TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Bach’ın memleketi Leipzig
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Kentler nerede olursa olsun inanılmaz bilgi küpü gibidir. Okumasını bilirseniz kent bir üniversitedir. Ulaşımından parklarına, meydanlarından anıtlarına, sokak isimlerinden, fabrikalarına müzelerine kadar büyük bir kütüphanenin içerisinde gibisinizdir. Onun için bir teknik ve kültür gezisi planlandığımda rotayı belirlemekten, kentin sanal planını hafızama yerleştirmekten, nereleri görmem gerektiğine, ulaşım planına ve tarihçesine kadar o kenti zihnimde oluştururum. Daha sonra biriktirdiklerimi paylaşmak için küçük notlar alırım, fotoğraflar videolar çekerim. Mimarlık eğitiminin sağladığı bütüncül ve kuşbakışı bakma ve yön duygusunu geliştirme ile bir kenti anlamının en güzel yanı ise yürüyerek gezmektir.
Yürürken zihnimdeki kent ile gerçeğini bütünleştiririm, eksik kalan yerlerini tamamlarım. Adımlarken hem ikinci boyutta hem de üçüncü boyutta kendime belirli noktalar belirlerim. Kentte kentsel sürprizlerle karşılaşmak ise, kentin bir parçası olmanın doğal hali. Yorulduğumuz yerde parkta soluklanmak, tarihi bir mekanda kahve yudumlamak, en güzel tatlarını deneyimlemek, geçmişle gelecek arasında tarihsel bir sürecin içerisinde anı yaşamak kentin içerisinde kendi rehberin olarak gezmek büyük bir keyif. O yüzden çok uzun süredir, kendi rotalarımı, kenti keşfetme planlarımı kendim yaparım.
Kültürün sanatın kenti Leipzig
İşte o anlardan birinde, Almanya’nın kuzey doğusunda Saksonya bölgesinde bulunan Leipzig’te kültürün sanatın kentindeyiz. Berlin’den trenle bir buçuk saatte ulaştığımız bu kentte gar binası ile kente giriyoruz. Her kentin gar binaları aslında o kentlerin giriş kapılarıdır. O yüzden gar yapılarının özgünlüğü, tarihselliği ve hikâyesi hep özeldir.
Hafızamızda yer etmesi gereken, ayrılmaların ve kavuşmaların mekânıdır. Leipzig Merkez İstasyonu 83 bin 460 metrekare ile Avrupa’nın en büyük tren istasyonu. Sakson ve Prusya Eyalet Hükümetlerinin zorlu süreçlerdeki görüşmeleri sonucunda yapılmasına karar verilen istasyonun mimari projeleri yarışma ile edilir. Leipzig Merkez İstasyonu’nun mimarları William Lossow ve Max Hans Kühne yapıyı “hava ve ışık” sloganıyla tasarlar. Yapı 1915 yılında tamamlanır. Açıldığında “ilerleme katedrali” olarak nitelendirilir. Ulaşımla birlikte tüm ihtiyaçların karşılanacağı bir yaşama merkezi olarak planlanır. İkinci Dünya Savaşı'nda iki kez ağır bombalamalar altında kalır. Savaşın bitmesinden sonra tekrar hizmet vermeye başlar, ancak platform salonu 10 yıl boyunca çatısız kalır.
Trenden inip ana salona yaklaştığınızda yüksek tavanlı devasa bir yapının içerisindesinizdir. Hava ve ışık temasını o büyüklük içerisinde en küçük hücrenize kadar hissedersiniz. Yarım daire tavanlar şeffaf asansörler, istasyon katından baktığınızda iki kat alttaki mağazalar ve yaşam merkezini panoramik şekilde size sunan galerilerle, raylar sizi zamanın dışında bir yere ışınlamış gibidir. Dışarıdan baktığınızda 300 metreye yaklaşan cephe uzunluğu ile kesintisizliği hissedersiniz.
İstasyondan kentin merkezine yürüyerek ulaşırken, kent sizi geçmişle gelecek arasında kucaklayan bir tarihsel geçit törenine dönüşür. Meydanlarından anıtlarına, müzelerinden parklarına kadar o geçidin bir parçası olursunuz bir anda.
Goethe, Wagner, Bach, Clara Zetkin
Kentin sokaklarında, Richard Wagner, Goethe ve her noktasında müziğinin bir parçasını hissettiğiniz Johann Sebastian Bach ile karşılaşırsınız. Dinginliğin içerisinde rahatlatıcı bir müzik gibi gelir kent size. Martin Luther ve Mozart’ın ziyaret ettiği Aziz Thomas Kilise’sinin önünde ki meydanda Bach ile buluşursunuz. Bir yanda müzesi, bir yanda evi bir yanda koro şefliğini yaptığı ve sonsuzluk uykusuna devam ettiği kilise ile müzik gibi bir kentsel buluşma yaşarsınız.
Bach Müzesi’nde sabahtan akşama kadar pencerenin bir köşesinden Bach’ın evine nazır bakarak uzaklara dalıp gidebilirsiniz. Tarihi Kandler Kafe’de Bach’ı anarak kahvelerinizi çayınızı yudumlayabilirsiniz. Kilise’de Johann Sebastian Bach ile dertleşebilirsiniz. Leipzig tam bir müzik kentidir. Bach ile birlikte 19. yüzyılın en önemli bestecilerinden sayılan Felix Mendelssohn Bartholdy, Robert Schumann’nın mekânlarına ev sahipliği yapar. Grassi Müzesi’ne gittiğinizde, dünyanın en iyi müzik aletleri koleksiyonu ile buluşursunuz. Ruhunuz her aletin tınısında müzikle buluşur.
Wolfgang Von Goethe öğrencilik yıllarını Leipzig’te geçirir. Madler Pasajı’nda Goethe Heykeli ve Goethe’nin Faust’unda bahsedilen Auerbachs Keller tarihi restoranı ve birahanesi karşılar sizi. Önceden rezervasyon yaptırıp en şık kıyafetlerinizle pasajın iki yanından merdivenlerden inerek Auerbachs Keller’e ulaştığınızda Goethe ile buluşursunuz. Clara Zetkin Parkı’nda gezintiye çıktığınızda, o kararlılık mücadele, çektiğiniz her nefeste ciğerlerinizle buluşur Leipzig’te.
İplikten, kültüre fabrika
Endüstri devrimi kırsal ve kentsel ölçekte önemli izler bırakacak bir süreci tetiklemiştir. Üretim ilişkileri mekânsal gelişim ve mimari biçimlenişi yakından etkileyen bu süreç endüstri yapıları ile geleceğe kanıtlar bırakmıştır. Üretim sürecini tamamlayan endüstri yapılarının ise dönemin bellek mekânları olarak korunmasının, varlık değeri taşıması ise iktidarların kültüre ve tarihe bakışıyla şekillenir.
Başkent Ankara’da Havagazı Fabrikası’nın yıkımı, Çubuk Barajı’ndan suyu süzerek dağıtımını yapan Su Süzgeci Binası’nın yıkımı, Atatürk Orman Çiftliği’nde Ankara’nın imarında önemli bir yer üstlenen Ankara Çimento Fabrikası’nın yıkılmak istenmesi Ankara’nın büyük şansızlığı ve Cumhuriyet’e duyulan büyük mekân hıncının göstergesi.
Leipzig’te bir sanayi yapısının nasıl korunduğunu, Spinnerei yerleşkesinde bir kez daha deneyimledik. Leipzig İplik Fabrikası 1884 yılında bataklık arazide kuruldu. Fabrika yapıları ile birlikte işçiler için konut, iplik eğirme okulu, itfaiye teşkilatı, ebeveynler ve çocuklar için spor salonları, park anaokulu müzik grupları dans grupları ve korolar için sosyal tesis ve salonlar inşa edilir. Fabrika konutları arazileri, okul ve sağlık birimleri ile kent için bir kent haline gelir. İnşaat kalitesi dönemin en mükemmel yöntemler ile sonsuza kadar dayanacak ve ayakta duracak şekilde inşa edilir. İpliğin iyi kalitesi için üretim tesislerinde 23 derecelik sabit bir sıcaklığın muhafazası gerekir. Bu yüzden Leipzig İplik Fabrikası’nın duvarları bir metreden fazla kalınlığa sahip tuğla duvarlardan, pencereler dökme demir kutulardan yapılır. Yaklaşık 6 hektarlık alanda kurulmuş olan mahalle planlamasının bir parçası olan fabrika yerleşkesi 24 binadan oluşur.
Bu büyük sanayi yerleşkesinde üretim sonlandırılınca, kimse yıkmayı düşünmemiş. Kültür ve sanat ortamına ev sahipliği yapan bir yerleşkeye dönüştürülmüş. Galeriler, atölyeler, sanat malzemelerinin satışının yapıldığı büyük bir mağaza, kafesi, tasarım ofisleri ve stüdyolarla birlikte kültür ve sanat fabrikasına dönüşen Spinnerei kültür ve sanat şehri Leipzig’e başka bir değer katmış.
Kent öyle bir şey, her yerinden değer, tarih ve gelecek okuyor ve pek çok kez gıpta ile bakıyoruz. Başkent Ankara’da, Çankaya’da Tuğla Fabrikaları, Etimesgut’ta Şeker Fabrikası yerleşkesi, Atatürk Orman Çiftliği’nde Ankara Çimento Fabrikası ve pek çok Cumhuriyet dönemi sanayi yapılarını koruyacak, yeniden işlevlendirerek kente değer katacak yerel yönetimleri görebilecek miyiz? Birlikte deneyimleyeceğiz. (Kısa Dalga)