SEDAT BOZKURT
Gazetecinin sadakati gerçeklere karşıdır
Dünyada yaşanan her gelişme öncelikli olarak gazetecilik mesleğini etkiler. Ekonomik, politik gelişmelerin yanı sıra teknolojik gelişmelerin de ilk etkilediği meslektir gazetecilik. Mesleğin, herkese ulaşarak “ikna etme” gücünün de bu etkilenmede rolü olduğunu belirtmek gerekir.
Teknolojik gelişmeler ortaya “yeni” bir gazetecilik çıkarmaz. Teknolojik gelişmelerin gazeteciliği “değiştirdiğine” ilişkin tartışmaların tarihi de çok eskiye dayanır, yeni değildir.
Bugünkü anlamıyla kabul edilen ilk basılı gazete 1605 yılında Johann Carolus tarafından hayli uzun bir ad ile yayınlandı. İlk İngilizce gazete 1622 yılında ilk Türkçe gazete ise Kahire’de 1828 yılında Vekayi-i Mısıriye adıyla yayınlandı.
İlk gazetenin yayınlanmasının üzerinden 230 yıl geçtikten sonra telgraf 1835 yılında icat edildi ve “yeni” gazetecilik tartışmalarının ilki de böylece başladı. Tez de aynı idi; telgraf basılı gazeteciliği bitirecekti. Bugün yaşadığımız tartışma o gün yaşanan tartışmadır. Arada telefonun, radyonun ve televizyonun bulunmasıyla farklı boyuta geçen ama hiç bitmeyen bir tartışmadır bu. İnternetle başlayan sosyal medyalar üzerinden yaşanan ve yapay zekâ meselesiyle hayli uzayan bir gazetecilik “halleri” tartışmasına tanıklık yapıyoruz.
Haberci yeni bir bilgiyi haber haline getirerek yapay zekanın ulaşabileceği bir mecrada yayımlamazsa ne olur? Ya da herhangi bir haber değeri olan bilgi internet ortamında yer almaz ise yapay zekanın bunu bulup kullanabilme ihtimali olabilir mi? Yaşadığımız 1835 yılındaki tartışmanın benzeri bu. Acele etmemek lazım.
Teknolojik gelişmeler gazetecilik yapılan mecraları değiştirir. Gazeteciliğin ilke ve etik değerlerini değiştirmez.
Gazetecilik 2 ana hat üzerinden ilerler. İlki uygulamaya ilişkin haberin üretilmesi aşamasındaki ilkesel değerler, ikincisi mesleğin kendisine ve kamuoyuna yönelik sorumluluklarını içeren etik kurallardır. Mecralar değişse de bunlar değişmez.
Gazeteci hep gerçeğin peşindedir
Gazetecinin sadakati sadece gerçeklere karşıdır. Sorumluğu da halka. Mesele çok basittir, üzerinde uzun uzun tartışmaya hiç gerek yok. O gerçekleri bulduğu zaman olduğu gibi halka aktarmak zorundadır. Halktan yana taraf olsa da o gerçeğe karşı tarafsızdır. O gerçeği eğip bükemez.
Bugün gerçeklerden kaçan, sorgulamayan, fikri takibi tamamen unutmuş bir gazetecilikle karşı karşıyayız. Haberden kaçan bir gazetecilik bu. Gazetecilik şüphe duyma mesleğidir, zor ikna olur. Soruları ve eleştirileri ile de halk adına denetleme görevini yapar.
Gazeteciliğin oksijeni haberdir, habersiz kalan gazetecilik ölür. İktidar ve onun medyası dahil olmak üzere bugün herkes bulunduğu koordinatları mutlak doğru kabul ederek kendince bir gazetecilik tarifi yapıyor. Çoğu, teknolojik gelişmelerin arkasına sığınarak, yaptığını gazetecilik olarak tarif ediyor. Ve bu tarif aynı zamanda da tahrip oluyor. Bundan cesaret alan devlet de kendine göre bir gazetecilik tarifi yapıyor. RTÜK ve yargı ile de bu tarife herkesin uymasını zorluyor. Bu durum gazetecilik açısından da fikir açıklama özgürlüğü açısından da hayli tehlikelidir.
Gazeteci kimliği oluşturmak da kolay değildir. Zaman alır. O kimlik meslek hayatınızın tamamıdır, belli bir bölümünden gazeteci kimliği üretemezsiniz. Gazetecilik adına ne yaptı ya da yapmadı iseniz o sizin kimliğinizdir. O mesleki kimlik, büyük bedeller ödenerek önceki kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve sizden sonraki kuşaklara iletilmek üzere emanet verilmiş bir kimliktir. Mesleğe özenin, ilkesel ve etik değerlerden öncelikli olarak önemi buradadır.
(Mecra yokluğundan bireysel imkanlarla sınırlarını da belirleyerek gazeteci uğraşı veren pek çok meslektaşımın çabasını da göz ardı edemem. Bunlar net gazetecilik çabasıdır.)
Mehmet Uçum meselesi
Gazetecileri işverene karşı koruyan ve 212 sayılı yasa ile getirilmiş olan en önemli hüküm “ödenmeyen alacakların günlük yüzde 5 faiz ile ödenmesi” düzenlenmesinin iptali başvurusu yıllar önce Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi ama yakın bir zamanda da iptal edildi. Bu iptalin altında Mehmet Uçum’un imzası vardır. İktidarın artık “en büyük medya patronu” olması da buna etkendir.
Bu düzenleme patronlar tarafından iddia edildiği gibi gazetecilerin zenginleşmesini hedeflemiyordu. Zamanında ödenen alacaklara ilişkin bir düzenleme değildi bu. Örgütlü olmayan gazeteciye hem iş güvencesi hem de editoryal bağımsızlık sağlıyordu.
Kişisel meselelere köşelerde ya da ekranlarda girilmesine taraftar değilimdir. Ama burada değinmek gerektiğini düşünüyorum. Uçum’a politik alanda en sert tepki hep Şamil Tayyar’dan gelir. Tayyar ile ben ATV- sabah grubundan yasaya aykırı ve haklarımızı gasp eden sözleşmelere imza atmadığı için önce sürgün edilen sonra da işten atılan 13 kişinin arasındayız. Haklarımızı almamamız için Turgay Ciner grubu adına davalara giren Uçum, yüzde 5’ler için kullanışlı gazete yöneticilerine köşe yazıları yazdırdı, davalarda tanık olarak dinletti ve Ankara Hukuk Fakültesi’nde ilgili dairenin tetkik hakimini de konuşmacı yaparak panel düzenledi. -Panel düzenlediğine pişman ettik tabi- Bütün davaları kaybetti. Bugün muhatap olduğu iddialarda ima edilen yöntemleri o gün de kullanmaya çalıştı. Uçum’un eli medyanın da içindedir. İktidar karşısında konumlandığını ileri süren medya da buna dahildir.
Bu medyaya yerleştirdiği ve buna ilk yazısı ile hizmet etmeye başlayan ismi basın piyasasında herkes bilmektedir. Uçum söz konusu olunca hangi “muhalif” gazetecinin sesi soluğu çıkmıyorsa bilin ki onunla irtibatlıdır.
En büyük sansür gazeteciyi işten atmaktır
Bir gazetecinin mesleğini yapamamasının en önemli nedenlerinden birini hep ihmal ederiz. İktidar ya da patron baskısı, otosansür ilk akla gelenlerdir ama gazetecinin işinden edilmesi bütün bunları aşan vahim bir gerekçedir. Haber yaptığı için MİT’ten belge getirerek gazetecinin işten atılmasına bile tanıklık yaptık. (Bunu yapan isim halen gazeteci olarak ortalarda dolaşmaktadır)
Ben de 3 kez işten atıldım. TV 8’den arkadaşlarımın yenilen hakkına itiraz ettiğim için atıldım. ATV’yi anlattım. (O dönem yönetim kalmam için bana makam ve çok iyi maaş da önerdi. Ama itirazımız ilkesel ve meslek ile ilgiliydi. Hep birlikte reddettik.) Bu 2 yerden açık bir biçimde atıldım. Ama FOX’tan öyle olmadı. Halen nedenini araştırmakla meşgulüm. (İşe girerken bizlere oranın tapusu vaat edilmiyor. İşe alındığın gibi atılabilirsin de. Ama bu mertçe olmalı.) Çünkü kurumu da çok sıkıntıya sokacak doğru olmayan gerekçeler dillendirildi. 7 yıl geçti üzerinden. İdareyi ikna etmek için söylenilen yalan Fox’un başına çok iş açabilirdi. Bana söylenen yalan yine Fox’un başına çok iş açabilirdi. Başka bir yalana daha tanıklık yaptım biraz geç de olsa. Bu yazının yazılma nedeni de bu oldu.
“FETÖ”den müebbetle yargılanan isim, RTÜK ceza yazana kadar ekranda tutulurken ve bu “dayanışma” olarak anlatılırken bu “dayanışma” benden niye esirgenmişti? Bende bunun yanıtı var. Belki Engin Güner de “Aday olun efendim haber merkezimiz arkanızda” kısmını anlatır, hayal kırıklığı olma halini aşabilirse.
Köşeler ya da ekranlar kimsenin babasının malı değildir, okurun izleyenlerin yani halkındır. Bu düşünceme halen sadığım. Ama mesleğin kötü örneklerini, iş takipçisi ve makamlarını muhafaza etmek için her türlü taklayı atan dengeci zübükleri de daha sonra hayal kırıklığına uğramamanız için bilmeniz lazım. Bunu da bizler “içimizdeki sorun” demeden size anlatırsak ögrenebilirsiniz.
22 Ağustos’ta Fındıklı’da gerçek gazeteci dostlarla basın özgürlüğünü konuşacağız. Sonrasında da yollarda olacağım. O nedenle 2 pazar yazı yazamayacağım.
Sonrasında izninizle “kişisel hikayeme” hem de detaylarıyla devam edeceğim…
SEDAT BOZKURT | AKP’nin parti programı ve devlet pratiği
30 Kasım 2025 Pazar 00:05Fidan, Kalın, Suriye, komisyon… İşler çok karışık
23 Kasım 2025 Pazar 00:03Değerlerde çürüme, kurumlarda çökme hali…
16 Kasım 2025 Pazar 00:15Şu “dikili ağaç” meselesi
09 Kasım 2025 Pazar 00:05Anketler ne diyor, ekonomi ne diyor?
19 Ekim 2025 Pazar 00:05Bahçeli “tutulamıyor”
12 Ekim 2025 Pazar 00:10Uçaktaki tek sorun, sorular mı?
05 Ekim 2025 Pazar 00:10Liderin başarısının ölçüsü ülkesidir
28 Eylül 2025 Pazar 00:30Sistemin yargısal denetimi
25 Eylül 2025 Perşembe 00:35Yargı; devletin, iktidarın oldu ama bağımsız olamadı
21 Eylül 2025 Pazar 00:30