BİRCAN YORULMAZ
Batıda göçmen olmak: 'Kardeşlerimi Arıyorum'
Ara Sahne tarafından sahnelenen “Kardeşlerimi Arıyorum”u Jonas Hassen Khemiri yazmış, Barış Gönenen yönetmiş. Sahnede ise Buse Külekci, Can Sertaç Adalıer, Gülin Bakkaloğlu, Metehan Kaya ve Uğur Uzunel var.
Stockholm’de bir Tunuslu
Amor, Stockholm’de yaşayan, tanıdıklarına karakterlerine göre element ismi vermeyi seven Tunuslu bir öğrencidir. Kendisine ise aşırı durgunluğundan dolayı nitrojen adını vermiştir. İzleyiciler olarak Amor’un 24 saatine tanıklık ederiz.
Şehrin merkezinde bir bomba patlamıştır.
“Kardeşlerimi arıyorum ve diyorum ki; gerçekten korkunç bir şey oldu. Duydunuz mu? Bir araba. İki patlama. Şehrin tam ortasında.”
Sahnede birkaç hikâye iç içe geçmiştir. Hepsinin merkezinde Amor vardır. Bir bombanın onun iç dünyasını parçalayışını, Shavi ile değişen ve dönüşen arkadaşlığını, Tunus’ta yaşayan kuzeni Ahlem’le kırılan bir matkap ucu merkezli gibi görünen tartışmalarını, 20 yıldır aşamadığı platonik aşkı ile olan ilişkisini, onu terk etmiş bir babanın eksikliğini aynı anda izleriz.
Olay sırasında Amor sarhoş olarak diskodan eve dönmektedir. Çocukluk arkadaşı, her şeyi daha hafif bir hale getirdiğini düşünerek helyum adını verdiği Shavi, ısrarla ve endişe ile ona ulaşmaya çalışmaktadır ama Amor uzun bir süre kayıtsızlıkla telefonlarını açmaz. Zaman ilerledikçe saldırganın eşkali ortaya çıkar. Çok tanıdıktır.
Stockholm sokaklarında boynunda poşusu, sırtında çantası ve koyu renk teni ile oralara ait olmadığı her halinden belli olan Amor, çevresindeki bakışlardan bu ait olmama halinin de fazlasıyla farkındadır. Her an arkasında ona dikilmiş gözler hisseder. Bu kimi zaman doğru, kimi zaman yanlış olsa da yarattığı duygu gerçektir. Üzerine yönelen, bu itham eden bakışlar onun ruhunu o denli dağıtır ki bombalı saldırının sorumlusunun kendisi olabileceğinden şüphelenir.
“Kardeşlerimi arıyorum, fısıldıyorum sessizce
Her şey öyle gösteriyor, suçlu benim belki de
Bir araba, iki patlama; şehir sarsıldı yerinden
Her tarafta ben varım, kimliğim de hidrojen
Saçı sakalı böyleyse, ben yaptım sanırım
Yok bir kanıtım, tek delilim varlığım
Sırtımda var bir çanta, boynumda asılı poşu
Kaçmalıyım elimde kırık matkap ucu
Bir iblis var zihnimde, beynimin ta içinde
Belki polis, belki yurttaş, belki devlet isminde
Gizleniyoruz sınıfla, varlığımın kökünde
Zihnimde, dinimde, tam tenimin renginde.
Nereye gitmeliyim, inan bilmiyorum
20 yıldır koşuyorum, hiç durmuyorum
Susarak yaşıyorum, bu dünya bir akvaryum
Belki ben yapmışımdır, emin olamıyorum
Buradayım, dinliyorum, sirenleri duyuyorum
Kardeşlerim nerdesiniz? Sizleri arıyorum.”
Saatler ilerledikçe Amor’un sinişi, tedirginliği, suçlanmaya karşı korkuları ve hepsine bağlı öfkesi artar. Duyguları kaçmakla, saldırmak arasında gidip gelen bir sarkaç gibidir.
Zenofobi
Oyunda Amor sık sık kardeşlerinden bahsediyor. Bu kimi zaman gerçek kardeşleri olurken çoğu zaman ise kendine benzeyen göçmenleri, mültecileri, yabancıları, her zaman yabancı sayılacak “ötekileri" kastediyor.
Özellikle son yıllarda tüm dünyada zenofobi merkezli olarak mülteci, göçmenlik, dolayısıyla ötekileştirme tartışmaları çok yoğunlaştı. İnsanların nerede doğduğu, tenlerinin rengi, fiziki görünümleri, sosyal ve siyasal konumlarının her biri onların ötekileştirilmesine, hatta ırkçılığa maruz kalmasına kadar ilerledi. Bu çerçevede adalet ve hukukun olmadığı, hakim sınıfın, ırkın, kesimin hep haklı olduğu bir ortam yaratıldı. Ötekileştirilen kendisine ait öznel tüm pozitif durumlardan bağımsız, genelleştirilerek toplu halde dışlanıyor. Ayrımcılık için başka bir ırka mensup olmak yetiyor.
Bununla birlikte Batı'da son yıllarda gerçekleşen birçok şiddet içerikli olayın sorumlularının yabancılar, hatta Müslümanlar olması da bu durumu kolaylaştırmaz. Normal şartlarda görünmez olan göçmenler böyle durumlarda tüm dikkatleri çeker ve hedef tahtasına halini alır. Amor da bunu bilmektedir.
Yetenek ve emeğin birleşimi
Oyunun yazarı Jonas Hassen Khemiri, 1978 yılında Stockholm’da doğmuştur. Babası Tunuslu, annesi ise İsveçlidir. Kherimi, eserlerinde ağırlıklı olarak göçmenlik konularını işler. İlk oyunu olan, B Planı tarafından ülkemizde de sahnelenen, izleme keyfine de nail olduğum İstila’da da yazar göçmenlik, mültecilik, kimlik, yabancı kalma, ötekileştirilme konularını ele almıştı.
Yönetmen Barış Gönenen’i de İstila’da sahnedeki etkileyici performansının yanı sıra, birçok oyununun başarılı yönetmeni ve oyuncusu olarak tanıyorum ve yakından takip ediyorum. Ancak itiraf etmeliyim ki sahnedeki oyuncuların hiçbirini tiyatro sahnesinde izlememiştim; benim eksikliğim. Söylemeliyim ki hepsi rollerinin hakkını fazlasıyla veriyorlar. Ancak öncelikle Amor rolündeki Uğur Uzunel tüm oyun boyunca sahnedeki tedirgin göçmen performansı ile yüreklere hitap ediyor. Amor’un tedirginliğinin oyun boyunca an be an artışını, bir noktadan sonra da her şeyin merkezi olduğunu hissettiriyor. Aynı zamanda helyum Shavi rolünde Metehan Kaya ve matkap ucu peşindeki, çok başarılı şivesi ile kuzen Ahlem rolünde Can Sertaç Adalıer’i çok beğendim. Elbette Buse Külekci, Amor’u takip eden polis ve hayvan haklarında çalışan kadın rollerinde, Gülin Bakkaloğlu da platonik aşk ve babaanne gibi farklı rollerde karakterlerinin haklarını veriyorlar. Tüm oyuncuları yeni oyunlarını da izleyebilmek için takibe aldım.
Yönetmen Barış Gönenen hikâyeye daha fazla enerji katmak için rap müziğini tercih etmiş. Çok yerinde bir tercih olmuş, zira hikâyenin yanı sıra rap seçimi de oyunun temposunun hiç düşmemesini sağlıyor.
Sezonun en iyi oyunlarından.
Oyunun künyesi
Yazan: Jonas Hassen Khemiri
Çeviren: Eylül Aktürk
Yöneten: Barış Gönenen
Yardımcı Yönetmen: Aslı Menaz
Yapım: Ara Sahne
Metin Düzenleme & Dramaturji: Kayra Babalık
Dekor ve Kostüm Tasarım: Bengü Şener
Dekor ve Kostüm Uygulama: Ferhat Kaya
Şarkı Sözleri: Kayra Babalık
Müzik: Utku Güçoğlu
Hareket Tasarım: Orçun Okurgan
Işık Tasarım: Ra Yavuz
Işık Kumanda: Deniz Kayas
Müzik Kumanda: Ergün Metin
Afiş Tasarım: Açelya Kırmalı
Fotoğraflar: Gökhan Polat
Yürütücü Yapımcı: Aylin Pınar Aydemir
Asistan: Aylin Akın
Oynayanlar: Buse Külekci, Can Sertaç Adalıer, Gülin Bakkaloğlu, Metehan Kaya, Uğur Uzunel