ÖZGE MUMCU AYBARS
Ekonomi ve iç siyaset geriliminde dış politika
Türkiye'nin Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davaya müdahil olma kararı iç ve dış camiada önemli yankılar uyandırdı. Bu müdahillik karasında hukuki bir arka plan hazırlığının olmadığı iddiası, T24 yazarı Barçın Yinanç'ın vurguladığı gibi son derece garip.
https://t24.com.tr/yazarlar/barcin-yinanc/iktidardan-bir-garip-dis-politika-uygulamasi,44798
Malum, bu ve benzeri açıklamalar, mevcut çatışma ışığında, Türkiye'nin Ortadoğu'daki stratejik duruşunu ve bölgesel ilişkilerini doğrudan etkiliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın son açıklamaları, Türkiye'nin eski dışişleri düzeninden uzaklaştığı, iç siyasete için kullandığı sert dış politika söyleminin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Dışişleri Bakanı'nın çıkışında, Türkiye'nin iç politikada milliyetçi ve muhafazakâr tabanı mobilize etme çabası da bulunduğunu söylemek mümkün.
Diğer yandan, Türkiye, son yıllarda, küslük politikasıyla harmanlanan bir şekilde, Ortadoğu'da aktif bir rol üstlenmeye çalışıyor ve elbette Filistin meselesi bu politikaların maddi ve manevi olarak merkezinde yer alıyor.
7 Ekim 2023'ten bu yana başlayan bölgesel çatışmayla beraber İsrail Ordusu'nun Refah'taki operasyonlarını genişletmesiyle birlikte Birleşmiş Milletler, geçen hafta boyunca 450.000 Filistinlinin Gazze'nin güneyinden kaçtığı haberleri medyaya düştü. Refah'a operasyon düzenleneceğini önce İsrail Başbakanı açıklamıştı, ardından bu operasyonun yapılmaması için ülkelerden teker teker açıklama gelmişti.
Son dönemde, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) kuzeydeki Jabalia mülteci kampına ve Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeitoun bölgesine daha derinlemesine ilerlemeye devam ediyor. IDF, son 48 saat içinde Gazze'de 100'den fazla hedefi vurduğunu belirtirken, Filistinliler, ölümün ve yıkımın giderek arttığını belirtiyor. Savaşın neredeyse başından beri bölgede bulunan, UNICEF Sözcüsü James Elder, geçen hafta yaptığı basın açıklamasında bölgedeki insani trajediye değinerek: "Yardım akmalı. Rehineler serbest bırakılmalı. Refah işgal edilmemeli. Ve çocuklar artık öldürülmemeli. Defalarca yalvardık ve ricada bulunduk; bir kez daha yapıyoruz. Refah'ın çocukları için. Ateşkese ihtiyacımız var, şimdi." dedi.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), 2004 yılında Batı Şeria'da inşa edilen İsrail'in güvenlik duvarının yasadışı olduğuna ve Filistin halkının haklarını ihlal ettiğine hükmetmişti. ICJ, bu duvarın uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve derhal yıkılması gerektiğini belirtti. Bu karar, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi açısından kritik bir öneme sahip.
Diğer yandan, ateşkes görüşmeleri çıkmaza girmiş durumda. Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Thani, İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerinin durma noktasına geldiğini belirtti. Katar lideri, "Ne yazık ki, işler doğru yönde ilerlemedi ve şu anda neredeyse bir çıkmazdayız ... Rafah'ta olanlar bizi geri götürdü" dedi.
Diğer yanda, hassas yaklaşılması gereken bir konu daha var. İngiliz The Times gazetesinde yer alan habere göre, İsrail ordusu, Gazze'deki bir Hamas komutanının evinde, örgütün Türkiye'de yeni bir üs kurma planlarıyla ilgili gizli belgeler buldu. Bu belgelere göre, Hamas'ın Türkiye'de "özel bir güvenlik üssü" kurmayı planladığını ve bu üssü çeşitli ülkelerdeki İsrail hedeflerine yönelik saldırıları koordine etmek için kullanmayı amaçlıyor. Haberde, Hamas lideri İsmail Haniye'nin geçen ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında, Hamas'ın merkezini Katar'dan Türkiye'ye taşımayı planladığı iddialarına da yer veriliyor.
Katar, bu iddiaları reddediyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Hamas'ın Türkiye'de üs kurma planları hakkında bilgi sahibi olmadığını belirtiyor. Bu iddiaların doğruluk payı varsa, yakın zamanda iç siyaseti de sıkıştıracak bir durum da ortaya çıkabilir.
https://t24.com.tr/haber/the-times-hamas-turkiye-de-us-kurmayi-planliyor,1164873
ICJ'nin İsrail kararları, uluslararası toplumun İsrail'in işgal politikalarına karşı tutumunu netleştirmesi açısından önemli elbette. Bir adım da BM Genel Kurulu'nda yaşandı. Genel Kurul, Filistinlilerin BM'ye katılmaya yetkili olduğunu kabul etti ve tam üye olma teklifini ezici bir çoğunlukla destekledi. Böylece, BM Güvenlik Konseyi'ne "konuyu olumlu bir şekilde yeniden değerlendirmesini" tavsiye edildi.
Ancak, uluslararası kurumların etkisinin giderek zayıfladığı, sağ tandanslı liderlerin yükseldiği ve iç ve dış hukuk yollarının göz ardı edilerek bölgesel çatışmalara karşı ellerindeki imkanların kullanmadığı bir zaman aralığından geçiyoruz.
Diplomatik gerilimlerin uzun vadede uluslararası ilişkiler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği göz önünde bulundurulmamak elde değil. Türkiye, dış politikasında daha dengeli ve stratejik adımlar atarak hem ekonomik iş birliğini koruma hem de bölgesel istikrarı sağlama yolunda ilerleyebilir mi; yoksa iç siyasete mi tabi bir siyasi dil mi izleyecek, hep birlikte göreceğiz.