İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Özelleştirmede 3. aşamaya geçildi

Önce neoliberal inanç, sonra yandaş zengin etmece, şimdi döviz bulmak için varlık satışı…

Yakıcı döviz ihtiyacı için “batının sıcak parası yerine petro dolar” bulmak…
Erken seçime kadar böyle idare etmeyi planlıyorlar.


Çünkü anlaşıldı ki sıcak paranın gelmesi zaman alacak, onun için yapılması gereken birçok şey var ama erken seçim arifesinde eller kollar da biraz bağlı…


Mesela yabancının talep ettiği yüksek faiz artışlarından kaçınmak istiyorlar.
Borsaya yabancı girişi var ama bu tarafta beklenen yüksek giriş henüz ufukta yok. Yine “dostlara” dönmek tek çare olarak öne çıkıyor.
Son bir ay içinde olup bitenlere bakalım. Tablo özelleştirmede yeni bir aşamaya geçildiğini, hakikaten “evdeki gümüşlüklerin satılmasına” başvurulacağını gösteriyor.


Eski bankacı Prof. Dr. Şenol Babuşçu paylaştı sosyal medyada bu bilgiyi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bütçe gelirlerini artırmak için çalışmalar yaptığını ve Varlık Fonu’ndaki bazı şirketlerin satışının analiz edildiğini söyledi.

Babuşçu, Cumhuriyet’e açıklamasında da, “THY’nin bir kısmı, BOTAŞ, Türk Telekom gibi Varlık Fonu’nda bulunan şirketlerin bir kısmının satışı söz konusu olabilir. Ancak ABD, AB ve Japon sermayesinin güvensizlik ortamında bu şirketlere talip olması zor görünüyor. Bu da satışların Ortadoğu ülkelerine yapılacağını gösteriyor” dedi.


Ne oldu dersiniz? Bu iddiayı bizzat bakanlık yalanladı.


Üstelik “hayır bu adı geçen şirketler değil başkalarını satmayı düşünüyoruz” demedi. Tamamen reddetti. Haberin kaynağını da suçlayarak, mealen, “Söz konusu haber gerçeği yansıtmıyor. Tamamen gazetenin kendi yorumlarına dayalı ve bilinçli bir yalan haberdir. Amacı da güzide kurumlarımızı satış manipülasyonu ile yıpratma gayretidir” diyerek…


Ama şimdi öğreniyoruz ki Alsancak Limanı’nın satışı için görüşmeler yapılıyor.


Hatırlayın. Batıdan sıcak para getirmesi beklenen yeni bakan Mehmet Şimşek ilk yurtdışı gezisini BAE’ne yapmıştı. Arkasından BAE'den üst düzey bir heyet, iki ülke arasındaki yatırım işbirliğinin ayrıntılarını görüşmek üzere bir dönüş ziyareti yapmıştı. O arada bakan Şimşek, “Cumhurbaşkanımız da BAE’ne gidecek” demişti Bloomberg’e.

Haber şöyleydi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ay sonunda Körfez ülkelerini ziyaret etmeyi planlıyor. Bloomberg'e bilgi veren yetkililere göre hedef, doğrudan yatırım, özelleştirmeler ve şirket satışlarıyla 25 milyar dolar kaynak sağlamak. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı ülkelerinden neredeyse tamamen kurumuş olan yatırım ve diğer mali kaynakları çekmek amacıyla Körfez ülkelerini gezmeye hazırlanıyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan'ın gezi kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaret edeceğini ve her iki ülkeden delegelerin hazırlık aşamasında daha güçlü ekonomik bağlar üzerinde çalıştıklarını söyledi. İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan Türk yetkililer, cumhurbaşkanının daha sonra Suudi Arabistan ve Katar'a seyahat etmeyi planladığını söylediler.”


Ve nihayet, Ulaştırma Bakanı Uraloğlu, İzmir Alsancak Limanı'nın özelleştirilmesi için Körfez ülkeleri ile görüşüldüğünü söyledi. Bu liman Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesindeki ulaştırma şirketlerinden biri.
TVF’nin resmi internet sayfasını açınız.


İçindeki kuruluşların listesi “portföyümüz” başlığı altında yer alıyor.
Yani zaten bu kuruluşların “satışa konu oldukları” gruplama başlığından belli.
Ezcümle, her hangi bir kurumun satışa çıkarılması şaşırtıcı değil.
Ama… Yok satmıyoruz filan dedikten iki gün sonra bir başka bakan bir başka açıklama yaparsa… İşte o devlet yönetimi ciddiyeti ile bağdaşmıyor. Siz bilirsiniz!


Uraloğlu’nun açıklamasıyla ilgili haber de şöyleydi:


“Bloomberg’e açıklamalarda bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, ‘Körfez ülkeleriyle yatırım için görüşmelerimiz var ve Alsancak Limanı da bu görüşmeler ve yatırımlar kapsamında’ dedi. Uraloğlu, Türkiye’nin ve söz konusu ülkelerin bakan yardımcıları düzeyinde görüştüğünü söyledi. Görüşmelere katılan Körfez ülkeleri hakkında detay verilmedi.”

Olay şu: Şimşek’in gelişi, MB Başkanı’nın değişmesi batılı sıcak paracılar için yeterli değil. MB’nin politika faizini 6.5 puan artırarak yüzde 15’e çekmesi de yeterli değil.


Sıcak paracılar gelmek için kurun biraz daha yükselmesini ve istikrar kazanmasını, artı, faizlerin de daha artırılarak “tatmin edici” bir düzeye çıkmasını bekliyorlar. İştahları belirdi. Var. Gelmek istiyorlar. Portföy yatırımcısı için demokrasi, özgürlükler filan ilgi alanlarında değil. Ama belirttiğim gibi, Türkiye’yi döviz kıtlığından kurtaracak, döviz piyasasını sakinleştirecek büyük giriş henüz ufukta görünmüyor.


Hükümet işte bu nedenle seçime kadar Körfez’den döviz bulmaya yöneldi.
Swap, döviz depo hesabı… Bunlar denendi. Gelen geldi. Belki yine bu tür kaynaklar da sağlanabilir ama Bloomberg’in haberine göre hükümetin hedefi 25 milyar dolarlık doğrudan yatırım, özelleştirme filan.
Bu özelleştirmede yeni bir aşamaya geçtiğimizi de gösteriyor. Liberal teorilere inanıldığı için değil, doğrudan doğruya döviz bulmak için varlık satışları gündeme geliyor. Bilindiği gibi özelleştirme ile ilgili neoliberal teori kamu şirketlerinin verimsiz oldukları, kamuya yük oldukları, bulundukları sektörlerin özel sermayeye açılmasının hizmetleri, fiyatları rekabete açacağı ve dolayısıyla daha kaliteli hizmetlerin daha makul fiyatlarla görüleceği iddiasına dayanıyor.

Uygulama, sonuçları tarafından 2 bin kez yalanlanmıştır, o ayrı!

Fakat AKP artık o iddiayı da bıraktı. İlk yıllarında bu liberal teoriye biraz inandıklarını söyleyebilirim. Sonra sonra bu işi iktidara tam destek sunmayan grupların aldığı ihaleleri iptal ederek (otoyollar, Kalamış Yat Limanı gibi ( Başka bazı ihaleler de bu amaçla iptal edilerek yandaş gruplara aktarıldı. Altay Tankı, Milgem, Mehmetçik Tüfeği gibi…) veya dışlayarak yandaş zengin etmeye çevirdiler. Şimdi bu fonksiyonun yanına “dövize bulmayı” da koymuş oluyorlar.


Sürecin şu karakteri de gözden kaçmasın: AKP, kamu işletmelerini satma yönünden neoliberal, hatta vahşi ölçüde neoliberal görünebilir ama bunu gerçekleştirme anlayışı liberal amentüye (“bırakınız yapsınlar”) uymaz. Devletin komutasını, siyasete çevrilmiş taksim yetkisini işin içine görülmedik ölçüde sokmuş, sonuçta işlerin, varlıkların taksimini, piyasanın işleyiş kurallarını kendi komutasına bağlamıştır.

AKP, Türkiye’de kamu ekonomisinin yıkıcısıdır

Türkiye’de ilk özelleştirme 1986 yılında yapılmıştı. 2003 yılına kadar, yani AKP iktidara gelinceye kadarki 17 yılda sadece 8 milyar 52 milyon dolarlık özelleştirme oldu. Biliniyor. Bu iş, bu iştahlı özelleştirme Özal’la başladı. Sonraki sağ iktidarlar sürdürdüler. Fakat kamu ekonomisinin hışım yıkımı AKP dönemindedir. Sattı, savdı. 70 milyar dolara yakın özelleştirme yaptı. 2003 tarihi bir milat sayılabilir. Bu tarihten sonra “babalar gibi satış” başladı ve 63 milyar 343 milyon dolarlık satış gerçekleşti.(Bu rakamlar, başka belgelerde daha yüksek verilmişti. Metindeki son rakamlar ÖİB’nin resmi belgelerinden alınan son rakamlardır. ) 2005, 2006 tarihlerinde sadece bir yılda önceki dönemin toplamı kadar (8 milyar doların üzerinde) özelleştirme yapıldı. 2013 yılında 12.5 milyar dolarlık satış ile yıl bazında rekor kırıldı. Sonra hızla azaldı ve 2023 yılında (şu ana kadar) yapılan özelleştirme toplamı 95.9 milyon dolar seviyelerine geriledi.
Bu süreçte yüzlerce kamu şirketi elden çıkarıldı.

Kalan şirketleri Varlık Fonu’na topladı. ÖİB’nin elinde değerli kurum kalmadı. ÖİB, Türkiye’nin en büyük arsa – emlak satıcısı kuruluşu oldu. Özelleştirmeden kalan Tekel kuruluşunu resmen Gayrimenkul AŞ’ye çevirdiler. ÖİB’nin elinde özelleştirmesi iptal edilen kamu otoyol ve köprüleri var. TT’nin Hazine payı olarak gözüken yüzde 25’i (yüzde 61.68’i Varlık Fonu’nda), Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı, Gökçeada Kuzu Limanı, Kıbrıs Türk Denizcilik, Marmaraereğlisi Liman Sahası-2, TDİ şirket, bazı küçük santraller var. ÖİB, 10 grup halinde arsa – arazi – bina satışı yapıyor esas olarak. Elinde çok değerli mülkler bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR