AYŞE YILDIRIM
Kürtler ne mi istiyor?
Kobane olaylarından sonra 24 Aralık 2014 tarihinde Mardin'de 30'dan fazla kişi gözaltına alınır. 10'u tutuklanır. Onlardan biri de 1972 doğumlu Abdulkadir Kuday'dır.
Kuday, 8 Ekim'de Mardin'de öldürülen Suudi Arabistanlı Fehad İbrahim Elduveric ve Suriyeli Abdullah Muhammed Latif'in öldürülmesiyle suçlanır.
Oysa olay günü ailesiyle birlikte bir taziyededir Kuday. Hem de yine Kobane olayları sırasında polis kurşunuyla öldürülen Kerem Karaaslan için düzenlenen taziyededir.
Tanıklarla ve telefon sinyalleriyle de kanıtlanır o gün nerede olduğu. Ancak Kuday'a yine de üç kere ağırlaştırılmış hapis cezası verilir.
Dört çocuk babasıydı Kuday. İlk çocuğunu Rojava'da kaybetmişti. DBP yöneticisiydi. Ailesinden kimileri dağa çıkmıştı. Yani devletin gözünde "suçlu" olması için bunlar yeterliydi.
Dolayısıyla suçsuzluğunun kanıtlanması tutuklanmasına ve mahkum edilmesine engel değildi.
Önce Mardin E Tipi kapalı Cezaevi'ne götürülmüştü Kuday. Ardından Tekirdağ T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi.
Rahatsızlanmıştı cezaevinde. Ancak dört yıl boyunca hastaneye sevki yapılmadı. Siyasi partiler ve insan hakları örgütlerinin girişimleri sonucu 2021 yılında nihayet hastaneye sevk edildi.
Bel fıtığı teşhisiyle ameliyat edildi. Ameliyatın üzerinden üç ay geçmişti ama rahatsızlığı devam ediyordu. Tekrar yapılan muayene ve tetkikler sonucu yanlış teşhis konulduğu ortaya çıktı.
ALS hastasıydı Kuday. Kısmi felç geçirmiş ve ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmişti.
Bunun üzerine Ocak 2022'de Metris R Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi. Mide hastalıkları da ortaya çıktı.
Artık yaşamını tek başına sürdüremiyordu, yatalaktı.
Hücresini yüzde 98 engelli olan ve tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren Serdar Yıldırım ve iki eli olmayan KOAH ve tüberküloz hastası olan Ergin Aktaş ile paylaşıyordu.
2023'de kalp sıkışması geçirmiş ve anjiyo olmuştu. Durumu artık çok kritikti. 45 kiloya kadar düşmüştü. Adli Tıp Kurumu'nun "yaşamını tek başına idame ettiremez" raporunu rağmen avukatlarının tahliye başvurusu "ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olması" gerekçe gösterilerek kabul edilmiyordu.
Anayasa Mahkemesi'ne, Adalet Bakanlığı'na hatta Cumhurbaşkanlığı affı için yapılan başvurulardan sonuç alınmıyordu.
Mayıs 2024'te avukatları 41 kiloya düştüğünü ve nefes almakta güçlük çektiğini söylüyordu.
Hastalığı iç organlarına yayılmıştı, beslenmesini mama ile yapıyordu ama son günlerde onu bile yapamıyordu.
Ayda bir kez hastaneye sevk ediliyordu ama bu da ringlerle yapıldığı için hastalığını olumsuz etkiliyordu. Cezaevinde hastalığıyla ilgilenebilecek uzman bir hekim de yoktu.
2 Ekim 2024'te hayatını kaybettiğinde 38 kiloya kadar düşmüştü.
Son günlerini çocuklarının, ailesinin yanında geçirmek istiyordu. Olmadı, izin vermediler.
Olay yerinde bile olmadığı cinayetler nedeniyle tutuklandı, ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi, hastalandı ve 24 gün önce cezaevinde öldü Kuday.
Kuday’ın taziyesine gittiği Kerem Karaaslan’ı öldüren polise ne mi oldu?
Tabii ki hiçbir ceza almadı ve dosya kapatıldı.
Peki Mazlum İçli'yi hatırladınız mı?
Kobane olayları söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dilinden düşürmediği Yasin Börü ve arkadaşlarını öldürmek suçundan tutuklandığında 14 yaşındaydı Mazlum İçli.
Oysa o gün olay yerinden 140 kilometre uzaklıktaki Kulp ilçesinin Demirli Köyü'ne bağılı Keçiveren Mezrası'nda bir düğündeydi Mazlum İçli.
Ailesiyle birlikte müzisyenlik yapıyordu.
Şahitler vardı, düğün sahibi doğruluyordu İçli’yi. HTS kayıtları nerede olduğunu gösteriyordu. Hatta düğün görüntülerinde bile vardı Mazlum İçli.
Buna rağmen ağırlaştırılmış hapis cezası verildi Mazlum İçli’ye.
"Kürtler ne istiyor? Zaten eşit yurttaşlar", "Siyaset yapıyorlar, milletvekili seçiliyorlar, partileri bile var", "Bakan Mehmet Şimşek de Kürt" diyenler var ya, işte onlar iyi okusun Abdulkadir Kuday ve Barış İçli’ye yaşatılanları.
Kuday’ın ve İçli’nin yaşadığı değil yaşayamadığıdır "barış".
Sahi "barış"tan niye bu kadar çok korkuyorsunuz?