İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

‘Eser siyaseti’ dar gelirlilerde kiracı oranını ikiye katladı

Türkiye inşaatçıların, betoncuların memleket sathını “proce arsası” gibi istila seferine çıktığı bir devirden geçiyor. İnşaat altın devrini yaşadı, yaşıyor ama milyon milyon konut üretimine karşın konut sahipliği oranı düşüyor. İstanbul için KONUTDER araştırması geldi: 2007’de her 100 kişiden 18’i “kiracı”ymış. 2024 itibariyle bu sayı 36,7’ye çıkmış. Eser siyasetinin binalarında her bir kat yükseldikçe ağırlığı sosyal devleti biraz daha temele gömüyor.

***

Bu kadar inşaat…

Avrupa ölçeğinde en çok AVM, en çok gökdelen dikmek…

Mantar gibi siteler dizmek!

150 milyar dolardan fazla garanti hortumu pahasına onlarca proce!

Köprüydü, havalimanıydı, yoldu…

Öyle bir coşku ki kamu raporlarında geçiyor, biraz fazla oldu diye.

Laz müteahhidin “altın devri” olsun, özel ve kamu, milyon milyon konut üretsin ama memlekette ev sahipliği oranı düşsün!

Geçen hafta, Emlak Konut’un kampanyasını yazmıştım. “Ev sahipliği oranı son yıllarda genelde 5 puan düşmüşken, ev fiyatları uçup gitmiş ve beraberinde ev sahibi olmak isteyenlerin hayallerini de uçurmuşken, bir kamu konut üreticisinin işi ‘yatırımcıya’ kampanya açmak mıdır?” diye sormuştum. Birkaç gün sonra Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) araştırması çok çarpıcı bulgularla çıka geldi. Araştırmanın adı, “Konut Talebini Belirleyen Mikro Faktörler- İstanbul Örneği.”

En önemli bulgulardan biri İstanbul’da dar gelirli kesimin kiracılık – ev sahipliği durumu ile ilgili: “İstanbul’da 2007’de dar gelirli her 100 kişiden 18’i kirada otururken bu sayı 2024 yılında 36,7’ye çıktı.”

Dar gelirli kesimde kiracı sayısı ikiye katlanmış!

KONUTDER Başkanı Ramadan Kumova söylüyor:

"Tüm gelir grupları göz önüne alındığında 2024’te yüzde 56,1'e gerileyen konut sahiplik oranı 2007’den bu yana en düşük oran olarak kayda geçti. Bu durum dar gelir gruplarında daha da fazla hissedilir boyutlarda ve son 17 yılda dar gelirlinin ev sahibi olma oranı yüzde 61'den yüzde 45'e geriledi. 2007’de dar gelirli her 100 kişiden 18’i kirada otururken bu sayı 2024'te neredeyse ikiye katlanarak 36,7’ye çıktı. Bunun toplumumuzu ekonomik olduğu kadar sosyolojik ve psikolojik olarak etkileri var."

Araştırmayı İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Ali Murat Vural ve İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Murat Şeker yapmış. Bulguları şöyle:

• Tüm gelir gruplarında konut sahiplik oranı 2024’te % 56.1'e geriledi. Bu rakam, 2007’den bu yana en düşük oran olarak kayda geçti.

  • Son 17 yılda dar gelirlinin ev sahibi olma oranı % 61'den % 45'e geriledi.
  • 2007’de dar gelirli her 100 kişiden 18’i kirada otururken bu sayı 2024 yılında neredeyse ikiye katlanarak 36,7’ye çıktı.
  • İstanbul halkı “konutu bir güvence ve yatırım aracı” olarak görüyor. Katılımcıların % 81,1’i konut yatırımını mantıklı buluyor. % 87 gibi bir çoğunluk çocuğuna veya gelecekte olabilecek çocuğuna bir ev bırakmayı öncelikleri arasına alıyor.
  • İstanbul halkı kiracı olmaktan mutsuz ve barınma endişesi duyuyor. Yıllar içinde ekonomik sebeplerden düşen talep ve üretim yetersizliği, konut sahiplik oranının düşmesine ve buna paralel olarak kiracı oranının ciddi bir artış göstermesine neden oldu. Bunun somut yansımaları da araştırmada şöyle öne çıkıyor:
  • Katılımcıların yüzde 79,9’luk gibi önemli bir çoğunluğu kiracı olmanın kendilerini mutsuz ettiğini ve gelecekte barınma noktasında bunun bir sorun teşkil edeceğini söylüyor.
  • Her üç kişiden biri (%34,6) İstanbul’da gelecekte barınma sorunu yaşayacağını düşünüyor. Barınma sorununa ilişkin endişenin varlığı alt gelir gruplarında daha yüksek düzeyde.
  • Son yıllarda gözlenen barınma sorununa ilişkin endişe gençlere de yansımış durumda. Gençlerin son 5 yılda öncelikleri değişmiş bulunuyor. Konut sahibi olma hedefi gelecek planında öne çıkmış durumda. Geçmiş dönemde yapılan çalışmalarda “kendi evini satın alma isteği” gençler arasında beşinci önem sırasına sahipken, bu son araştırmada “kendi evini satın alma isteği” ikinci önem sırasında yer alıyor. Gençlerin uzun vadeli yatırım ve güvence arayışı belirgin bir şekilde konut sahibi olmayı önceliklendirmek istemelerine neden oluyor.
  • Konut almak isteyenler tasarrufa hazır. %72,1’lik bir kesim uygun ödeme koşulları olduğunda konut almak için tasarruf etmeye, harcamalarını kısmaya hazır olduğunu belirtiyor.
  • Kendini üst gelir grubu olarak tanımlayanların % 45,7’si 5 yıl içerisinde konut almayı planlıyor. Yakın zamanda konut almayı planlayanlar 40-50 yaş grubu, üniversite mezunu, orta-üst gelir grubunda yoğunlaşıyor.

• Araştırmaya katılanlar konut kredisi için ortalama olarak gelirinin üçte birinden vazgeçebileceğini belirtiyor. Üst gelir grubunda olanlar da bu oran gelirlerinin %40’ını konut taksitlerine yatırmaya hazır.

• Gençler ise konut satın almak için 10 yıldan uzun vadeli borçlanmayı göze alıyor, konut almak için gerekirse arabasını satmayı planlıyor.

22 yılın sonunda gençleri, dar gelirliyi başını sokacak bir ev derdine düşürdüler!

“Eser siyaseti” zenginliği katlamak yerine borcu 9’a katladı

Eser siyasetinin marifetleri bununla sınırlı değil. Yazıldı. Hazine iç borç ödemesi yaptığında ana paradan çok faiz ödüyor artık. 2022’de tablo böyle şekillendi. Bugünleri de eser siyasetine borçluyuz. Koca memleketi şirket gibi yönetmeye kalktılar. Yönetilmemeli de şirket gibi de yönetemediler. 6-7 yılda şirket borcunu 9’a katlamak yönetebilmek midir?

Merkezi yönetimin borç stoku 2025 yılı ocak ayı sonunda 9 trilyon 579 milyar liraya çıktı. AB tanımlı borç stokuna bakarsak (merkezi yönetim + yerel yönetimler + sosyal güvenlik kurumları) 10 trilyonu geçti, 2024 yılı 3’üncü çeyrek itibariyle 10 trilyon 22 milyar lira. Merkezi yönetimin 9,6 trilyon liralık borç stokunun 5.3 trilyonu (%55) döviz cinsi borçlardan oluşuyor. Stokun 4 trilyon 363 milyarı dış borç, 5,2 trilyonu ise iç borçlardan oluşuyor. Döviz cinsi borçların dış borçlardan yüksek olmasının nedeni, Hazine’nin içerden de döviz cinsi borçlanma yapması…

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen şeyin başladığı 2018 yılı başında bu yana:

AB tanımlı borç stoku 879 milyar liradan 10 trilyon 22 milyara çıkmış.

Merkezi yönetim borç stoku 876,5 milyar liradan 9.6 trilyona gelmiş.

Şimdi geldik asıl önemli konuya…

Aslında bu borç çok daha yüksek. Çünkü faizleri son stok verisinin içinde gösterilmiyor.

Yani aslında faiz yükü ile beraber borç stoku 15 trilyonun üzerinde!

İktisatçı Ömer Rıfat Gencal paylaşmıştı. Teknik olarak hesabının nasıl yapıldığını bilmiyorum. Sayın Gencal’ın (grafiği sayfada) hesabına göre:

  • Toplam Merkezi Hükümet Borç Stoku 9 trilyon 579 milyar lira,
  • 2028 yılına kadar ödenecek faiz 6 trilyon 653 milyar lira,
  • Ve bu tutar borçluluk rakamlarına eklenmiyor!

Ekmediğimizde geliyoruz 15 trilyon liraya!

Efendim, diyorlar ki bizim borcumuzun milli hasılaya oranı düşüktür. Borç stoku durumu kritik bir veri değil. Ben de sürekli söylüyorum ki, birincisi çok hızlı artıyor, ikincisi çok yüksek faizlerle çevriliyor. Başka memleketlerde hükümet borçları yüksek olabilir ama dünya ölçeğinde rekor faizler ödemiyorlar. 2023 bütçesinde 1 trilyon 270 milyar lira faize gitti. Bu yıl bütçeye 2 trilyon faiz gideri konuldu. 2026’da yıllık 3 trilyon görürsek şaşıracak mıyız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR