EVREN AYBARS
Otomotiv sektörünün Trump'ın yemin törenine destekleri
Otomotiv sektörü, dünyanın en büyük endüstriyel alanlarından biri olarak ekonomik, çevresel ve siyasi etkilerin çok fazla odağında. Günümüzde, otomotiv şirketleri sadece üretim ve teknoloji geliştirme ile değil, aynı zamanda siyasi karar alma süreçlerine olan etkileriyle ve siyasetin konusu olma özellikleriyle de ön plana çıkıyor. Çin'in yükselişine karşı alınmaya çalışılan vergi önlemleri bunun mükemmel örneklerinden biri. ABD'de ise yeni ve farklı bir gündem var: Ford, General Motors (GM) ve Toyota gibi otomotiv devlerinin Donald Trump'ın yemin törenine yaptıkları bağışlar. Bu bağışların amaçları, olası etkileri, siyasi ve etik boyutları elbette tartışma konusu.
Aralık 2024 itibariyle, Ford ve GM'in Trump'ın yemin töreni için 1'er milyon dolar bağışta bulunması, hemen akabinde Toyota'nın da aynı miktarda bir bağış yapması kamuoyunda şaşkınlık ve eleştirilere yol açtı. Şirketlerin yemin törenine destek vermesi ABD'de yasal ve geleneksel bir uygulama olsa da, bu türden büyük meblağların siyasi karar alıcılarla olan ilişkileri manipüle etme amacı taşıyabileceği yönündeki endişeler de yersiz değil. Bu bağışların, şirketlerin Trump yönetiminden beklediği ekonomik ve siyasi avantajları desteklemek amacıyla yapıldığını düşünmek için komplo teorisyeni olmaya gerek yok sanırım.
Ford ve GM'in yaptıkları bağış, elektrikli araçlara verilen federal vergi kredilerinin kaldırılması ve emisyon standartlarının gevşetilmesi gibi Trump'ın politikalarından doğrudan etkilenebilecek şirketlerin, yönetimle olumlu ilişkiler kurma stratejisinin bir parçası olarak görülebilir. Bir kaç hafta önce yine burada bahsettiğim elektrikli araçlara olan talebi teşvik için sunulan 7.500 dolarlık vergi kredisi, ABD pazarında EV'lerin yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamaktaydı. Ancak Trump'ın bu desteği kaldırmayı planlaması, Ford ve GM'in bu segmentteki büyük yatırımlarının geri dönüşünü riske atabilecek bir gelişme. Bu nedenle, şirketlerin bağışları Trump'ın politikalarının kendi lehlerine dönüştürülmesini sağlama amacıyla yapılmış olabilir.
Toyota'nın bağışı ise farklı bir konu. Şirket, Meksika'daki Tacoma modeli üretimi nedeniyle ithalat vergilerinden etkilenme riski taşıyor. Trump'ın ithalat vergi politikalarını gevşetme ihtimali, Toyota'nın bu bağışının ardında yatan temel motivasyonlardan biri olabilir. ABD pazarındaki rekabet avantajını korumak isteyen Toyota, Trump yönetimi ile daha olumlu ilişkiler geliştirmek isteyecektir. Bununla birlikte, Toyota'nın elektrikli ve hibrit araç segmentindeki liderliği, şirketi Trump'ın emisyon politikalarından daha az etkilenir kılsa da, uzun vadede rekabet avantajının korunması için bağış stratejik bir hamle olarak değerlendirilmiş olabilir.
Bu bağışlar, otomotiv şirketlerinin sadece üretim ve pazarlama stratejileriyle değil, aynı zamanda siyasi karar alma mekanizmalarıyla olan etkileşimleriyle de sektörü şekillendirmeye çalıştıklarını düşündürüyor. Ancak bu tür siyasi bağışlar, kamuoyunda etik ve ahlaki soruları da beraberinde getiriyor. Ford, GM ve Toyota gibi şirketlerin büyük bağışlarının, Trump yönetiminden yukarıdaki gibi belli politik avantajlar elde etmeye yönelik bir çıkar ilişkisi yaratıp yaratmadığı, sıkça dile getirilen bir soru. ABD yasalarına göre yemin törenleri için yapılan bu tür bağışlar yasal olarak kabul edilebilir olsa da, etik açıdan bu bağışların sorgulanması çok normal.
Rüşvet ve siyasi bağış arasındaki fark, Türkiye için oldukça belirsiz bir konu ve bu tür bağışlar yapılıyorsa bile perde arkasında oldukları için diğer sınıfa yakın olduklarını düşünmek çok normal. ABD gibi sistemlerde ise bu fark daha çok bağışın ardındaki motivasyon ve bağış sonrasındaki eylemlerle belirleniyor. Trump yönetiminin bu bağışlardan sonra, ilgili şirketlerin çıkarlarına uygun bir politika izleyip izlemeyeceği önemli bir soru işareti, karakter olarak Trump bağışları alıp yine bildiğini yapabilecek bir karakter, ama eğer bu bağışların ardından beklenen politikalarında değişiklik yaparsa bu durum, bu bağışların kamuoyunda rüşvet olarak algılanmasına sebep olacaktır.
Bu tartışmanın bir diğer boyutu ise siyasi kararların otomotiv sektöründeki dönüşümleri nasıl etkilediğiyle ilgili. Elektrikli araçlara geçiş, küresel bir çevre politikaları trendi haline geldi bildiğiniz üzere. Avrupa ve Çin gibi bölgelerde emisyon azaltımı ve çevreci araç teşviki politikaları hızlanırken, ABD'de bu yönde geri adımların atılması otomotiv şirketlerini uluslararası rekabette zorlayacak, bunu daha önce de yazdım.
Son olarak, bu bağışların sektördeki diğer şirketler ve kamuoyu üzerindeki etkilerini de takip etmek gerek. Bu süreçte diğer şirketler de benzer bir strateji benimsemek zorunda hissedebilir ve bu durum, siyasi bağış yarışına yol açabilir. Bu durum kamuoyunun haklı olarak bu büyük firmaların ekonomik güçlerini siyasetten kendilerine istedikleri şekilde karar çıkartmak için kullandıkları düşüncesini güçlendirecektir. Bu nedenle Ford, GM ve Toyota'nın yaptıkları bağışlar, hem şirketlerin hem de Trump yönetiminin karşılaşacakları etik ve siyasi eleştirilerin merkezinde yer almaya devam edecek.