Pırasa Mevsimi

Pırasa aslında özellikle çocuklar söz konusu olduğunda pek popüler olmayabilen sebzeler arasında sayılabilir sanırım. Fakat bu biraz da bizim geleneksel zeytinyağlı pırasa yemeğinden kaynaklanıyor bence, kendi çocukluğuma dönüp bakarsam mesela, o soğuk kaygan pirinçleri pişmekten haşat olmuş yemeği keyifle yediğimi hatırlamıyorum.

Belki de yukarıdaki ilk cümle, devamında tarif ettiğim kendi deneyimimden yola çıkan bir tümevarımsal sonuç ama pırasayla arası olmayan tek çocuk olmadığımı da bildiğim için veri desteğine sahibim.

Neyse, sabah sabah pırasa yazarken cümle içinde tümevarımsal falan kullandım, fazla uyumuş olmalıyım. Konumuza dönelim, pırasa aslında oldukça eski tarihe sahip bir sebze, bir çok mutfakta kullanılıyor ve bir çok yemeğe lezzet katıyor. Pırasa ayrıca son derece faydalı, içerisinde A, K, C, E ve B6 vitaminlerinin yanı sıra, demir ve magnezyum bolca bulunur. Yağ neredeyse hiç bulunmaz, kilo vermeye yardımcı olur. Kalp, damar, kemik, cilt, ne ararsanız sağlığınıza faydalıdır, idrar söktürücüdür. Hatta pırasayı dilimleyip yıkayıp, 20-30 dakika kaynatıp sonrasında soğutup süzdüğünüz suyun egzama ve sivilce gibi cilt problemlerine bile iyi geldiği söyleniyor.

Tarihçesine baktığımızda bu masum bitkinin bambaşka bir hikayesine de rastlarsınız. Günümüzde yediğimiz pırasanın atası diyebileceğimiz yabani pırasa türünde, opium benzeri bir uyuşturucu olan lactucarium bulunuyordu. Antik Roma, Antik Mısır ve Antik Yunan medeniyetlerinde bu özelliği nedeniyle akşamları yemekten sonra yendiği ve uykuyu kolaylaştırdığı bilinmektedir. Hatta Eski Yunanda pırasanın yemeklerden önce mi yoksa sonra mı yeneceği önemli bir tartışma konusuydu. Pergamonlu fizikçi Galen, bir sonraki güne dingin bir kafa ile başlayabilmek adına rahat bir uyku uyuyabilmek için yemeklerden sonra pırasa yerdi. Buna karşılık, ondan bir asır önce yaşamış olan Efesli Rufus ise pırasayı zihni bulandıran ve açık fikirli olmayı engelleyen bir şey olarak tanımlardı.

İşte böyle de ilginç bir tarihi var bu matrak sebzenin. Bugün ben size bir pırasa tarifi elbette vereceğim. Ama bizim memlekette çok alıştığımız bir tarif olmayacak. Yani o başta bahsettiğim zeytinyağlı pırasayla sizi yormayacağım, isterseniz Youtube'da arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz diye başlayan yüzlercesini bulacağınıza eminim çünkü. Ben size Fransız mutfağından türeyen hem sıcak hem soğuk olarak tüketilebilen patates ve pırasa çorbası Vichyssoise tarifi vereceğim. Hatta bunu da 4 sene önce kaybettiğimiz mutfak rock starı Anthony Bourdain'in olduğu söylenen reçeteyle yapacağım.

Fransız mutfağından türeyen diyeceğim, çünkü patates ve pırasa çorbası aslında Potage Parmentier adıyla Fransız mutfağında bulunuyor. 1700'lü yıllarda Fransız eczacı ve botanikçi Antoine Auguste Parmentier patatesin çok faydalı bir besin olduğu ve o dönemdeki açlık sorunuyla mücadele için yaygın olarak kullanılması gerektiğini söyleyerek tüm Fransa'da patatesin yaygınlaşmasını sağlıyor. Potage Parmentier de onun adını alan bir çorba. Ancak Vichyssoise adının 1917'de New York Ritz Carlton otelinin Fransız şefi Louis Diat tarafından ilk defa kullanıldığı biliniyor. Diat, çocukluğunu Fransa'nın ortasındaki Vichy kenti yakınlarında geçirdiğini, bu çorbayı orada içtiği patates pırasa çorbasından esinlenerek yarattığını ve o nedenle adını Vichyssoise (Vichy'li anlamına gelir, Vişisuaz okunur) söylemiştir. Aslında iki tarif birbiriyle aynı sayılabilir. Temel olarak Potage Parmentier sıcak servis edilirken, Crème Vichyssoise ise soğuk olarak sunulmaktadır. Buzdolabında bekletecekseniz dolaptaki diğer kokulardan lezzetinin etkilenmemesi için kabın üzerine streç film koymanızı öneririm.

Malzemeler (4 kişilik):

-4 yemek kaşığı tereyağı

-8 pırasa (sadece beyaz kısımlar, iyice temizlenmiş ve ince dilimlenmiş)

-2 orta boy patates (soyulmuş, orta boy küpler halinde kesilmiş)

-2 su bardağı tavuk suyu

-2 su bardağı krema

-4 dal frenk soğanı

-1 fiske muskat cevizi rendesi

-tuz, taze çekilmiş karabiber

Büyük ve kalın tabanlı bir tencerede tereyağını kısık-orta ateşte eritin. Tereyağı eridiğinde pırasaları tencereye alın ve 5 dakika renk almayacak şekilde kısık-orta ateşte terletin.

Patatesleri tencereye ekleyin ve 2 dakika sürekli karıştırmaya devam edin.

Tavuk suyunu tencereye ekleyin ve ateşi yükseltip ara sıra karıştırarak kaynama noktasına getirin. Kaynamaya başlayınca yeniden kısık ateşe düşürün, hafif bir kaynama halinde çorbayı 35 dakika pişirin. Patates ve pırasalar iyice yumuşadığında altını kapatın ve bir kaç dakika soğumaya bırakın.

Bir blender veya el blenderi ile çorbayı incecik bir püre haline getirin. Eğer normal blender kullanıyorsanız, çorbayı ufak miktarlarda blendera koyup kapağını kapatıp, üzerine bir de mutfak havlusu bastırarak çekin. Sıcakken bu yoğun kıvamlı çorba üzerinize sıçrarsa çok şahane bir yanığa sebep olabilir, bunu istemezsiniz.

Çorbayı iyice incelttiğinizde yeniden bir tencereye alın, krema ve muskat cevizi ekleyip kısık ateşte yine 5 dakika kadar tıkırdatmaya devam edin. Tuzu ve karabiberi ağız tadınıza göre ayarlayın. Altını kapatın. Sıcak servis edecekseniz üzerine ince doğranmış frenk soğanlarını ekleyip servis yapın.

Soğuk servis edecekseniz, çorbayı derin bir kaseye alın, bunu içine girebileceği buz dolu bir başka kap içerisine alın ve ara sıra karıştırarak soğumaya bırakın. Oda sıcaklığına geldikten sonra, kabın üzerini streç film ile kapatıp buzdolabında soğumaya bırakın. Mümkünse soğutulmuş kaselerde üzerine ince doğranmış frenk soğanı ekleyerek servis yapın.

Keyifli bir pazar günü dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
EVREN AYBARS Arşivi