İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Eski Türkiye’nin kaymağını yiye yiye bu kadar... Gele gele Putin’den, Emirliklerden dolar dilenmeye geldik

Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi üzerine düşünürken… Aynı saatlerde üniversitelerimizin halini gösteren haberler akıyordu. Bir yandan da gençlerimizin, doktorlarımızın, mühendislerimizin Türkiye’yi terketme haberleri…

“Türkiye bir doktor kaybetti, Almanya bir doktor kazandı…”

“Türkiye bir sosyolog kaybetti, İngiltere bir sosyolog kazandı…”

Böyle mesajlar okuyoruz. Bu doğru. Bu gençlerin eğitimi burada gerçekleşti. Burada yetiştiler. Onların eğitimi için yatırım yapıldı memleketin kesesinden… Şimdi nedir bilmiyorum, epeyce önce böyle bir rakam okumuştum: Türkiye’de her bir genci üniversiteden mezun etmek için 300 bin lira civarında kamu harcaması yapılıyor. Şimdi kim bilir kaç liradır? Üniversite afili bina demek değil. İçinde yeterli sayı ve yetkinlikte öğretim üyesi olacak. Ekipman, kütüphane, laboratuvar olacak. Yurtlar, hizmet binaları… Cari giderleri, araştırma harcamaları olacak. Maaşlar ödenecek vs. En önemlisi özgürlük ortamı olacak. Kaynak olacak. Olmazsa memleketin kesesinden yapılmış harcamalarla yetişen gençler çekip gider. Senin yaptığın yatırımın nemasını başkası alır. 2 bin doktor sırada bekliyor, diyorlar.

Gidenleri suçlamıyorum. Bu gençler AKP Türkiye’sinde çalışamazlar, kendilerini geliştiremezler. İstedikleri, hakettikleri hayatı kuramazlar, huzur bulamazlar. Aslında hiç birimiz huzur bulamayız. AKP’ye oy verenler, MHP’ye oy verenler de bulamaz. Kimsenin huzuru yoktur bugün. Eğer huzuru, memleket içinde barış, sükunet, birlik, refah, adalet olarak anlıyorsak… Yoktur!

Bugün çocuğu askerlik çağına gelmiş binlerce ailenin uykuları kaçmıyor mu, ya bir savaş filan çıkarsa? Her gün cenaze törenleri izleyen bir ülkeyiz biz. Kadın kırımı var memlekette. Şimdi seçime gidiyoruz. Endişe içindeyiz. Provokasyondan, tertiplerden korkuyoruz. Her gün gündemimiz toz duman, kan revan… Bu memlekette kimin huzuru var?

Irkçı, dinci politikalar hiç ülkeye huzur getirmez. Çünkü üstünlükçüdürler, hegemonyacıdırlar. Başkalarının hakkını hukukunu tanımazlar. Haliyle çatışma eksik olmaz. Kaderini ırkçılara, faşistlere, yayılma emelleri olanlara, dincilere, bağnazlara teslim edip huzur bulan bir ülke yoktur.

Huzur olmayınca ekonomi de olmaz.

Huzur istikrardır, şeffaflıktır, öngörülebilirliktir, hukuktur, kurumdur. Huzur, yatırım ortamıdır. Huzur yoksa ekonomi de yoktur. Ekonomisi güçlü ülkelerin görece daha demokratik ülkeler olması tesadüf değildir.

Türkiye ekonomisini, dünya ekonomileri içinde 17’nci sırada aldılar. Bugün 21’inci sıradadır. 23’üncü sıraya gerilemesi söz konusudur. Başka türlü de olamazdı. Eski Türkiye’nin kaymağını, kaynağını, yarattığı her şeyi tüketerek bu kadar!

Büyük iddia değil, görünen köy… AKP bu memleketin başında kalsın, 20 yıl sonra Türkiye bütün sıralamalarda daha kötü bir noktada olacak.

İspat mı diyorsunuz?

Yazının başında yazdım. Eğitimli kapasiteli insanlarımız gidiyor. Gitmeyenler emekli olacaklar. Arkadan gelmiyor artık. Gelemez. AKP üniversitelerinden kapasiteli bilim insanları yetişemez. Makalesiz rektörlerin yönettiği üniversitelerden bilimsel kapasite gelemez.

İspat mı diyorsunuz?

Kadınlarımız. Hani şu katliama uğrayan kadınlarımız. Kadınlarımız zamanla iş hayatından çekilecek. Direnen eski Türkiye’nin kadınlarıdır. Onların yetiştirdiği gençlerdir. AKP’nin istediği kadın profili bu değil.

AKP’nin her türlü kayırmaya mazhar muteber yan kuruluşları tarikat mahfillerinden her gün cehennemle tehdit ediliyor kadınlar. AKP’nin “aile aile” dediği şeyin içindeki kadın, evdeki kadın. Rolü evde başlayıp evde bitiyor. Kocasını bekleyen, çocuk doğuran, büyüten, mutfağı çeviren bir profil. Kadını böyle görmek istiyorlar. AKP, eğer Türkiye’nin geleceğine hakim olursa… Kadınlarımız giderek daha fazla iş hayatından dışlanacaklar. Oysaki kadınlar her memlekette insan kaynağının yarısıdır. Eğer kadınlar iş hayatından çekilirse o ülke üretim gücünün, ilerleme gücünün, akıl gücünün, refah üretme gücünün yarısını kaybeder.

İspat mı diyorsunuz?

AKP üniversitelerine bakın. Türkiye’nin üniversiteleri dünya sıralamalarında geri gitti. Genel eğitimde de durum aynıdır. Sınav sonuçları felaket tablosudur.

AKP üniversitelerinin başına atanmış rektörlerin, dekanların çok önemli bir kısmının ciddi bilim dergilerinde yer almış tek makalesi bile yoktur. Bunların çeteleleri, sayıları yayımlandı. AKP üniversiteyi yüksek lise gibi bir şey anlıyor. Başına yandaş bir müdür atıyorsunuz. O sizin için zaptu rapt altında biatçı, dindar ve kindar bir gençlik kuşağı yetişmesini sağlıyor. Giriş puanlarını aşağı çekiyorlar. Sınavları kaldırıp herkesi “üniversiteli” yapmaya çalışıyorlar. Her yerde nitelikten rahatsız oluyorlar. Her yerde nicelik arıyorlar. Her yerde seviyeleri yıkıyorlar. Alman Başbakan, “Bizde 8.4 milyon üniversiteli var” diyen Erdoğan’a “üfff” demiş ama asıl üff denilmesi gereken sadece 3.3 milyon üniversiteli genç bulunan Almanya’nın bizim 5 katımızdan fazla milli hasıla üretmesi değil midir?

Sayfadaki fotoğraf üç olayı anlatıyor. Böyle onlarcasını duydunuz, okudunuz. Bu tablo, Türkiye’nin bilimde, dünyada bir yere gelebileceği güveni veriyor mu?

Daha fecisini hatırlıyorum. İş kolu olarak “tez yazım büroları” açılmış. Düşünebiliyor musunuz? Sahteciliğin iş kolunu yaratmışlar. Çok sıklıkla intihal olayları patlıyor. Üretemiyor, çalıyorlar.

ekran-resmi-2022-10-12-13-05-49.png

Türkiye bugün ne yapabiliyorsa eski Türkiye’nin kapasiteleriyle yapıyor.

TOGG üretiliyor. Yerli araba.

“Öncekiler yapamadı, biz ürettik” deniliyor.

Oysaki o arabayı eski Türkiye’nin birikimi üretiyor. Eski Türkiye’de kurulmuş otomotiv fabrikalarından yetişen kadrolar, mühendisler üretiyor. AKP öncesinde kurulmuş büyük otomotiv sanayinin kapasitesi üretiyor.

Başına Gürcan Karakaş’ı koydular. CEO.

Çünkü Yeliz’le, Hamza Yerlikaya ile olmaz.

Karakaş kim? Yıpratmakla uğraşılan ODTÜ mezunu. Eski Türkiye’nin savunma şirketi Aselsan kökenli. Bosch Almanya’da dizel püskürtme sistemleri ürün geliştirme mühendisi olarak çalışmış, Bosch Türkiye’ye Genel Müdür olmuş, Bosch merkezde pazarlarından sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş bir isim.

Eskiden yerli otomobil markası üretimine girişilmemiş olmasının nedeni kapasitesizlik değil. Üretiminin karlı olmayacağı görüşü.

Tank işinde ne yaptılar? İşi kendini Şems’e benzeten Ethem Sancak’a verdiler. Ar – Ge’si, testi yapılmış, prototipi üretilmiş bir tankı üretemediler. Üretemezler.

Bugün insansız hava araçlarıyla övünülüyor. Baykar – Kale iş ortaklığıdır. Baykar’ın kapasitesini bilmiyorum. Ama ortağını (Kale Grubu) biraz tanıyorum. Amerikan uçak şirketi Pratt and Whitney’nin ortağı, Rolls – Royce’un ortağıdır, F35’e parça üreten bir şirkettir. AKP’nin burun kıvırdığı eski Türkiye’de kurulmuş, büyümüş bir şirkettir.

Yanlış anlaşılmasın. Eski Türkiye methiyesi yapmıyorum. O eski eksik, geri Türkiye’nin bile bugünkü iktidarın temsil ettiğinden çok daha yüksek bir kapasitesi olduğuna, AKP’nin elinde kaldıkça Türkiye’nin mevcut kapasitelerini bile kaybedeceğine dikkat çekmeye çalışıyorum. Çünkü kapasite günün sonunda bilimdir, bilim üretimi, endüstriye uygulaması, aktarımıdır. AKP’nin bilimle ilişkisi yoktur. O’nun ilim yayma cemiyetlerinden bilim yayılmıyor. Bilim üreten, dünyada sıralamalara giren Boğaziçi Üniversitesi’ni “ele geçirme” gayreti bilimsel kapasite kazanmak için mi?

Bir kendini ispatlama kompleksi Türkiye’yi sürüklüyor. Abuk subuk projelere milyarlar dökülüyor. Yanlış anlaşılmasın. Silah üretimini filan savunuyor da değilim. Silah ölümdür. Barışı savunuyorum. Biz solcular huzuru, herkesin hakkına hukukuna sahip olmasında görürüz. Özgürlükte görürüz. Göstermek istediğim başka. AKP’nin kendi kulvarında dahi iddiasının geçersiz, temelsiz olduğunu göstermek. Eski Türkiye’nin kaymağını yiye yiye, (eski Türkiye’nin 70-80 yılda yarattığı ürettiği yüzlerce işletmeyi sattıklarını da hatırlayalım) kapasitesini tükete tükete bir yere kadar. Manzaramız nedir?

Şimdi birçok hastanede uzmanı olmadığı için bölümler kapanıyor.

Putin’den, Arap emirliklerinden dolar dileniliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR