"24 Kasım Öğretmenler Günü"nün ardındaki gerçekler

Hasan Aydın

Öğretmenler Günü, dünya genelinde 100'den fazla ülkede UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tavsiyesiyle 5 Ekim'de kutlanırken ülkemizde, 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanmaktadır.

Özel günler, yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda hak arama, eleştiride bulunma ve talepleri dile getirme günleridir. Aynı meslekten bireylerin bir araya gelmesi dayanışma kültürünü de geliştirir.

Türkiye'de 24 Kasım'ın "Öğretmenler Günü" ilan edilmesi, yıllardır kamuoyuna süslü iltifatlar ve yapay kutlamalarla hatırlatılmaya çalışılır. Ancak bu tarihin arka planında öğretmenine değer veren bir devlet geleneği değil, 12 Eylül askeri darbesinin ideolojik mühendisliği vardır. Bu özel gün, yıllardır eğitim sorunlarını, öğretmenlerin uğradığı ekonomik, yapısal haksızlıkları ve ağır çalışma koşullarını görünmez hâle getiren bir perde işlevi görmektedir. Bu kutlamaların ardında, emeğinin karşılığını alamayan, alım gücü düşmüş ve sosyal statüsü giderek zayıflamış bir öğretmen gerçeği vardır.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu yılki 24 Kasım Öğretmenler Günü mesajında öğretmenlerin toplumdaki yerini vurgulayarak, "Hakkınız olan itibarı yükseltmek, çalışma şartlarını güçlendirmek için iştiyakla çalışıyoruz" dedi. Tekin, kamudaki okullarda çalışan öğretmenlerin ve taban maaş hakkı için yıllardır görmezden gelinen özel sektör öğretmenlerinin de gününü mesajla kutladı. Sosyal medya hesabından da bu yıl yapılacak olan kutlamalar için tüm vatandaşlara çağrıda bulunarak şu açıklamada bulundu: "24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kapsayan hafta boyunca tüm vatandaşlarımızı, kendi veya çocuklarının öğretmenlerini ziyaret etmeye davet ediyor, tüm vatandaşlarımıza bu değerli farkındalık çalışmasına verecekleri desteklerden ötürü teşekkür ediyorum" dedi. Bakan Tekin'in bu davetini pek de samimi bulmayan eğitim emekçileri tepkilerini dile getirdiler. Bu özel günde ille de öğretmene hediye almak gerekir algısı bazı öğrencilerin ve velilerin zihinlerine yerleştiği için bu yıl da öğrencilerin bazıları kısıtlı harçlıklarıyla öğretmenlerine hediyeler aldılar. MEB, 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında yürüttüğü "Eğitim Neferlerine Minnet Projesi"yle çeşitli kamu ve özel kurumlarla iş birliği yaptı. Bu kurumların öğretmenlere yönelik indirim kampanyalarını destekledi.

gemini-generated-image-oxjyxdoxjyxdoxjy.png
Görsel: Gemini

İktidarlarla barışık olmayan aydın öğretmenler

Araştıran, sorgulayan, demokrasi ve aydınlıktan yana olan gençleri yetiştirip topluma kazandırmaya çalışan aydın, demokrat öğretmenler, genellikle mevcut iktidarlar tarafından pek de benimsenmemişlerdir. Türkiye'nin geçmiş yılları, öğretmenlere yönelik ön yargılı, küçümseyici ve ayrımcı tutum ve uygulama örnekleri ile doludur. Köy Enstitülerinin Anadolu Bozkırı'nda gerçekleştirdiği aydınlanmacı faaliyetleri, feodallerin ve toprak ağalarının uykusunu kaçırdı. Bu kurumlar, o dönemde "köylüleri bilinçlendiriyorlar, ağalık hükmümüz artık kalmayacak" denilerek ağalar tarafından hedef tahtasına oturtuldular. 1960 darbesinden sonraki süreçte, farklı zamanlarda iktidarda kalan Demirel hükümetleri, solcu, demokrat öğretmenlerden ve onların örgütleri olan TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve devamında kurulan TÖB-DER'den (Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) sürekli rahatsız oldu.

12 Eylül askeri darbesinin hemen öncesindeki dönemde, son Demirel hükümetinin Millî Eğitim Bakanı olan Orhan Cemal Fersoy, TBMM'nin Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmada, Maraş olaylarının yıldönümünde iş bırakan öğretmenlere hakaretlerde bulunmuş, "Çocuklarımızı ateş hattına atan, onların arkasında ve önünde olan alçakları görevden aldım" demişti. Bakan Fersoy, bu konuşmanın devamında 14 bin öğretmenin görevden alındığını ve bunlardan 4 bin 800 kişiye ise işten el çektirildiğini özellikle vurgulamıştı. "Öğretmen kutsaldır", "Öğretmenin hakkı ödenmez", "Öğretmenler geleceğin mimarlarıdır", "Canım öğretmenim, seni ben çok severim" diyenlerin gerçek yüzü de 12 Eylül faşist askeri darbesiyle net bir şekilde ortaya çıktı.

12 Eylül askeri darbesinin mağduru olan öğretmenler

Darbe koşullarının oluşması için ellerini ovuşturarak pusuda bekleyen 12 Eylül darbesinin cuntacı generalleri, yönetime el koyar koymaz, en dinamik işçi sendikası olan DİSK'i, bazı STK'ları, devrimcileri, sosyalistleri ve özellikle TÖB-DER'i hedef olarak seçtiler. Cunta lideri Kenan Evren, darbeden sonra "olayların sebebi öğretmenlerdir" diyerek kamuoyuna "suçlu öğretmenleri bize ihbar edin" çağrısında bulundu. Öğretmenlerin mesleki saygınlığını ayaklar altına alan ve halkı ihbarcılığa teşvik eden bu açıklamanın ardından öğretmen avcılığı başlatıldı.

5'li askeri cunta, o dönem ülke çapında 670 şubesi ve 220 bin civarındaki üyesiyle sadece Türkiye'nin değil dünyanın sayılı sivil örgütlerinden biri olan TÖB-DER'i, devlet televizyonu ve yandaş basının linç kampanyası eşliğinde kapattı. Sağcıların ve özellikle faşist sivil çetelerin silahlı saldırıları sonucu 12 Eylül 1980 gününe kadar TÖB-DER'in 220 üyesi katledilmişti. Darbeci generaller, katledilen öğretmenlerin katillerini bulmak yerine, TÖB-DER'e müdahale ettiler. Derneğin binlerce üyesi gözaltına alındı. Büyük çoğunluğu işkenceden geçirildi. Yönetici ve aktif üyelerin çoğunluğu tutuklandı. 50 yönetici ve temsilcisine TCK'nın 141 ve 142. maddeleri gerekçe gösterilerek 1 ile 8 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. 1402 sayılı yasa ile 3 bin 854 öğretmen işten atıldı. Binlerce öğretmen ise ülkenin en ücra yerlerine sürüldü. TÖB-DER'in en son genel başkanı olan Gültekin Gazioğlu ise Türk vatandaşlığından çıkartıldı. TÖB-DER'in taşınmaz mallarına el konuldu. Daha sonraki yıllarda bu mallar hazineye devredildi.

Darbeciler, bu pervasız saldırıları gerçekleştirirken kamuoyunun tepkisini çektiler. Bu tepkiyi büyütmemek için de öğretmenler lehine özel bir gün tespitinin arayışına girdiler. Sonrasında da 24 Kasım 1928'de Atatürk'ün Millet Mektepleri "Başöğretmenliği" kabul etmesini gerekçe göstererek 24 Kasım'ı Öğretmenler Günü olarak ilan ettiler. İlan edilen bu günün kutlamaları ise Atatürk'ün 100. doğum yıldönümüne denk getirilerek 24 Kasım 1981'de başlatıldı.

Kenan Evren'in 24 Kasım'ı "Öğretmenler Günü" ilan ettiği yıl, aynı öğretmenlerin mahkemelerde süründürüldüğü, fişlendiği ve mesleki saygınlığının yerle bir edildiği yıldır. Bu nedenle 24 Kasım üzerine inşa edilmiş bir kutlama görüntüsü birçok eğitim emekçisi için bir ironi hatta bir hakaret niteliğindedir.

12 Eylül ile düşünen, sorgulayan, çağdaş, aydın demokrat öğretmenlerin tasfiyesi ile Türk-İslam sentezcilerinin ideolojik zihniyetine uygun bir eğitim sistemi amaçlandı. Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırıldı, güvencesiz hâle getirildi. İlerleyen yıllarda öğretmenlerin aldıkları maaş eridi, okullarda laik, bilimsel, çağdaş eğitimin yerine tarikatların gerici zihniyetlerine uygun bir eğitim sistemi adım adım uygulamaya sokulmaya çalışıldı. Bu çalışmalar günümüzde de çeşitli uygulamalarla devam ediyor.

AKP iktidarı döneminde öğretmenler

3 Kasım 2002'de iktidara gelen ve 23 yıldır ülkeyi yöneten AKP döneminde öğretmenler umduklarını bulamadılar. Bu dönemde 9 Millî Eğitim Bakanı görev aldı. Yıllar geçtikçe sorunlar katlanarak büyüdü. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı 70 binden neredeyse bir milyona çıktı. Bu öğretmenlerin bir kısmı geçinebilmek için inşaatlarda, pazarda, kargo işinde çalıştı. Kasiyerlik, garsonluk derken birçok iş kolunda sanayide güvencesiz bir şekilde çalıştırılan bu öğretmenlerin bazıları psikolojik baskı sonucu intihar etti. Bazı öğretmenler özel sektörde düşük ücretlerle iş bulabildiler. 2014 yılında taban maaş hakları ellerinden alınan özel sektör öğretmenlerinin bu hakkı yıllardır iade edilmedi. Bu öğretmenler haklı talepleri için yıllardır sendikal mücadele yürütüyorlar. Seçim öncesi dönemlerde yapılan atamalar bir süre sonra gerçekleşmez oldu. 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne denk getirilen 15 bin sözleşmeli öğretmenin atamasının yapılması da günü kurtarmaya yönelik bir atamadır. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin "AKP hükümetleri boyunca 821 bin 351 öğretmen ataması gerçekleştirdik" açıklamasını yaparken bir milyona yakın ataması yapılmayan öğretmen için ise neden olumlu bir görüş belirtmiyor?

Ücretli, sözleşmeli öğretmenlik sorunu devam ediyor. Girdikleri ders saati başına ücret alan, sigortaları eksik yatan binlerce ücretli öğretmenin sefalet içindeki yaşamı giderek daha da zorlaşıyor.

23 yıllık bu iktidar döneminde piyasacı eğitim anlayışı öne çıkartılmış, kamusal parasız eğitim ikinci plana atılarak özel okulların ve kolejlerin sayısı verilen teşviklerle artırılmıştır.

Yapılan tüm itirazlara rağmen kabul edilen ÖMK (Öğretmenlik Meslek Kanunu) ile öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel hakları gasp edilmiş, getirilen kariyer basamakları ile mesleki dayanışma bozulmuştur. "Mülakatı mülakat gibi yapacağız" diyen Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in ısrarı ile yapılan son mülakatta adaletsizlik örnekleri sergilenerek yüksek puan aldığı halde mülakatta elenenlerin hak gaspları söz konusu olmuştur.

ÖMK ile Millî Eğitim Akademisi'nin kurulması kesinleşmiştir. Bu akademinin kurulması ile 4 yıllık eğitim fakültelerinin verdiği eğitimin üstü resmen çizilmiştir. 4 yıllık eğitim fakülteleri mezunları, bu akademide eğitim görebilmek için tekrar bir sınava girmek zorunda bırakılmışlardır. Öğretmenler, yetkililerin kamuoyu önünde öğretmenleri eleştirip itibarsızlaştırmasıyla öğretmenlere yönelik şiddet olayları da artmıştır. Hatta geçmiş yıllarda bir öğrencisinin silahlı saldırısı sonucu öldürülen öğretmenler, idareciler olmuştur.

Öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanları tarafından eleştirilmeleri

AKP iktidarı döneminde öğretmenler zaman zaman Millî Eğitim Bakanları tarafından eleştirildiler. Bu eleştiriler vatandaşlarda öğretmenler az çalışıp yüksek ücret alıyor algısına neden oldu.

  • 2003-2009 yılları arasında görev yapan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 24 Kasım 2005'te Ankara'daki bir ödül töreninde "Öğretmen haftada iki gün mesai yapıyor. Hep açım derseniz meslek saygınlığınız zedelenir" açıklamasını yapmıştı. Bakan Çelik, sonradan gelen eleştirilere de şu yanıtı vermişti: "Öğretmenler haftada 15 saat maaş karşılığı çalışıyor. Bu da iki gün mesai demek. Birçok öğretmen müdürüyle anlaşıyor, zamanının çoğunu evde geçiriyor."
  • 2011-2013 yılları arasında görev yapan Ömer Dinçer, öğretmenlerin kamuyu istihdam alanı olarak görmekten vazgeçmelerini isterken "Özel sektörde çok çalışma alanı var, oraya bakalım" demişti. Bakan Dinçer o dönem ataması yapılmayan öğretmenleri de Eminönü'nde yem bekleyen güvercinlere benzeterek "Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın" açıklamasını yapmıştı.
  • 2013-2016 yılları arasında görev yapan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ataması yapılmayan bir öğretmen ile TEOG'dan düşük puan alan bir öğrencinin intiharları için "Gösterişçi intihar eylemi diye bir sendromdan bahsediliyor" dedikten sonra da bu tür haberlerin özendirici olmaması için verilmemesi gerektiğini söylemişti.
  • 2018-2021 yılları arasında görev yapan Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmen maaşlarının fazlalığından bahsederken şunları açıklamıştı: "Eğitimde asıl yük kirada ve öğretmen maaşındadır." Bu açıklama, vatandaşta öğretmene fazla maaş vermeyin algısını oluşturdu.
  • 2021-2023 yıllarında Millî Eğitim Bakanı olarak görev yapan Mahmut Özer, ataması yapılmayan bir öğretmene "Mühendisler de atanmıyor ama senin gibi ağlamıyor" demişti.
  • 4 Haziran 2023'ten beri Millî Eğitim Bakanı olarak görev yapan Yusuf Tekin, görev süresi içinde özellikle özel sektörde çalışan öğretmenlerin itibarsızlaştırılmasına yönelik açıklamalarda bulundu.
  • 11 Temmuz 2023'te katıldığı bir televizyon canlı yayınında "Kurslardaki öğretmenlerin büyük çoğunluğu herhangi bir sınava girip başarılı olmuş değiller. Benim öğretmenimin girdiği KPSS sınavında başarılı olmadığı için orada öğretmenlik yapıyor" diyerek yüz binlerce öğretmeni bilgi açısından yetersizlikle suçlamıştı. Bu suçlama, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yöneticileri başta olmak üzere pek çok eğitim emekçisinin tepkisine sebep olmuştu.
  • 15 Haziran 2024'te Erzurum'daki bayramlaşma programında konuşan Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi kamu tarafından fonlandırılmıyor" diyerek kamusal bir hizmet veren öğretmenlerin aldıkları maaşı kamu için bir yük olarak gösterdi.
  • 2023 Temmuz'undan 26 ay sonra Bakan Yusuf Tekin, Erzurum'daki bir okulun açılışında öğrencilerle sohbet ederken yine kurslarda çalışan, ataması yapılmayan öğretmenleri eleştirdi. Bakan Tekin'in "Merdiven altında kurslar yapıyorlar. O kursları açanların büyük çoğunluğu öğretmenlerimiz gibi öğretmen olmak üzere başvuruyorlar. Sınavı kazanamadıkları için öğretmen olamıyorlar. Gidiyor merdiven altında kurs açıyorlar" şeklindeki açıklaması eğitimcilerin tepkisine neden oldu. Öğretmenleri itibarsızlaştıran bu açıklama üzerine Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Millî Eğitim Bakanı hakkında İstanbul Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Öğretmenlerin insanca yaşayabileceği bir maaş ve gereken özlük hakları sağlanmalıdır. "Öğretmenler Günü" adı altında yapılan kutlama ve övgülerle öğretmenlerin gerçek, ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları örtbas edilmemelidir. Öğretmenler, yılda bir kez hatırlanmayı değil, sorunlarına somut ve kalıcı çözümler üretilmesini talep ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HASAN AYDIN Arşivi