ERSAN ATAR
CEYLAN ÖNKOL’A AÇIK MEKTUP: GEÇÇEK Mİ CEYLAN?
Güzel gözlü Kürt kızı,
Sana uzaklardan yazıyorum; Muğla’dan. Ben “bilmediğin dilde” yazacağım, sen kendi dilinde oku.
“Yanımda” Sezen teyzen, Tarkan amcan… Selamları var: Bir taraftan telefonumda, “senin türkün” çalıyor. İkisinin sana ağıdı:
“…Gözlerime astılar seni
Ceylanım kör oldum ben
Ne havan topu ne mermi
Senle vuruldum ben…”
“Yanımda”lar. Gözlerinden öpüyorlar.
Sezen teyzen üzüldü biraz geçenlerde duymuşsundur, anlatmama gerek yok. Tarkan amcan yeni bir şarkı çıkardı. Senin dilinde nasıl denir bilmiyorum ama şarkının adı: Geççek.
Aklıma sen geldin. “O’nun için geççek mi” dedim, bilemedim. Bir de ve asıl sana sorayım dedim: Geççek mi Ceylan?
Söylememe gerek yok, biliyorsundur; seni “öldürenlerin” dosyası “daimi arama kararlı” diye hala savcının rafında. “O da ne demek” deme: “Faili meçhul”ün öteki adı.
Hani İdare Mahkemesi’nde de bir dosyan vardı ya. Anne-babanın açtığı tazminat davasının dosyası…
Ruhunu yormadan biraz o dosyanı anlatayım. Hem sen büyüdün artık, bazı şeyleri konuşma zamanı da geldi seninle.
O koca koca hakimler senin için, “O patlayıcıyı, elindeki demir çubukla dürterse patlayabileceğini bilmeliydi” demişler. Pay etmişler kusuru “Yüzde 90 devletin kusuru var, yüzde 10 da Ceylan’ın” demişler. O zamanki yaşından büyük kusur biçmişler sana.
Hakimler böyle demiş ama hani köyünde gördüğün jandarmaların en üst komutanlığı var bir de. Adına, “Jandarma Genel Komutanlığı” denir oranın. Oradan itiraz etmişler hakimlerin kararına. 10 ay önce verildi bu temyiz dilekçesi, hiçbir gazete yazmadı. Benden duyacaksın sen de belki... Elçiye zeval olmaz, birkaç satırını aktarayım sana, ruhunu çok yormadan:
“Merhum Ceylan Önkol kız çocuğu olduğundan, genel mevzuat çerçevesinde, ailesine maddi destek yükümlülüğü bulunmamaktadır. Tabi ki, kız çocukları imkanları ölçüsünde ailelerine yardım edebilmekte iseler de kanunen zorunlulukları bulunmamaktadır. Kaldı ki merhumun meslek sahibi olup kazanç elde etmesi de sadece olasılık dahilinde olup somut verilere dayanmamaktadır.”
Yani sevgili Ceylan, senin anlayacağın, bilirkişiler bir rapor hazırlamış, “Ceylan yaşasaydı, ailesine destek olacaktı, meslek sahibi olacaktı” demişler ve ailene ödenecek tazminatı ona göre belirlemişler, jandarmaların en üstündeki komutanlıksa “kızların öyle bir yükümlülüğü yok”, “yaşasaydı meslek sahibi olacağı da sadece bir olasılıktı” demişler.
Sahi Ceylan, oralarda da var mı böyle “kız çocuğu deyip kenara koyanlar”?
Neyse çok yormayayım ruhunu “büyüklerin” laflarıyla.
Anlayacağın, devlet “Ceylan’ı öldüren mühimmat benim oyuncağımdı, Ceylan niye oynamış” demiş.
Yine aynı soru, paslı bir çivi gibi beynimde. Geççek mi?
***
Sevgili Ceylan,
Senden sonra da çok çocuk aldı bombalar, mermiler, bıçaklar ve hatta bulanık denizler. Senin oralara gittiler her biri. Kimi senden küçük, kimi seninle. Şimdi sana oralara gelen çocuklardan bazılarını tarif edeceğim, sen oralarda gördüklerine sor bakalım:
Geççek mi? Hele hesap sormadan!
* Ben “Ortasu” diye bilirim, bana “büyükler” öyle öğretti. Sen “Roboski” diye bilirsin. Sen doğrusunu bilirsin. Benim bildiklerimi de ben anlatayım: Sen gittikten 2 yıl sonra 28 Aralık’ta bir telaş başladı o iki dağın arasında. Askerler bir grup görmüştü. Oysa bilirlerdi ki kaçağa oradan gidilir, gelinirdi. Komutanlar üstlerini, üstler “baş”larını aradı. Sonunda “vurun” dediler. Vurdular. Ceylan, sen “savaş” oyunu oynadın mı hiç? Bunlarınki oyun da değildi savaş uçakları indi indi kalktı. Çocukları, oradan aldı bombalar. Belki görmüşsündür oralarda onları. Adları: Muhammed’di, Erkan’dı, Berdan’dı, Şivan’dı. Senden biraz büyükler de vardı. Adları: Savaş’tı, Serhat’tı, Celal’di, Salih’ti, Bilal’di, Cemal’di ve Mahsun’du... Çoktular, “çok öldüler”. Onlar için dendi ki “Biz terörist sandık”. Devlet nedir bilir misin Ceylan? İşte devlete göre “teröristse bomba mübahtı, müstahaktı.”
* Ertan’ı hiç gördün mü bilmem, Ertan Dilaver. O da senin gibi çobanlık yaparken öldü. Doğu Beyazıt’ta. Ben O’nun köyünü Kızılkaya diye bilirim sen nasıl bilirsin bilmem. Yaşı 14’tü. Mayındı O’nu çalan.
* Senden sonra Suriye’de savaş çıktı Ceylan. Anlayacağın “büyükler oyuncaklarını yarıştırdı.” Çocuklar Reyhanlı’da, Ceylanpınar’da, “büyüklerin o oyuncaklarıyla”, “çok öldüler”. Kimini top mermisi, kimini bombalar aldı. 8 çocuktu.
* Sonra İbrahim geldi oralara Ceylan. Belki görmüşsündür; İbrahim Aras. 15’inde var mıydı bilmiyorum. Adana’dan geldi senin oralara. Başına ses bombası atıldı “kirpi”den. “Büyükler”, arkasından ne çok konuştu bir bilsen: “Elinde bir cisim vardı da polislere atmak isterken öldü” diyen bile çıktı. Bir başka çocuğa kesmeye çalıştılar cezayı, aylarca yargıladılar, “polis değil, sen öldürdün” diye. Neyse ki hakim inanmadı öyle diyenlere de o çocuk beraat etti. Çocuk beraat etti de sorumlu da bulunamadı, senin dosyan gibi “daimi arama kararlı” olarak rafa konuldu. Faili meçhul.
* Ve 2015’in kara kışında Muharrem öldü Ceylan. 2 Yaşındaydı. Belki duymuşsundur oralarda. Çok ateşlendi bir gün. Babası aldı sırtına, kefen gibi ak bir çuvalın içine, karlı tepelerden çok yürüdü ama Muharrem “taş” kesilmiş, çoktan oralara gelmişti. Gördün mü bilmem? Babasına kestiler kusuru. Savcı, “ötekilerin ihmali yok” dedi kapattı dosyayı.
* Senden sonra çok şey oldu Ceylan. Ankara’ya hiç geldin mi bilmiyorum, sanmıyorum. Meşhur Tren Garı vardır. Orada, 2015’in 10 Ekim’inde büyük bir katliam oldu. Oradan, senin oralara 103 kişi geldi. Gördün mü bilmem, aralarında Veysel de vardı; Veysel Atılğan. Sen ne kadar mahzun bakıyorsan, O da o kadar güzel gülüyordu. Görsen tanırsın gülüşünden. Gar önünde canlı bomba aldı O’nu da. Babası da ölmüştü. Annesi çok uğraştı, “büyükler”e, “koruyamadınız oğlumu” dedi. Bir hakim çıktı, “doğru, koruyamadık” dedi. Ama o hakimin de üstü vardı. Onlar, “Devletin kusuru yok” dedi.
* Tren demişken, sen hiç trene bindin mi Ceylan? Bundan 4 yıl önce Çorlu’da göz göre göre bir tren faciası oldu. 6 çocuk geldi senin oralara. Görsen -hiçbirini tanımasan da- Beren’i tanırsın. Şimdi 4,5 yaşlarındadır. Buradan gittiğinde 5 aylıktı. Hiçbir şeyinden tanımasan da pembe ayakkabılarından tanırsın. O’nu da “büyükler” öldürdü. Hakimler, “öldürenleri arıyoruz” diyor ama açık söyleyeyim ben inanmıyorum. Bilmem bulabilecekler mi?
* Oralara, denizler de çocuk getirdi Ceylan. Adı seninkine benziyor: Aylan. Tarif edeyim, belki görürsün. Böyle koca kafalı küçük bir mahsun bir çocuk. Hiç tanıyamazsan kırmızı tişörtünden fark edersin. Şimdi büyüdü mü bilmem ama o zaman böyle “bir avuç”tu jandarmanın elinde. Belki bahseder sana; Suriye’deki “büyükler”i, “ölüm oyuncaklarıyla oynarken” ölmemek için babasıyla Yunanistan’a geçeceklerdi.
* Mehmet Halit gelmiş olmalı oralara Ceylan. Muş’tan Kuran kursundan gitti. Kapıda asılı bulundu cansız bedeni. Savcı “gizlilik kararı” verdi. Onun için biz bilmiyoruz ne olup bittiğini belki kendisi anlatır. Böyle 12 – 13 yaşlarında öndeki iki tavşan dişi belirgin, sevimli bir çocuk. İntihar etti dediler.
* Unutmadan Ceylan, geçenlerde Sıla’yı gönderdik oralara Giresun’dan. “Şen” tutun O’nu oralarda. Böyle “umut gülüşlü” bir yüzü var. “Tanıyamazsam?” dersen tarif edeyim: Boynunda kara bir bıçağın izi vardır. 16 yaşlarında. Sen doğduktan 5 yıl kadar sonra doğdu, yani ablası sayılırsın, O’na da iyi bak “oralarda”.
***
Güzel gözlü Kürt kızı,
Ben sana soruyorum, sen de gördüklerine sor bakalım:
Hesap sormadan geççek mi?