İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

“Ekonomi krizde” diyenler yanıldı mı?

Efendim diyorlar, yanıldınız… Kriz geliyor dediniz, kriz var dediniz hep yanıldınız… Hani kriz? Ekonomi büyüyor, işsizlik düşüyor. Ödemeler dengesi krizi geliyor, eşiğindeyiz dediniz… Ne oldu? Hani?

Boş tencere hükümet yıkar dediniz, hani?

Genellikle solcu bildiğimiz genç kuşak iktisatçılardan bu minval şeyler duymak çok şaşırtıcı geliyor bana. Bazı “durumların” asıl muhalefeti kurdukları ortodoks iktisatçılara yapıştırma fırsatı olarak ele alındığını izliyorum.

Mesela “boş tencere hükümet yıkar” görüşü…

Dalga geçenler gördüm.

Oysa ki tencereyi “boş” kabul ediyorlarsa, neden yıkmadığının araştırılması, anlaşılması lazım. Bu ihtiyaçtır.

Tencereyi “dolu” kabul ediliyorsa, o zaman hem “boş tencere hükümet yıkar” görüşü yanlışlanmış olmuyor hem de bu kesim iktisatçılara göre tencere dolu olduğuna göre hükümet hiç olmazsa bu açıdan eleştirilemez oluyor. Durum bana garip geliyor. Belki haksızım.

Ben ekonominin derin bir kriz içinde olduğunu düşünüyorum ama bunu ideolojik bir yerden söylemiyorum. Teknik tanımlara da çok aldırış etmiyorum. Yaşadıklarımıza baksak ya!

Sadece 1 yıl içinde enflasyon %19.89’dan %85.51’e çıktı. (O da TÜİK’e göre! Aynı dönem İTO %108.77, ENAG %185,34’ti.)

Sonra baz etkisi, kurun tutulması filan biraz düştü, 40’ın altına geldi. Şimdi tekrar hareketlendi. % 60 – 70’lere gidiyor. Kura göre belki daha yüksek bir rakam.

Temmuzda aylıkta %10 üstü bekleniyor. Zam yağmuru var. Ortalık toz duman!

Halkın, dar gelirlinin muhatap olduğu fiyatlar bu enflasyonla da açıklanamayacak kadar yüksek… Çarşı pazar yangın yeri! Fiyatlar şok geçirtiyor. Orta karar bir arabaya 1 – 2 yıl önce üç odalı ev alınabiliyordu.

Çok büyük bir soygun çemberinden geçirildik. Sadece çarşı pazarda soyulmadık. Tasarruflarımızı da soydular, pul ettiler.

2022’de tasarrufunu TL mevduat olarak tutanlar, TÜFE’ye göre %29.28, ÜFE’ye göre % 41,25 kaybettiler. Dolar, euro yatırımcısı, altın yatırımcısı, DİBS alanlar… Hepsi kaybetti. Borsa hariç bütün yatırım araçlarının getirisi enflasyonun çok altında kaldı.

Kim kazandı? Tasarrufçunun kaybı kimin cebine gitti?

Bankalarla, şirketlerin cebine gitti. Astronomik karlar olarak çıktı ortaya.

Şirketlere ucuz kaynak verelim diye… Vatandaşın kefen parasını erittiler.

Devam edelim… Milli hasılada (son zamlarla kısmen düzelmeden önce) ücretlerin payı 10 puan civarında düşerken, sermayenin payı aynı ölçüde arttı. Sömürü şoku, bölüşüm şoku yaşadık!

Gelir dağılımında en yüksek gelirli %20 dışındaki bütün kesimlerin payı düştü.

TÜİK, attı “ümitsizler” sepetine, işsizlik de düşüyor göründü. Ama işin aslı nerden bakarsan 9 – 10 milyon geniş tanımlı işsizimiz var.

Yoksul sayımız 12 milyona çıkmış.

Siteci müteahhitlerin altın çağında ev sahibi oranı azalmış.

Asgari ücret bir ev kirası etmiyor!

Yani kriz yok denilse de milyonlarca hane krizde bu ülkede!

Şu son bir yıl içinde en az 20 ev sahibi – kiracı cinayeti okuduk.

Tamam, ekonomi üç çeyrek arka arkaya küçülmedi ama az önce kira seviyesine ulaşmış site aidatı tartışmasında paralimpik sporcuyu vurdular.

Görülmemiş şeyler oldu. Merkez Bankası’nın rezervleri arka kapıdan satıldı. Gizlice! 800 – 900 milyar dolarlık bir ekonominin ortasında oturan kurumun (MB) bilançosu –70 milyar dolar oldu. 70 cente muhtaç günlere sürüklendik.

Kayıtdışı para cenneti olduk. Cari açığın yarısına yakını kaynağı belirsiz para ile finanse edildi!

Şu sıralar tırım tırım döviz arıyorlar Arap ülkelerinde.

Erdoğan, yüzünü, hiç hazzetmediği Batı’ya bile dönebiliyor.

Tasarrufçu soygunuyla sağlanan hormonlu, fırsatçı büyümeye bakıp “ekonomi büyüyor, kriz yok” denilmesi bana hiçbir anlam ifade etmiyor.

Ha bir de şu var… Gerçekten büyüme oldu mu?

Yazdı bazı iktisatçılar… Kafa yoranlar çıktı. Dediler ki (mealen) “bu deflatör rakamı bir garip duruyor. Enflasyon düşükse, deflatör de düşüktür. Büyüme gerçek olmayabilir.”

Ekonominin büyüdüğünü söyleyenler hangi güvenle söylüyor, bilmiyorum.

“Ödemeler dengesi krizi de olmadı, yanıldınız”

Gelelim şimdi şu ödemeler dengesi meselesine…

Sosyal medyada, dudak kenarlarına “Hani ödemeler dengesi krizi, ne oldu o iş?” sorusu ilişik gezenler var.

Arkadaşlar! Dostlar!

Türkiye yakıcı bir döviz ihtiyacı içindeyken… Batılı büyük fonlar, sıcak paracılar, soğuk paracılar “dönmez” diye düşünülüyordu çünkü bir kere çıkış koşulları yerinde duruyordu. Bir ülkeye döviz girişi olup olmayacağına siz neye bakarak yorumluyorsunuz?

  • Kredi derecelendirme kuruluşlarına bakıyorsunuz. (Tr, yatırım yapılamaz, yüksek spekülatif notuna sahip!)
  • Büyük yatırım bankalarının raporlarına, değerlendirmelerine bakıyorsunuz,
  • CDS’lere bakıyorsunuz, (800 – 900’leri bulduğu oldu.)
  • FATF’a bakıyorsunuz (Türkiye gri listede!)
  • Hukuk, mülkiyet güvencesi, güvenilir regülasyonlar var mı, ona bakıyorsunuz.
  • MB’nin rezervlerine bakıyorsunuz. Dış ticaretin seyrine, ödemeler dengesi finansman koşullarına… İçerde döviz talebine bakıyorsunuz.

Arkadaşlar, Türkiye birkaç kez kur şoku yaşadı, birkaç kez krizin eşiğine geldi.

Ama şu üstteki problemleri aşarak, döviz girişi sağlayarak kaçınmadı…

Hukuk hakkından vazgeçerek (Kaşıkçı dosyası), tehditlere boyun eğerek (Rahip krizi), bazı ülkeler hakkındaki iddia ve hakaretlerini (BAE’nin FETÖ destekçisi olduğu iddiası) yutarak, yeminlerden, antlardan (“bu can bu tende kaldıkça”) dönerek, yeni bağımlılıklar (Bütün Avrupa azaltmaya çalışırken Tr, Rusya’ya enerji bağımlılığını artırdı) oluşturarak “dost” ülkelerden döviz bularak kaçındı.

Şimşek göreve geldikten sonra, yanlış hatırlamıyorsam üç Arap ülkesini turladı. Arkasından aynı ülkeleri şimdi Erdoğan turluyor. Döviz krizi içindeyiz!

Arkadaşlar, Uzungöl’ü olduğu gibi Araplara satarak da döviz bulabilirsiniz.

Olmadı müsait bir yerinden sınırlayarak İnceburun’u satarak bulabilirsiniz.

Osmanlı bakiyesi Türkiye topraklarının üçte biri hazine mülküdür. Onlarca yıl sata sata bitiremezsiniz… 70 milyar dolara yüzlerce kamu varlığı satıldı. Varlık Fonu’nda var daha… Bir 70 çıkmazsa da 40 – 50 rahat çıkar. Emirliklerle bunu konuşuyorlar.

Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin eşiğindedir diyenler… Hükümetin üretebileceği çareleri, normaller içinde düşündü. Ama “anormal” şeyler oldu.

Mesela… Kendi topraklarımız üzerinde bir gazeteci konsolosluk binası içinde doğrandı, tahminlere göre cesedi asitle eritilerek yok edildi. Türkiye, 5 – 10 milyar dolar döviz alabilmek için bu davadan (hukuk – egemenlik hakkından) vazgeçti, dosyasını – Arkadaşlar dosyasını! – götürüp, azmettiriciye teslim etti!

Bunu kim yapabilir, kim tahmin edebilirdi? Evet, bir yanılgı vardır ama o İslamcıların ölçüsüzlüğünün, ilkesizliğinin hesaba katılmamasıyla ilgilidir.

Ekonomi gazetecisi…

Ben gazeteci olarak Korkut Boratav Hoca’yı, Hayri Kozanoğlu, Erinç Yeldan, Özgür Orhangazi, Murat Birdal, Ensar Yılmaz hocaları izledim. Daha var böyle. Yalçın Karatepe, Oğuz Oyan, Aziz Konukman, İzzetin Önder hocalar… Bir fikre inanıyorsam, onların ne dediğine bakmaya çalıştım mesela. Onlara dayanarak söz kurmaya çalıştım.

Genç kuşak heterodoks iktisatçılardan bazılarının çabası, krizden çıkışın faturasının emekçilerin sırtına yıkılmaması konusunda duyarlılığı artırdı. Enflasyonda ücret artışlarının değil asıl aşırı karların etkili olduğunu gösterdiler. Bu konularda Menekşe Yılmaz hocanın çalışmalarını ben de aktarmaya çalıştım. Fakat bazıları da ortodoks anlayışı mahcup ve mahkum edeyim derken kurdukları argümanların neredeyse hükümete destek çıktığını fark edemedi. Sanki memleketimiz totaliter faşist bir tasallut tehlikesiyle yüzleşmiyormuş gibi teorileriyle ilgilendiler. 22 yıllık bir iktidar adım adım totaliter – ırkçı bir rejimi kurumsallaştırırken, “sermaye kontrollerine benzeyen bir şeyler yap, gözümün yağını ye” yaklaşımının geçerliliği yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR