GÖLGE BOKSU

“Irkçılığın en temel işlevi dikkat dağıtmaktır.

Sizi işinizi yapmaktan alıkoyar.

Sizi sürekli var oluşunuzu açıklamaya mahkûm eder.

Biri size ana diliniz olmadığını söyler ve siz olduğunu kanıtlamak için 20 yılınızı verirsiniz.

Biri size kafanızın şeklinin bozuk olduğunu söyler.

Bilim insanlarınız düzgün olduğunu kanıtlamak için çalışırlar.

Biri size sanatınızın var olmadığını söyler ve siz onu araştırmaya koyulursunuz…”

Ama aslında bunların hepsi çok gereksizdir.”

 

Ne zaman açık veya örtülü ırkçı bir cümle duysam Amerikalı yazar ve düşünür Toni Morrison’un yukarıdaki cümleleri gelir aklıma ve ırkçı cümleyi kurana bir açıklama yapmaktan kendimi geri çekerim. 

Sözümü zayii etmem. 

Erken yaşlarda içinde bulunduğum birçok ırkçı tartışmada savunmada kalıp sürekli bir şeyleri açıklamamın ne kadar da gereksiz bir enerji kaybı olduğunu hatırlıyorum. Uzun süredir susuyorum. 

Bu gölge boksunda gölge olmamak en iyi çözüm gibi gelir bana. Zira karşındaki kişi senin, yani bizzat annenin dilinin medeniyet dili olmadığından, pedagojik olarak eğitim dili olmayacağından, hatta öyle bir dil olmadığından gayet kendinden emin bir kibirle bahseder.

 Annenin binlerce yıllık dilinin varlığını savunmak çok güçlü sinirler gerektirir ve bu Allahın her insana bahşettiği bir özellik değildir.  Tartışmak yersizdir.

Yüz yıldır bu topraklarda “Kürtler olduğunu, Ermeniler öldüğünü” anlatmaya çalışıyor ama varılan sonuç ortada. Seçimlerde Kürt seçmenden oy istemek için yapılan birkaç şirinlik ve yüz yıllık kısır döngü.

"KONU BUZ GİBİ İDEOLOJİK"

En aslan sosyal demokrat siyasetçimiz Muharrem İnce bile içindeki “Türklük Sözleşmesi’ne” sadık kalarak “Kürtçe ana dilde eğitim pedagojiye uygunsa bilin ki üniter devlete de uygundur. Ama pedagojiye uygun değil.” gibi tamamen yırtma-yapıştırma, bilimden uzak fikirlerini TV ekranlarında savunabilmektedir. 

Üniter devlet yapısı ile çocukların ana dilde eğitimi alması arasındaki pedagojik ilişki nedir? O kısmı tam anlaşılmasa da kendisi bir fizik öğretmeni olarak muhtemelen seçimler yaklaştığında konuyu bir Diyarbakır gezisinde Kuantum fiziğiyle açıklayacaktır.

 Aslında hepimiz bal gibi biliyoruz konu ne pedagojik ne de psikolojik, konu buz gibi ideolojik. Bu ideolojinin bir ucunda ırkçılar diğer ucunda ulusalcılar var. Ana gövdesi ise ümmetçilik yalanının arkasına gizlenmiş ve tüm siyasi-ahlaki melekelerini yitirmiş siyasal İslamcılıktan oluşuyor. 

“Kürtçe bir medeniyet dili değildir” diyen Bülent Arınç’la, “Kürtçe ana dilde eğitim pedagojiye uygun değildir” diyen Muharrem İnce başka herhangi bir fikirde bu kadar benzer cümleler kurmuş mudur bilmiyorum…

 Toni Morrison’nun ırkçılıkla mücadele eden insanlara bir vasiyet gibi bıraktığı cümlelere haksızlık etmeden ve aslında Kürtçe’nin ne kadar zengin bir dil olduğunu ispat çabasına girmeden 100 yıllık cumhuriyetimizin Kürt meselesindeki serencamına kısa başlıklarla bakalım… 

 1920 Yeni bir ülkeyi birlikte kuruyoruz şimdi ne gerek var

1930 Dersim şakileri ayaklanmışken şimdi zamanı değil

1940 Dünya savaşı var susun

1950 Küçük Amerika olacağız gerek yok bunlara

1960 TİP ve yarattığı heyecan, hele bir demokrasi gelsin durun

1970 Komünistler Kürtleri kışkırtıyor

1980 Dağda yürürken Kart-Kurt sesi çıkartan Türk bunlar. Ne Kürdü?

1990 Koyu bir karanlık, faili meçhuller ve köy boşaltmalar

2002 Yeni bir ülke kuruyoruz, vesayet bitti hele bir durun

2010 Çözüm süreci ve mecliste bizzat Başbakan tarafından Kürdistan ifadesinin kullanılması

2015 7 Haziran seçimlerinde HDP başarısı ve 1 Kasım seçimlerine kadar 6 aylık kan banyosu

2016 15 Temmuz darbe girişimi ve MHP rotasına girip aslına rücu eden sistem

2021 HDP’nin kapatılma davası, binlerce üyesinin hapiste olması ve pedagojik hezeyanlar


"SAĞDA KATLİAM, SOLDA İNKAR"

Sonuç; Sosyal demokrat olarak elde var Muharrem İnce, İslamcı olarak Bülent Arınç. Milliyetçileri zaten saymaya gerek yok.  Kürtler Türkiye’de iyi kötü bir demokrasi olma umudunu 100 yıldır ana dil haklarının bile önüne koydular. Kafalarını sağa çevirdiklerinde katliam, “sola” çevirdiklerinde inkarla karşılaştılar.

Kafkasya’nın kadim halkı Çerkesler’in içimi çok burkan bir sözü var. Rusya soykırımından göçüp geldikleri ve yurt edindikleri Türkiye için şöyle derler “Bu ülke için canımızı verirken Türkçe bilmiyorduk, şimdi ana dilimizi bilmiyoruz.”

 100 yıllık yolculuk Kürtlere şunu gösterdi; Daha makbul vatandaş olmak için Çerkesler gibi ana dilini unutmalısın. Annenin dilini hatırladıkça hiçbir zaman tam olarak huzur bulamayacaksın. 

“Biri size ana diliniz olmadığını söyler ve siz olduğunu kanıtlamak için 20 yılınızı verirsiniz”

Kitaplar yazar, gazeteler çıkartır, televizyonlar kurarsınız ama sonuç gelir pedogojiye takılır. 

Dert Kürdün kendi derdi, siyasiler yalnızca seçim dönemlerinde oy şirinliği için Kürtçe çalar Kürdün kapısını.Kapı açılınca da gelip evinin baş köşesine yerleşir ve kendi diliyle annenin dilinin ne kadar da ilkel olduğundan dem vurmaya başlar.

 Bir dilin pedagojye uygun olup olmadığı gibi bir bilimsel gerçeklik olmadığını bilecek kadar zeki biri elbette Muharrem İnce. O da Kürtler de bunun bir bir “GÖLGE BOKSU” olduğunu biliyor. İnkarına uygun kavram uydurmak siyasette sık kullanılan bir tatktik.

 Bu maskeli balodan ziyadesiyle sıkıldı artık Kürtler, 

Biri Kürt seçmeninin “Rehabilite edilerek topluma kazandırılmasından” bahseder diğeri dili pedagojiye uygun değil der öteki dili medeni değil der.

 Her millet için muhakkak öyledir ama birden çok ülkede yaşayan Kürtler için Adorno’nun dediği gibi “Ana dili insanın ana vatanıdır!” Kürtler siyasi ve fiziki sınırları tartışmalı topraklarını değil asıl dillerini kaybettikleri gün “vatanlarını” kaybedecekler.

 Muharrem İnce sosyal demokrat bir siyasetçi olarak kavram uyduracağına bir öğretmen olarak ömrünü dil bilimine vermiş Michael Krauss’ın şu tespitini dikkate alsın bence; “Çocuklar tarafından anadil olarak artık öğrenilmeyen diller ölüm döşeğinde demektir.”  Kürtler ölüm döşeğine girmek istemiyor. Çok mu şey istiyor?

 Bir çocukluk anımla bitireyim:

Türkçesi çok iyi olmayan yengemi hastanede bir tanıdığı “Türkçe konuş” diye uyarmış. Yengem de Kürtçe “Elimde biraz Türkçem var onu da doktora saklıyorum, sana harcayamam” demiş. 

Hasılı; Kürtçe meselesi ziyadesiyle ideolojiktir. Ya ideolojinizi ya da ırkçı psikolojinizi gözden geçirin. Yalnızca seçim zamanlarında Kürtçe çaldığınız kapılar yüzünüze artık hiç açılmayabilir. 

Pedagojiyi bu işlere bulaştırıp kendinizi elinde yalnızca birazcık Kürtçeleri kalmış Kürt çocuklarına maskara etmeyin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
MEHMET DEPREM Arşivi
SON YAZILAR