldılar, sattılar,
KKM’den gelen dövizi sattılar,
Bankalardan aldıkları zorunlu karşılık dövizlerini sattılar,
Putin’den, S. Arabistan’dan gelen dövizleri sattılar.
Hedef seçime kadar kuru tutmaktı.
Günden güne artan bir döviz kuru ile seçime girmek istemediler.
Elde avuçta ne var ne yok satarak seçime kendilerini attılar.
Özetle, Erdoğan seçimi kazansın diye 300 milyar dolar yakılmış oldu.
Şimdi ne oluyor?
Seçimden hemen önce rezerv satarak kuru tutmak imkanlarını tüketmişlerdi.
Zaten gayretleri de seçimi atlatmaktı.
Seçim geçti, kuru kontrollü olarak bıraktılar.
(Çarşamba günü, Şimşek’in kamu bankalarından dövize müdahaleyi ılımlı seviyelere çekmesini istediği, döviz çok hızlı yükselip bir günde yüzde 7 değer kazanınca da bir miktar frene basılarak müdahale dozunun artırıldığı belirtildi. Gün içindeki hızlı yükseliş ve gün sonuna doğru yavaşlamayı açıklayan da bu. MB bilanço rakamları da son birkaç gündür KKM’den gelen dövizleri eski hızla satmadıklarını gösteriyor.)
Dövizi dalgalanmaya bıraktılar, birikmiş stres özgür kaldı ve kurlar yükselmeye başladı. Yükseliyor çünkü memlekette döviz kıtlığı yaşanıyor. Kök neden bu. Türkiye ekonomisi (ihracat ve turizm kanalıyla) döviz üretiyor ama bu giderlerini karşılamakta yetersiz kaldığı için (cari) açık veriyor. Yabancı dövizine mutlak ihtiyaç var. Ama müdahaleci uygulamalar ve güvensizlik yüzünden yabancı kaçmış gitmişti. Dönüşünü sağlamak için uyduruk bir hukuk reformu açıkladılar, olmadı
Şimdi yabancıların tanıdığı, zaten yatırımcı kuruluşlarda bizzat çalışmış eski bakanı (Mehmet Şimşek) getirerek ve “artık irrasyonel politikalar uygulamayacağız” mesajı vererek yabancıyı çekmeye çalışıyorlar.
Ancak Şimşek geldi diye koşup gelen yok. Yabancı da dövizde, ekonomi politikalarında, faizde istikrar ve kazanç için uygun koşulları bekliyor.
Yabancı nasıl gelir?
Borsaya gelebilir, bono - tahvil alarak gelir, doğrudan yatırımla gelir. Ama her biri kendisi için uygun, avantajlı, kazandıran koşulları gözler. Önce bir kere kurun istikrar kazanması gerekli.
Ne olacak?
En büyük problem veya bilinmeyen şu: Döviz kurları nereye kadar yükselecek? Nerede durarak, istikrar kazanacak? Adil fiyat ya da “denge kuru” kaç TL’ye tekabül ediyor? Kur artışından en çok fayda sağlayan ihracatçılara göre 25 liranın üzerinde, 28 lira gibi rakam adil. Her kesim kendine göre bir tarifte bulunuyor ama denge kuru muğlak bir kavram. Bu konuda bazı tahminler var ama kesin bir rakam vermek kimsenin harcı değil. Kur afaki, panik yükselmeler de gösterse zamanla bir yerde dengelenecek ve istikrar kazanacak. Adil fiyat o kabul edilecek.
Bu fiyatı tahmin edebilmek için Merkez Bankası’nın açıkladığı bir Reel Efektif Döviz Kuru endeksi vardır. TL’nin değerli mi değersiz mi olduğunu gösteriyor. Şu sıralar o endekse göre TL değersiz, döviz kuru değerli gözüküyor. Yani piyasanın tam tersini gösteriyor. Nedeni muhtemelen enflasyon hesabının yanlışlığı…
Dolayısıyla döviz nerede duracak sorusunun kesin bir cevabı yok. Belirttiğimiz gibi: Arz – talep dengesinin buluştuğu, istikrar kazandığı değere bakılacak. Hatta bu kurun seviyesi, Şimşek’le birlikte başlayan uygulamaların bir istikrar programına tekabül edip etmediğine, nereye kadar ne uygulayabileceğine bakılarak da farklılık gösterebilir.
Şurası kesin gözüküyor. Eğer bu arada ciddi bir sıcak para girişi olmazsa dövizde baskı devam edecek. Turizm mevsiminde döviz girişi artacak ve birkaç ay soluklanma için fırsat yaratacak. Sonuçta dövizin, giriş çıkış, arz – talep dengesine göre bir yerde istikrar bulmasını bekleyeceğiz.
Görünen plan şu: Dövizin bir yere kadar artmasına izin verilecek ve orada faizler yükseltilerek yabancı girişi teşvik edilecek. Bazı yabancı fon yöneticileri, “Türkiye'ye yatırımı sadece düşünmek için dahi TL'nin yüzde 20 değer kaybetmesi gerektiğini” söylemiş. Prof. Dr. Kara “ Türk varlıkları dolar cinsinden ucuzlatılıp bir eşikten sonra (seviye sormayın) faiz artışıyla sermaye girişi amaçlanacak gibi görünüyor. Pratikte bunu yapmak kolay değildir ama döviz işlemi kısıtlamaları devam ederken mümkün olabilir” dedi.
Sıcak para nasıl gelir?
Doğrudan yatırım istikrara bakacak. Hukuk önemli. Mülkiyetinin başına iş gelmeyeceğinden emin olacak. Ekonomi uygulamalarının kalıcılığına bakacak. Türkiye’de 80 bin yabancı şirket var. Bunlar istikrar gördüklerinde yatırımlarını artıracaklar, ilave sermaye getirecekler. Ama yabancı sermayenin bu türü nazlıdır. Bekler. Şimşek’in kısa vadede beklediği ise sıcak para… Sıcak para kısa vadeli yüksek kar fırsatlarına koşar, karını eder.
Sıcak para girişinin koşulu şu:
Yabancı döviziyle gelecek. TL’ye dönüp, yüksek getirili (faiz artırmanın bir nedeni de bu!) TL varlıklara yatırım yapacak. Buradan kar sağlayacak. Bu kar cepteyken, dönüp çıkarken en azından getirdiği kadar döviz alabilmeli ki onun için ticaret karlı olsun. Eğer kur istikrar kazanmamışsa, yabancı, TL varlıklardaki yüksek faizden kar etse dahi, dönüp çıkarken kurun o arada yükselmesi nedeniyle daha az döviz alırsa… TL varlık yatırımından kazandığını kur artışıyla getir vermiş olur. Ticaret ona karlı olmaz.
Geçmişte, Türkiye’ye çok fazla sıcak para geldiği zamanlar, kur yükselmek yerine düştüğü için, yabancı hem yüksek faizlerden yararlanıyor, hem de çıkarken getirdiğinden daha fazla döviz alarak çifte kazançla çıkabiliyordu. Şimşek işte bu koşulları yaratmak istiyor.
Muhtemelen yol haritaları bu.
Fakat işaret etmeliyiz: Kur artışı, Türkiye ekonomisinin ithalat bağımlılığı yüzünden aynı zamanda enflasyon artışı demek. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda enflasyonda artış göreceğiz. Maaş – ücret zamları kısa zamanda geri alınacak. Seçim harcamaları için bütçe olanakları çok sınırlı. Yeni zamlar, hatta vergiler de gündeme girmiş bulunuyor.
Kur artışı döviz girişine yol açacak beklentisi var. Ama bu kur artışının, diğer yandan:
- Hepimizi yoksullaştırdığını,
- Döviz sahiplerinin bile kur artışından kazançlarının önemli kısmını yüksek enflasyonla geri vereceğini,
- Her 1 liralık artışın Türkiye’nin dış borç yükü üzerine 450 milyar lira ilave yük getirdiğini,
- Döviz borçlusu şirketleri sıkıntıya sokacağını,
- Kur Koruma Mevduat yüzünden kamunun döviz mevduatı sahibine yüzlerce milyar lira servet aktarımı yapacağını unutmayalım.
Reuters ne yazdı?
Yabancı yatırımcıların sıkı takip ettiği Reuters’e bakarak yabancı nabzını da anlamaya çalışabiliriz. Şöyle yazdı:
“Şimşek'in Türkiye'nin yeni Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanması, bazı yatırımcıların yükselen enflasyonla boğuşan ülkede ortodoks ekonomi politikalarına geri dönüleceğine dair umutlarını yükseltti. TL bugün yine düşse de, piyasalar ona büyük saygı duyuyor. Ancak bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun süredir devam eden ekonomiyi kötü yönetme eğilimine karşı koymak için yeterli olmayacak gibi görünüyor.
Şimşek'in normal koşullarda bile neredeyse imkansız bir görevi var. Şimşek, %39,6'ya ulaşan enflasyonu dizginlemek, ABD doları karşısında rekor düşük seviyelerde seyreden TL'yi güçlendirmek ve Türkiye'nin uluslararası yatırımcılar nezdindeki itibarını yeniden tesis etmek zorunda. Ancak yeni ekonomi çarı normal koşullarda çalışmayacak.
İktidarını ikinci on yıla uzatan sürpriz seçim zaferinin tadını çıkaran Erdoğan, kendisini faiz oranlarının düşmanı ilan etmiş durumda. Onun baskısıyla Merkez Bankası 2021 sonlarında %19 olan faiz oranlarını %8,5'e indirerek tüketici fiyatlarında büyük artışlara yol açtı.
Şimşek, döviz rezervlerini tüketen ve yurtdışı yatırımları kısıtlayan fiilî sermaye kontrollerinin bir kısmını kaldırabilir. Ancak bu lirayı daha da zayıflatacak ve enflasyonun dizginlenmesi zorlaşacaktır.
Türk Lirası Erdoğan'ın 28 Mayıs'ta yeniden seçilmesinden bu yana dolar karşısında yüzde 5 değer kaybetti. Şimşek'in Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak için uluslararası yatırımcıların saygısından çok daha fazlasına ihtiyacı var.” (Ömer Murat’ın çevirisi)
Doç. Dr. Orhan Karaca’nın sözleriyle bitirelim:
“Seçimden önce ekonomi büyüsün diye rezervler eritildi. Hem çarkların dönmeye devam etmesi hem de rezervlerin yerine konması için devasa bir döviz girişi lazım ama çok zor. Muhtemelen yılın 2. yarısında hem ekonomide yavaşlama hem de enflasyonda yükseliş göreceğiz. 9 ay sonra yerel seçim varken bunun göze alınması, ekonominin Türkiye Ekonomi Modeli (TEM) ile bir adım dahi atacak takatinin kalmadığını düşündürüyor.”