Cübbeli adamlar ve ‘Y’ harfi

Neler görünüyor neler… Böyle kaban gibi bir şey mi desem, gocuk mu desem… Yok yok bu bildiğiniz cübbe… Bakın bakın önünde bir de tokmak gibi bir şey duruyor. Hakim bu hakim… Bildiğiniz yargıç, baksanıza şurada da böyle kalem var gördünüz mü? Hakim bu. Öyle tek de değil, bakın şurada bir tane daha var, bir tane daha; kalabalıklar. Böyle kafa kafaya vermişler bir şeyler konuşuyorlar gördünüz mü?

Durun bir de tabağa bakalım: Gördünüz mü önce tek gidip, ardından ayrılan iki çizgiyi. İşte bakın şurada. Yol ayrımı desek değil, ayrılan çizgiler kısa. Böyle sapan gibi sanki ama öyle şamyelden yapılmış bir lastiğe de yok. “Y” harfi bu “Y” harfi.

Yıl bitmeden veya en geç yeni yılın ilk günlerinde gidilir o falcıya. Evlenmeden önce bir baktırmak şarttır; öyle ya mutluluk mu gelecek, dara mı düşeceğiz…

Biz de “Neyse halimiz, çıksın falımız” deyip başlayalım yeni yıla bakmaya.

Böyle, iki bina görüyor yan yana; mehabetli

Açık, ferah bir alan… Böyle bir tepenin üstündeki düzlük gibi, bir “bel”in düzlük yeri gibi… İki bina görünüyor yan yana; heybetli, mehabetli.

Siz hiç Ahlatlıbel’e gittiniz mi yakınlarda? Oradan üç vakte kadar iki haber alacaksınız, ben size diyeyim. O iki binada o cübbeli adamlar toplanmış bir şeyler konuşuyorlar. Durun acele etmeyin ayrı ayrı bakalım o binalara.

Birinin kapısında böyle “tay”la biten bir kelime var. Tamam tamam gayet açık bakın: Yargıtay yazıyor. Ahlatlıbel’de.

Beş cübbeli adam duruyor. Önlerinde böyle dosya gibi mi desem, kağıt yığını gibi mi desem bir şeyler var. Vallahi ben size diyeyim; bu, bildiğiniz dava dosyası. O cübbeli adamlar ne konuşuyor ola ki?

Sakın İmamoğlu’nu konuşuyor olmasınlar. Olur mu olur. İyi de bu tabaktaki “Y” harfi neyin nesi şimdi? Eğer doğru görüyorsak; Ekrem İmamoğlu’nun tam da dediği gibi, “her şey çok güzel olacak” demektir. “Y” harfi onu gösterir. İmamoğlu’nun sorunlarının üstesinden geleceğini gösterir. Önemli başarılar göstereceğine delalet eder. Önemli yerlere geleceğini gösterir. Ve dahi, kendisini mağdur eden kişi veya kişilerden karşılığını alacağını gösterir. Öyle yazıyor “kitap”.

Anlaşıldığı gibi 2023’ün falından ilk çıkan; “ahmak davası” nedeniyle 2 yıl 7 ay 15 gün (Hoş, o da yanlış hesaplanmış, 2 yıl 7 ay 10 gün olacakmış ya neyse, şimdi falın insicamını bozmayalım bu detayla) hapse mahkum olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu çıktı. Ankaralılar’ın iyi bildiği, Ankara’da bulunmayanların da “Altılı Masa” toplantı yerlerinden akıllarında kalan Ahlatlıbel’deki Yargıtay, önümüzdeki yıl İmamoğlu mesaisi yapacak. İmamoğlu’nun dosyası, günlük hayatta “istinaf” diye bilinen İstanbul Bölge Adlliye Mahkemesi’nden sonra Yargıtay’a gelecek.

Bir cümleliğine falımıza dönersek; İmamoğlu’nun önündeki yol bir süre sonra çatallaşıyor. Biri uzun, biri kısa iki yol. Yargıtay cezasını onarsa İmamoğlu kısa yola gidecek demektir. Siyasi yasak gelir. O yasak da ömür boyu değil hani, 2 yıl 7 ay sonra o da bitecek. E tek seçim de 2023 seçimleri değil ya. Neyse en azından yakın gelecekte kısa yol, İmamoğlu’nu hem hapse gönderiyor hem de siyasi yasak getiriyor.

O beş cübbeli adam, kapısında “4. Ceza Dairesi” yazan yerde kafa kafaya verecek ve belki de İmamoğlu’nun, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen cezasını bozacaklar. İşte İmamoğlu için o uzun yol o zaman başlayacak. İmamoğlu’nun dosyası yeniden İstanbul’a gidecek. Yeniden yargılaması yapılacak. Bu durumda 7. Asliye Ceza Mahkemesi davayı yeniden görecek. Yani yol uzun ve o sırada Cumhurbaşkanlığı seçimleri her koşulda yapılmış olacak.

Tez vakte kadar bir haber daha alacaksınız Ahlatlıbel’den. O da ne? Bu kez bina daha bir mahabetli. Kapısında da kocaman harflerle Anayasa Mahkemesi yazıyor.

Cübbeli adamlar bu sefer daha fazla. Ben diyeyim 10, siz deyin 12 kadar. Oturmuşlar yine bir şeyler konuşuyorlar. Kapatma, parti, terör, odak…

Belli ki HDP’nin kapatma davasını görüyorlar. Bu kez fincanın içindeki iki yoldan birinin ucu pek bir kısa. Ve kocaman bir duvarla kapalı. O kapalı duvarın ardında kalabalık sokaklar caddeler görünüyor, böyle nümayiş gibi mi desek, bağıran, isyan eden insanlar. Öteki uzun yolda böyle kravatlı erkekler ve tayyörlü kadınlar görünüyor.

Anlaşılan o ki bu iki yol, HDP ve HDP’liler için çizili iki yolu gösteriyor. “Kapatma” veya “davanın reddi”. Davanın reddi halinde HPD seçimlere katılabiliyor. Faldaki o kravatlı adamlar ve tayyörlü kadınlar da Meclis’teki milletvekilleri olsa gerek.

Ağaçlıklı caddeyi görüyor musunuz?

Biraz da şu tarafına bakalım fincanın. Böyle ağaçlıklı bir yol görünüyor. Ihlamur ağaçları gibi ama değil. Ama bir “ıhlamur” kelimesi çıkıyor ne hikmetse. Tamam tamam. Ihlamur Sokak. Binanın kapısında yine büyük harflerle yazılmış: YSK

Belli ki bu “Y” harfi bırakmayacak bugün yakamızı. Neye alametti “Y” harfi; ferahlık demekti, falın sahibinin sorunlarının üstesinden geleceğini gösterirdi, önemli başarılara delaletti.

Böyle yüksek mevkilerdeki bir tanıdığınız var mı sizin, öyle böyle değil, çok yüksek. Hani böyle gittiği zaman önünde arkasında “çakarlar”, forslar olan. Var mı? Vardır vardır iyi düşünün. Yakınlarınızda yoksa da Erdoğan’ı tanımaz mısınız?

Evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsediyoruz. İşte o “ıhlamur”lu sokaktaki binada oturan o cübbeli adamları görüyor musunuz? Sayıları bir yerden sayıyoruz 7 gibi, bir yerden sayıyoruz 11 gibi.

Evet, anladığınız üzere Erdoğan’ın kaderini çizecek olan Yüksek Seçim Kurulu heyeti bunlar. Oturmuşlar kafa kafaya “aday olurdu, olmazdı” onu tartışıyorlar belli ki. Arada sesleri duyulur gibi oluyor, “Ama Anayasa açık, 3. kez olmaz diyor.” Ardından başka ses duyuluyor: İyi de bu Sayın Erdoğan’ın Anayasa değişikliğinden sonra 2. kez adaylığı ki. Böyle sürüp gidiyor tartışma ve sonra eller kalkıyor. Tam görünmüyor, kaosa mı yoksa hukuka mı?

Anlaşılan o ki üç vakte kadar Ihlamur Sokak’tan, Yüksek Seçim Kurulu’ndan da bir haber alacağız. Kimine göre iyi, kimine kötü bir haber.

Uzaklardaki iki para kesesi

Bakın bakın gördünüz mü böyle ta uzaklarda bir kese gibi bir şey görünüyor. Böyle para kesesi gibi bir şey. Ama niye kapkara görünüyor ki o? Böyle deniz aşırı kadar uzak… Tamam tamam belli, bu; Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD’deki davasını gösteriyor bize.

Sizi çok da ilgilendirmiyor belki ama “ilgilisini” çok ilgilendiriyor üç vakte kadar oradan duyacağı haber. Öyle ya Sezgin Baran Korkmaz yurtdışına çıkmadan önce kiminle görüşmüştü: Süleyman Soylu. Bir başka adam ne demişti, ta Dubai’den? “Bu ikisi” demişti, “O görüşmelerinde senin hakkında tahkikat var, yurtdışına çık, yukarının haberi var, bu parayı da sil, sorun çıkacak” demişti. Evet Sedat Peker’in Soylu – Korkmaz görüşmesini anlatmıştı. Kendince tabi. İyi de faldaki o kapkara para kesesi ne ola ki? Ne olacak, belli ki 133 milyon dolardı kesenin içindeki ve ABD’den gönderilmiş, Türkiye’de aşağıdan yukarıya kadar dağıtılmıştı. İddia buydu. İşte 2023 falınızda bu da dava da göründü. Bakalım fal tersine mi çıkacak düzüne mi?

Böyle kara kuru bir genç kadın, kalabalık bir yer…

Bakın şurada duruyor. Bir genç kadın kara kuru. Arap mı desem, öyle biri. Böyle bir kalabalık bir yerde koşuyor, elinde çiçek gibi, gül gibi bir şey. Karanfil gibi sanki değil mi? Karanfil karanfil.

İyi de onun koşarak uzaklaştığı yerde kalabalık insanlar var, yüzleri bile belli baksanıza, korkulu, şaşkın bakıyorlar. Yerde yatanlar var, cansız. İyi de bu kadının yüzü bir garip iki yüzü var gibi sanki.

Kesin Beşir’in kızı Ahlam bu, Ahlam El Beşir. İyi de yüzü niye öyle iki tane gibi görünüyor. Sanki biri bize gösterilen yüzü gibi biri gerçek yüzü gibi. Niye akıl edemedik ki biri IŞİD yüzü, diğeri gösterilen yüzü kesin.

Anladığınız üzere yer de İstiklal Caddesi. İşte o cübbeli adamlar bu kez İstanbul’da bu soruşturmanın geleceğine karar verecekler. Biz de o kadının yüzünü o zaman daha net seçebileceğiz.

İçiniz daraldı değil mi cübbeyi adamlardan, her yerdeki “Y” harflerinden? Ben de daha fazla devam edemeyeceğim bu falı bakmaya, ruhum yoruldu.

“Neyse halimiz çıksın falımız” deyip, kapatalım fincanı; 2023’te olacakları bekleyelim.

Üç vakte kadar alacağınız tüm haberler güzel olsun. Mutlu yıllar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ERSAN ATAR Arşivi
SON YAZILAR