HDP davasında bir ‘Gizli Tanıdık'

Hemen ilk satırdan belirtelim ki başlıktaki “Gizli Tanıdık” ifadesi, İlhan Taşçı’nın aynı adlı kitabından, emanet alınmıştır.

Onlarla Türkiye 2007’nin sonlarında tanışmaya, daha onlar doğmadan adları anılmaya başlandı. Sağ olsun medyamız, çoğu zaman olduğu gibi işin önüne ardına bakmadan onlarla ilgili 2007’nin sonunda yasa çıkacağı zaman büyük puntolarla başlıklar atmaya başladı: Suç örgütlerinin içine ajan sokulacak, terörle mücadele içten yürütülecek. AKP de her zaman olduğu üzere artık ortamı hazırlamış, yasayı Meclis’e getirebilirdi. Öyle de yaptı. Ama gelin görün ki 17/25 Aralık’ta onlardan çok çekti.

Ne zaman olsa hemen ortaya çıkıverdiler. Kimi zaman adları “Dilovası” oldu, kimi zaman “Garson” oldu. Delil mi yok; gel dendi geldiler, git dendi gittiler. Neler neler bilmiyorlardı ki suçlunun bile bilmediklerini bildiler hep. Öyle güzel anlatıyorlardı ki verdikleri ifadeleri, anlattıklarını onlara ezberlettirenler bile “ben bile bu kadarını anlatamazdım” deyip alınlarından öpecek oluyordu. FETÖ’nün onlara çok işi düştü. Savcısı, polisi anlat dediler onlar anlattıkça anlattı.

Kumpasların çocukları, gün geldi sahibini yemeye başladılar ama sahibi ders çıkarmamış olmalı ki şimdilerde yeniden sahneye çıkar oldular. Eskiden adları anlaşılır kelimelerdi ama zamane çocuklarının adları da bir garipleşmeye başladı. Değme “güvenli şifre” bile öyle oluşturulamazdı.

Sırası gelmişken tanıştıralım. Adı: CV23TV4Y45UP78. Evet adı bu. Eskisi gibi “Dilovası” kadar basit değil. Kendisi, koştura koştura Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Anayasa Mahkemesi’ndeki davasına yetişti. Hani üç gün daha geç gelse Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na “delilin yok ki neye HDP'nin hazine yardımına ne diye tedbir koyacağım” diyecekti.

Diyarbakır Adliyesi’nden girdi, asansörü bile beklemeden merdivenleri çifter çifter çıkıp savcının odasının önüne geldi. Nefesini topladı, “geldim savcım geldim” dedi. Tabi bu işin latifesi ama biraz sonra anlatacaklarımız çok da öyle abartı olmadığını gösteriyor.

İki günde ortaya çıkıverdi

Kendisinin (isminin okunması da yazılması da zor olduğu için kendisi diyoruz) ortaya çıkışı şöyle oldu:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, başından beri HDP’ye ödenecek hazine yardımının verilmemesi gayreti içindeydi. Önce bir talep etti, Anayasa Mahkemesi, “olmaz, delil yok” deyip reddetti. 2023 hazine yardımının partilerin hesaplarına aktarılması dönemi yaklaşınca bir kez daha şansını denedi. Başsavcı Bekir Şahin, 13 Aralık 2022’de Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurdu. HDP’nin hazine yardımına tedbir konulsun diye talepte bulundu. Anayasa Mahkemesi durumu geç fark etmiş veya işleri yoğun olmalı ki Başsavcı’nın başvurusunu 29 Aralık’ta görüştü. Başsavcı’nın 13 Aralık’ta yenilediği talebini yine “soyut” bulmuş olmalı ki 29 Aralık’taki kararında, Başsavcılık’tan iddiasını "somutlaştırmasını" istedi. Ve Başsavcılığa, “size bunun için 5 gün süre” dedi.

Cumartesi günü yetişen gizli tanık

Şimdi ne olacaktı? Yılbaşı geliyordu. Devlet kurumları ne de olsa yılbaşı rehavetine kapılırlardı. 5 günde HDP’nin PKK’ya para aktardığı nasıl somutlaştırılırdı?

"Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş" misali az önce tanıştırdığımız CV23TV4Y45UP78 (Yazının başını unuttuysanız hatırlatalım, bu gizli tanığın adı), Diyarbakır Adliyesi’ne geldi. Ama bilin bakalım ne zaman? Sidney’de havai fişekler patlamaya başladığı saatlerde ve Türkiye’de devlet kurumlarının çalışmadığı bir günde Cumartesi günü, 31 Aralık’ta. Aslında herkes biliyordu ne için geldiğini ama yine de usulden soruldu: Tutuklu gazetecilerle ilgili bildiklerimi anlatacağım. Ne için geldiğini herkes bildiği için, “Kaç aydır yürüyen soruşturmada mesai günleri çuvala mı girdi de Cumartesi gün geldin?” diye soran elbette olmadı kendisine.

Anlat bakalım dendi: Tanıklık edeceği dosya tutuklu gazeteciler dosyasıydı ama kendisinin ilk cümlesi aynen şöyle oldu:

“Ben PKK / KCK terör örgütünün basın yapılanmasıyla ilgili HDP isimli siyasi parti içinde mali komitede faaliyet yürüten şahıslar hakkında bilgi vermek istiyorum.”

Daha baştan jargonuyla savcının gözüne girmişti: Komite… Faaliyet yürütmek… Şahıs. Tam da HDP’nin illegal bir yapı olduğu tezine uygundu!

Devam etti:

“PKK /KCK terör örgütü içinde faaliyet yürüten ve terör örgütüne hem maddi olarak hem de propaganda yaparak yardımda bulunan şahıslar hakkında bildiklerimi anlatmak istiyorum. Terör örgütü, yapmış olduğu faaliyetleri finansal açıdan organize etmek için hem Avrupa’dan hem de Türkiye içerisinde farklı kaynaklardan maddi destek sağlamaktadır. Bu finansal kaynakların başında HDP gelmektedir. Parti içerisinde çalışan şahıslar tarafından terör örgütüne finansal kaynak sağlanmakta, bu kaynaklar örgüt tarafından eylem ve faaliyetlerde kullanılmaktadır. HDP, başta parti olarak hazineden aldığı bütçe yardımını terör örgütü üyelerine dağıtmakta, aynı zamanda parti içerisinde çalışan şahıslar, işadamlarından, esnaflardan para toplayarak bu finansmanı sağlamaktadır.”

Daha fazlasını anlatmasına da gerek yoktu, geliş nedenini ve meramını daha ilk cümle, ilk paragraftan anlatmıştı ama gizli tanık olmanın da bir adabı vardı. Detay vermeliydi hatta işin içine mümkünse kendisini de sokmalıydı.

Öyle de yaptı: Şanlıurfa yolunda şöyle bir stüdyo var, orada şöyle şöyle şeyler oluyor diye devam etti. Hatta bir keresinde kendisi de o stüdyolara gitmiş, o stüdyolarda çekilen bir programı da daha sonra adını verdiği haber kanalında izlemişti(!)

“Gizli Tanıdık”, her şeye (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu aratmayacak kadar) hakimdi devam etti: “HDP Partisinin saymanları aynı zamanda terör örgütünün mali alanında faaliyet yürüten kişilerdir.”

HDP’nin Ankara Genel Merkezi’nden, Diyarbakır’dan başka il başkanlıklarından isimler veriyordu. Hani Bakan Soylu bile bunları sayarken sadece Ankara’daki partinin genel saymanından söz ederdi.

CV23TV4Y45UP78 bunları üç buçuk sayfa anlattıktan sonra sıra geldi “gizli tanık” olmanın görsel merasimine. Örgüttekileri bir bir tanıması beklenirdi kendisinden. Önüne onlarca fotoğraf konuldu. Kadın erkek, genç yaşlı. Kimini hemen tanıyıverdi, kimine ise “gözü bir yerden ısırıyordu” ama tanıdıkları yeterdi.

Uzatmayalım, Diyarbakır Başsavcılığı konunun önemi ve aciliyetine binaen bu ifadeyi daha o gün CV23TV4Y45UP78’in bu ifadesini Yargıtay Başsavcılığı’na gönderdi. Yargıtay Başsavcısı Bekir Şahin 2 Ocak Pazartesi günü geldiğinde CV23TV4Y45UP78’in ifadesini masasında gördü.

Bir günde 100 sayfalık rapor

Ama bu, HDP’nin PKK’ya para aktardığı iddiasını “somutlaştırmaya” yetmeyebilirdi. Derhal devlet organlarına yazı yazılmalı ve ellerindeki bu yöndeki bilgi ve belgeler istenmeliydi.

Başsavcılık 2 Ocak 2023 günü Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazdı:

“HDP’nin, devlet yardımlarının parti faaliyetleri dışında terör örgütünün amaçları doğrultusunda kullanıldığına ilişkin tespitlerin gönderilmesi.”

Nedense bu yöndeki tespitlerini o güne kadar arşivinde tutan Emniyet Genel Müdürlüğü, Başsavcılığın bu yazısına aynı gün cevap verdi ve Başsavcılığın istediği bilgi ve belgeleri 2 Ocak Pazartesi günü, yani talep edildiği gün, Yargıtay Başsavcılığı’na ulaştırdı. Bilgi belge dediysek öyle bir iki sayfa değildi. Tam 100 sayfaydı. Hani hazırlaması değil, okunması bile bir güne sığmayacak kadar çoktu bilgi ve belgeler.

Dedik ya “kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş” diye. Tam da öyle oluyordu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosu’ndan sorumlu Başsavcı Vekili de 2022’de açılıp Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde çoktan görülmekte olan Kobani Davası’nın iddianamesini, Yargıtay Başsavcılığı’na 3 Ocak’ta göndermiş ve üstüne aynen şu notu düşmüştü:

“Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2022/196850 sayılı soruşturma dosyası kapsamında PKK / KCK silahlı terör örgütünün ekonomik alan (Mali Alan) yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tanzim edilen ve Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/222 Esas sırasına kamu davası açılan iddianameden bir suret, HDP kapatma dosyasına delil olarak değerlendirilmek üzere ekte gönderilmiştir.”

Okur olarak savcılığın yazısındaki kullandığı “HDP kapatma dosyası” gibi devlet yazışma diline çok da uymayan ifadenin kusuruna bakmayın artık, ne de olsa Yargıtay Başsavcılığı’nın acelesi vardı.

Anayasa Mahkemesi'nde 24 saatte okundu incelendi, gereği düşünüldü

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, gizli tanık CV23TV4Y45UP78’in 46 sayfalık ifadesi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 100 sayfalık bilgi – belgesi ve de sayfa sayısı 100’lerle ifade edilen Kobani davası iddianamesini 3 Ocak’ta Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.

Bütün bu belgeler, Anayasa Mahkemesi raportörüne sunulup görüşü alındı. Aynı belgelerin fotokopileri mahkemenin 15 üyesine dağıtıldı ve incelemeleri sağlandı. Ve bütün bunlar için sadece 4 Ocak günü yetti. Zaten Anayasa Mahkemesi kararını 5 Ocak günü yaptığı toplantıda öğleye doğru vermişti: HDP’nin hazine yardımına bloke konulmasına…

Emre Olur davasında erken patladı

Demiştik ya hani gizli tanıkların isimleri artık eskisi gibi olmuyor diye. Şimdi birini daha tanıştıralım size. Adı: Y5G9ES3E8M6.

Tanımazsınız; kendisi, dün tahliye olan Emre Olur davasının ve dahi “Reis Sedat Peker Suç Örgütü” davasının gizli tanığı. Emre Olur iddianamesine bakarsanız “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na kendisi müracaat ediyor”

O zamanlardaki iddiasına göre Emre Olur, Emre Erciş isimli kişinin silahla yaralanması eylemini Sedat Peker’in talimatı doğrultusunda organize ediyor.

Y5G9ES3E8M6’nın üzerinde çok durmayacağız. Ama şu kadarını hatırlatıp geçelim. Hem Emre Olur davasını hem de “Reis Sedat Peker Suç Örgütü” davasını bakmakta olan Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi, Y5G9ES3E8M6’nın anlatımlarının hükme esas alınamayacağına karar vermişti. İşin ilginç tarafı, Emre Olur’un tahliyesi, daha sonra ismini bize “İsmail” olarak söyleyen gizli tanığın bir videosunun sosyal medyada yayılmasından sonra oldu. Y5G9ES3E8M6, kendisinin kokainle gizli tanık yapıldığını ileri sürüyor ve devletin resmi görevlileri tarafından öldürülmek istendiği gibi ağır ithamlarda bulunuyordu. Hasılı, erken patlamıştı.

Bunlar böyleydi, dün adları kolay telaffuz edilirdi ama şimdi değme “güvenli şifre”den daha karmaşık adları vardı ama ne zaman ihtiyaç duyulsa hemen geliverirlerdi. Farketmezdi, dün askere kumpas davasında, bugün HDP davasında. Anlatırlar da anlatırlardı ve Türk Milleti adına karar veren yargı onlarsız olamazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ERSAN ATAR Arşivi
SON YAZILAR