TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Çocukların kenti olmadan asla
Çocuklar kentte, planlamasına katılımcı değil de, ebeveynlerinin korumasında salt bir kullanıcı olarak görülüyor. Kent şekillenirken çocukların yaratıcı fikirleri alınmıyor yetişkinler her şeyi çocuklar için düşünüyor. Oysa çocukların da fikirleri var. Hem de çok yaratıcı, temiz ve hesapsız. Kente dair çocukların fikirlerini açığa çıkartmak çocuklarla birlikte üretim içerisinde olmak oldukça keyifli. Pek çok kez “kent mücadelesi verirken nereden buluyorsunuz bu pes etmeyen enerjiyi” soruları ile karşılaşıyoruz. Cevabımız çok net: “Tam 22 yıldır çocuklarla birlikte kent mimarlık çevre farkındalığı çalışması yapıyoruz. Onların enerjisi ve kararlılığı bize geçiyor” Atatürk Orman Çiftliği’nde verdiğimiz çocuk kararlığında mücadele de işte oradan geliyor. Sevgili Tevfik Sönmez Hoca’nın Bir ‘siyasetçi’ aranıyor… Bugünü değil, yarını düşünecek, çocuğun üstün yararını gözetecek bir ‘siyasetçi’… Var mı böyle birisi? yazısından aldığım sorumlulukla, çocukların kenti olmadan asla.
Dünyanın her yerinde çocuklar için sağlıklı kentler çalışması
Uluslararası Mimarlar Birliği(UIA) 1999‘da Pekin’de yapılan kongresinde 21. yüzyılda “ortak yollarımız olmasa da ortak geleceğimiz olabilir” temasıyla dünyanın politik sorunlarına ve bunların sonuçlarına duyarlı olmayı ve yüzyılla yüzleşerek ortak gelecek oluşturulmasını ilan eder. Mimarların pek çok alanda sorumluluk almasını hedefleyen kongre pek çok atılıma sahne olur. Bu atılımlardan birisi de, mimarlık ve kent kültürünün çocuklarla birlikte üretilmesi ve çocuk yaşta yapılı çevre farkındalığı eğitimi ile yaşanılası sağlıklı kentlerde çocuk katılımını önceliyordu. Çocuklar için kentlerin yaşanılası yerler olması yaklaşımı ile 2002 yılında UIA tüm dünyaya çağrı yapıyordu. Çocuklar için yaşanılası kentler idealine, en hakiki cevabı 2002 yılında Mimarlar Odası Ankara Şubesi Çocuk ve Mimarlık çalışmalarını başlatarak verdi. O gün o çalışmanın içerisinde olmanın heyecanı ve binlerce okulda on binlerce çocukla yaşanılası kentler ve mekanlar için fikir üretmenin üzerinden tam 22 yıl geçmiş. 22 yıldır, okullarda okul dışlarında çocuklarla buluşmak, çocuk dostu kentler için çocuklarla birlikte ortak bir ideal ve üretim içerisinde olmak enerjimizin ana kaynaklarından birisi.
Çocuk deyince akan sular duruyor ve Milli Eğitim Bakanlığı tam 22 yıldır çocuklarla okullarda kent çevre ve mimarlık farkındalığı yaratmak üzere, çocuk ve mimarlık çalışmalarının yapılması için Mimarlar Odası Ankara Şubesi’ne izin veriyor. Böylece on binlerce çocuğun yaşanılası kentler için ürettiği kent ve mekan düşleri, nasıl bir okul, nasıl bir park, nasıl bir şehir, nasıl bir belediye, nasıl bir belediye başkanı, nasıl bir kültür ve nasıl katılım gibi binlerce fikir bize emanet edildi. “Çocuklar için, çocuklarla birlikte, çocuklar tarafından” bir fikri ve yaşanılası mekânları hayata geçirmek hepimizin ideali oldu.
Okullarda ve okul dışlarında yaptığımız her çalışmada çocukların zengin hayal dünyasının eğitimle nasıl köreltildiğini görmek ise kahredici.
Yerel yönetimlerin çocuklar için tasarladığı alanlar ise hep bildiğimizin ötesine geçmiyor. Çocuk parklarında, plastikten yapılan- daha ucuz olduğu için- salıncak tahteravilli, kaydıraktan oluşan oyun alanlarına, tırmanmalar dönenceler eklendi. Oysa oyun çocuğun öğrenme alanıdır aynı zamanda. Fiziği, kimyayı, matematiği, yani bilimi, oyun grupları ile parklarda öğrenmesi çok mümkün iken, hep aynı oyun grupları ile yaratıcılığı sınırlı bir gelecek tarifleniyor. Her türlü hava koşullarında sokakta oynama özgürlüğü elinden alınıyor. Her yağmur yağdıktan sonra çocuklarla sokağa çıkarak toprağı sertleştirerek çivi oyunu oynayan bir çocuk olarak, geometrik şekillerin düzgünce bir birine dokunmadan nasıl çizileceğini, nasıl bir strateji geliştireceğimi bu oyunda öğrenmiştim. Şimdi çocukların böyle bir şansı yok, betonlaşmadan kaynaklı su toprakla buluşup çamurlaşamıyor bile.
Helikopter aileler
Parklarda 12 yaşa kadar bütün çocuklar aynı oyun grupları alanında oynuyor.. Oysa 3 yaşındaki bir çocukla 12 yaşındaki bir çocuğun gelişimi ve hareketleri oyun alanların da büyük bir sorun oluşturuyor. O yüzden bütün aileler, parklarda çocuklarının peşinde helikopter gibi dolaşıyorlar. Eğer bir parkta çocuğun etrafında helikopter gibi dolaşan ebeveynler varsa o park kesinlikle çocuk dostu değildir, sorunludur.
Her gittiğimiz ülkede çocuklar için neler yapılmalı diye mutlaka çocuk parklarını müzelerini özel olarak dolaşırım çocukların ve ebeveynlerin hareketlerini izlerim, parkın tasarımı oyun gruplarının çeşitliliği ve malzemelerini iklimsel özelliklerine göre nasıl kullanıldıklarını not ederim, tek tek fotoğraflarını çekerim.
Budapeşte’de çocukların yaşlarına göre çocuk parkları farklılaşmış, 3-6 yaş grubu gelişim özelliklerine göre parkta ayrı bir bölümde etrafı ahşap çitlerle çevrili kapısını açıp giriyorsunuz, ebeveynler için oturma alanı tanımlanmış, çocuklar için tasarlanmış oyun gruplarında çocuklar ebeveynler peşinde koşmadan özgürce oynuyorlar. Oyun grupları ahşap metalden tasarlanmış. Viyana’da çocuğun yaş grubuna göre derece derece zorlaşan oyun parkurları tasarlanmış. İsviçre’de kış ağır geçtiği için, kışın sökülen oyun grupları var. Her çocuğun ise kışın mutlaka kayacağı kızakları ve kayma yerleri var. Almanya’da güneş az olduğu için yaz aylarında havanın ısındığı saatlerde su oyun grupları var, aileler etrafında havlularla bekliyorlar. Saati gelip sular fışkırdıkça çocuklar çıldırıyorlar. Finlandiya çocuk ve mimarlık çalışmalarında önemli bir deneyime ev sahipliği yapıyor. Okul sonrası çocukların kent ve mimarlık yaratıcılığını ARKKİ okullarında atölyelerle açığa çıkartıyorlar. Latin Amerika’da Kostarika’da eski bir cezaevini çocuk müzesine dönüştürmüş mimarlar, belediye ile birlikte. Bilimden tarihe, sanata kadar her şeyi deneyimleyebiliyorsunuz. Çocuk olasınız geliyor oralarda.
Çocuklarla yaptığımız her çalışmada kendilerine dayatılan bu tek tip oyun alanlarını, reddediyorlar. Ailelerini peşinde koşmadığı alabildiğine özgür mekânlar istiyorlar, suyla, taşla, toprakla kumla oynamak, hatta çamura bulanmak, Tarzan gibi bir yerden bir yere uçmak istiyorlar. 10 yaş grubu ile yaptığımız çocuk dostu kent çalışmasında, çocuklar bir çocuk kenti planladılar ve kentin etrafına 3 metre yükseklikte duvarlarla kapattılar. Neden duvarlar sorusuna verilen cevaplar ise yetişkinlere bir ders niteliğindeydi: “Burası çocuk dostu kent. Bu duvarları yüksek yaptık ki kentimize büyükler girmesin, bize karışmasınlar, bağırmasınlar. Bizim kentimizde trafik yok, her yerde yeşil alanlar var. Arabalar yok, bisikletle okula gidiyoruz. Okul iki saat, onun dışında hep oynuyoruz. Okulda karanlık koridalarımız yok, okul bahçelerimiz toprak, düşünce dizimiz kanamıyor. Bahçelerde beton değil, meyve ağaçlarımız var. Sebze de yetiştiriyoruz…”kurdukları ve bize emanet ettikleri düşlerini uzatmak mümkün.
“Eğer bir ‘düş’ünüz yoksa bir ‘düş’ün gerçekleştiğini de göremezsiniz.”
Güne 11 bin 500 km uzaktan gelen Uluslararası Mimarlar Birliği’nin 18 ülkeyle birlikte, Türkiye temsilcisi olarak Çocuk ve Mimarlık çalışmalarında birlikte çalıştığımız dostların mesajıyla başladık . Kostarika’dan gelen mesaj, Türkiye’deki yerel seçimler sürecinde çıktığım yolda çocuk dostu kentler yaratacağıma olan inançla başarılar diliyorlar. Çocuklar için çocuklarla birlikte düş kurmak ve hayata geçirmek, kentini seven çocuklar için çocuk dostu kentleri planlamak vazgeçilmezimiz.
Barınma sorunu çözülmüş “dayanıklı, güvenli, sağlıklı ev, eve yakın, spora ve sanata elverişli, oyun dolu, sınıf dışına taşan 7 /24 kullanılabilen okul, oynanabilir, trafikten uzak , sanat ve eğlence dolu , oyun parkı olan, içme suyu çeşmeli, hayvan dostu, kütüphaneli mahalle, daha yeşil, rahat toplu taşımanın olduğu, yaya dostu, bisiklet yolu olan, herkesi kapsayan, bilim ve kültür merkezleriyle dolu, yerel yönetimlerin çocukları dinlediği bir kent”[1] yeterince kreş, oyun ve oyuncak müzesi, doğal ortamlarda yaşamak, çocukların hakkı ve bu hakkın çocuklarla birlikte sağlanması yerel yönetimlerinde başlıca sorumluluğu. Çankaya çocukların yuvası, dostu olacak.
[1] Mimarlar Odası Çocuk ve Mimarlık Çalışma Grubu programından