SEDAT BOZKURT
'Her şeyin başı ekonomi'
Bir nevi Marksizm’in özeti gibi kullanılan “Her şeyin başı ekonomidir” tarifi bu yazı için iyi bir başlangıç olabilir. Tarihsel birikime dayanan kocaman bir Marksizm külliyatını daracık bir alana sıkıştıran bu tarife çok sayıda itiraz bulunduğunun da altını çizelim. Biz bu tarifin biraz uzunu olan “her şey ekonomidir, sonuçta her şey iktisattır” diyerek konuya girelim, fazlası bizi aşar.
Magna Carta bir coğrafya üzerinde yaşayan insanların toplumsal hayatını düzenleyen, iktidar gücünü elinde bulunduranın bu gücünü sınırlandıran ilk belge olması nedeniyle ona hep “ilk anayasa metni” muamelesi yapılmıştır. Bu belge ya da ferman bir mücadele, isyan sonunda, geri adım atmak zorunda kalan bir kral tarafından açıklanmıştır. İsyanın nedeni artan vergiler ve hayat pahalılığıdır. Yani ekonomiktir. Bu nedenle içeriğinde de halkı rahatlatacak olan vergi düzenlemesi yer almaktadır.
CHP’nin ilk parti programı olarak adlandırılan 8 Nisan 1923 tarihli 9 maddelik umdenin 5 maddesi ya doğrudan ya da dolaylı olarak ekonomi ile ilgilidir. 3 Aralık tarihinde yapılan vizyon toplantısında CHP’nin ekonomik kimliği tartışmaya açıldı. Soldan bakan ekonomist yazarlar ve akademisyenler ortaya konan yaklaşımlarda emekçilerin olmamasını ya da yeterince olmamasını eleştirdiler ve bunu eksik buldular. Oysa toplantıda ortaya konulan ekonomik perspektif tam da parti programına göre CHP’yi ifade ediyordu. CHP kimlikli isimlere bakıldığı zaman CHP’nin parti programının özetini görüyorsunuz. Hacer Foggo sosyal devlet, Selin Sayek Böke kamuculuk, Faik Öztrak devlet denetimli ekonominin ifadesiydi.
Partilerin kimliğini parti programları şekillendirir. Parti programında ne yazıyor ise parti odur. CHP’nin parti programının ekonomi bölümünde kamuculuğa güçlü vurgu var ama “piyasa ekonomisinin kurumsallaştırılacağı ve kamunun piyasa ekonomisinin alternatifi olamadığı tamamlayıcısı olduğu” ifadeleri yer alıyor. Programda asgari ücretten verginin kaldırılacağı, dolaylı vergilerin azaltılacağı ÖTV’nin AB ile uyumlu hale getirileceği, esnaf ve dar gelirliler üzerinden vergi yükünün azaltılacağı gibi genel vaatler de yer alıyor. Bilim teknoloji alanında da uzun metinler var. En uzun kısım ise tarım alanında.
CHP’nin toplantısı öncesinde çok güçlü olmasa da 6’lı masada ekonomik programda nasıl anlaşılacağına ilişkin tartışmalar vardı. Toplantı sonrasında bu tartışmalar biraz daha yoğunlaştı.
Masanın ekonomisi
Aslında masada bulunan 6 partinin programlarında yer alan ekonomik yaklaşıklar birbirine çok yakın.
İyi Parti’nin parti programının girişinde ekonomik görüşünü net ortaya koyan kesin hüküm içeren cümleler var.
Buna göre İyi Parti programında, “Serbest piyasa sisteminin her durumda kısıtlı kaynakları en etkin bir biçimde dağıtamadığı ve toplumsal ahengi bozacak boyutlarda gelir ve servet eşitsizliğine yol açtığı gerçeklerini göz ardı etmeden, özel mülkiyet, serbest girişim, serbest sözleşme ve çalışan haklarının evrensel hukuk kuralları ile güvence altına alındığı bir ekonomik yapıyı desteklemekteyiz” görüşüne yer veriliyor. Bu bir tür piyasa ekonomisini de işaret ediyor. Çok kamucu yaklaşıma tanıklık edilmese de bu programda sosyal devlet vurgusu mevcut. İyi Parti ile CHP özelleştirme politikalarında da farklı ifadeler kullansalar da hemen hemen aynı düşünüyorlar. Tarım İyi Partinin programının en uzun bölümü.
Saadet Partisi’nin parti programında serbest piyasa kavramsal bile olsa yok. Tam tersi sınıfsal bir giriş yapılmış “Bugüne kadar Türkiye’de uygulanan ekonomi politikaları, beklenenin aksine ‘güçlünün ekonomisi’ni büyütmüş, milletin ekonomisini küçültmüştür” denilerek. Programda ayrıca içinde “adil düzen” tanımı geçmese sol bir kalemden çıktığını sanacağınız cümleler yer alıyor: “Birlikte üretmek ve birlikte paylaşmak esasıyla tesis edilecek olan ‘Adil Ekonomik Düzen’e dayalı üretim ve kalkınma anlayışımızla, maddi ve manevi kalkınmamızın hızla gelişmesi tesis edilecektir”
SP’nin programında özel sektöre ilişkin kurulan tek cümle, “Özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımları desteklenecektir”den ibaret. Vergi, asgari ücret gibi meselelerde diğer partilerle aynılaşıyor SP. Tarım politikaları da hayli uzun.
Demokrat Parti’nin programının ekonomi bölümü okumaya başladığınız zaman kullanılan dil ve ifadeler nedeniyle “merkez sağ” siyasetin içine düştüğünüzü hemen anlıyorsunuz. IMF politikalarına, devletçi ekonomiye ve vahşi kapitalizme karşı olduğu beyan edilen DP programında, “şeffaf ve hesap verebilir gerçek bir sosyal liberal piyasa ekonomisini hayata geçirmeyi hedefliyoruz” deniliyor. DP programında uzun zamandır unutulan GAP projesi ile ekonomik olarak geri kalmış bölgelere KİT’ler de öneriliyor. DP’nin programında da vergilere ilişkin düzenlemeler ile uzun uzun tarım var.
Deva Partisi’nin parti programının ekonomi bölümünü okumaya başladığınız zaman sizi hemen “Mülkiyet hakkı ve teşebbüs hürriyeti de dahil olmak üzere tüm temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir hukuk sistemini, ekonomik gelişme ve refahın olmazsa olmaz koşulu olarak görüyoruz” diyerek liberal bir bakış karşılıyor. Buna uygun olarak da devletin iktisadi alandaki varlığı “etkin düzenleme ve denetleme” yapması olarak tarif edilirken devlete çok da ödev yükleniyor. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) uygulamalarının “kendini finans eden projelerle sınırlandırılması” için tekrar gözden geçirileceği detayının yer aldığı programda KİT’lere de yer veriliyor, özelleştirmeye de. Deva Partisi’nin kadrosu dikkate alındığında çok detaylı olarak hazırlanmış, somut hedefler bulunan parti programının varlığı şaşırtıcı olmuyor. Hatta arada gözden kaçmış İngilizce kavramlarla da karşılaşabilirsiniz.
Ekonomi kadrosu konusunda hayli iddialı olan bir başka parti de Gelecek. Deva ile Gelecek partisi yeni yaşadıkları hükümet deneyimi nedeniyle programlarını daha somut ifadelerle belirtme şanslarına sahipler. Gelecek Partisi’nin programının uzunluğu Ahmet Davutoğlu’nu tanıyanlar için hiç şaşırtıcı değil. Hocalıktan gelen bir özellik nedeniyle her detay metinlerde yer alıyor. Gelecek Partisi “piyasa ekonomisi”ni savunmadan önce onu tarif ediyor. Hukukun üstünlüğünden, fırsat eşitliğinden ekonomik gereklerden daha fazla söz ediyor. Sosyal devlet vurgusunun hayli fazla olduğu parti programında ekonominin dokunduğu her alan ile ilgili bir düşünce ve hedef mevcut.
AKP ve MHP programları ne diyor?
Çok kısa özetin özeti olarak aktardığım bu parti programları partileri ne kadar bağlar? Bu sorunun yanıtını da cumhur ittifakının 2 üyesi AKP ve MHP’nin programlarının ekonomi bölümünden küçük alıntılarla verelim. AKP iddialı bir biçimde fakirlik ve işsizlik azaltılacaktır, yaşam kalitesi arttırılacaktır diyor programında. Devletin her türlü ekonomik faaliyetin dışında olması gerektiğini de savunuyor AKP, gündelik çıkarlar yerine uzun vadeli politikaların uygulanması gibi çok genel hedeflere yer veriyor programında. Ayrıca halkın ödediği vergilerin hesabını sorma hakkına sahip olduğunun da altını çiziyor, bütçe kullanımında da hesap verme sorumluluğundan ve Sayıştay üzerinden parlamento denetiminden söz ediliyor.
MHP’nin parti programı 2009 yılındaki 9’uncu kurultayda güncellenmiş. Ekonomi bölümü piyasa ekonomisi kurallarının işletilmesi ile başlıyor. “İstikrarlı ve istihdam dostu büyüme” kavramı metinde yer alırken kamuya yüklenilen görev sadece denetleme ve düzenleme. MHP Parti programında ayrıca parlâmentonun etkinliğinin artırılarak, malî raporlama ve hesap verme sorumluluğunun geliştirilmesiyle birlikte malî saydamlığın sağlanacağına işaret ediliyor. Ekonomiye ilişkin çok genel hatların yer aldığı programın somut hedefler dâhil olmak üzere pek çok anlamda diğer partilerle ayrıştığı dikkatinizi çekiyor. Önüne büyük hedefler koymak yerine neyin daha iyi olabileceğini anlatan bir parti programı var MHP’nin.
6’lı masanın durumu
Sonuçta 6’lı masanın ekonomik olarak aralarında parti programları açısından fark olmadığı metinler üzerinden yapılan okumalarda da hemen anlaşılıyor. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar kolay yol almalarını da sağlıyor. Anayasa değişiklik metni açıklandı. Şimdi temel politikaları çalışan komisyon fazla mesai yapıyor. Bu komisyonun çalışması seçim beyannamesinin de omurgasını oluşturacak, cumhurbaşkanının vaatlerinden oluşacak bir hükümet programı olacak. Bu metin 6 partinin seçim sürecinde cumhurbaşkanı adayıyla birlikte yapacakları her türlü etkinlikte dile getirecekleri politik söylemi de içeriyor. 6 partiyi cumhurbaşkanı adayı ile sık sık seçim meydanlarında bir arada göreceğimiz anlamını da taşıyor bu metin.
Bu metinde çok somut ve sokaktaki insana dokunan vaatler yer alacak. Sadece vaatler değil bu vaatleri gerçekleştirecek kaynaklar da. Örneğin vergi gelirlerinin yüzde 30’u “istisna ve muafiyetler” nedeniyle kayıp oluyor. Bu sıfırlanmıyor yüzde 10 gibi makul bir seviyeye iniyor. Devletin kasasına giren kaynakla ücretlilere sağlık ve eğitim katkısı sağlanabiliyor. Bu çok büyük para. Dolaylı verginin gelirler içindeki oranı da yüzde 65’lerden 50’lere düşürülüyor. Bu da temel ihtiyaç maddelerinde ucuzlama demek.
72 başlık altında çalışıyor bu komisyon ve 36 maddesinde mutabakat sağlandı. Maddeler üzerinden farklı görüş çıktığı zaman farklı görüşteki üyeler konuyu ikili olarak müzakere ederek yol alıyorlar. Aşılamayan meseleler genel başkanların önüne gidecek. Bu komisyon için 3 de alt komisyon oluştu; dış politika, sosyal güvenlik ve eğitim. Sosyal güvenlik alt komisyonu örneğin 5 ya da 10 yıl daha emekli olmadan çalışan emekliliği hak etmiş çalışanın çok daha iyi maaş almasını formüle eden model üzerinde çalışıyor.
Masanın adayının seçim vaatleri arasında yani hükümet programında 2 yaşına kadar çocuklara süt, mama ve bez temini, devlet okullarında kahvaltı ya da öğlen yemeği, SMA ve akıllı kanser türlerinin ilaçlarının sağlanması, annelere doğrudan iletilecek eğitim yardımı gibi sıcak meselelere çözüm önerileri yer alıyor, mevcut kömür, doğal gaz gibi yardımlarla birlikte. Yeni bir model olarak ailelere sosyal güvenlik uzmanı tahsis edilecek. Bu uzmanlar evin geliri ile giderlerini kontrol edecek ve aradaki farkın ya da alınamayan ihtiyaçların devlet tarafından giderilmesini sağlayacak. Yani yardımlar doğru yere gidecek.
Komisyonun üyelerinin mensubu oldukları parti programlarında öylesine yer alıp geçmesine bakmayın. Önlerine gelen tablonun vahametinin büyüklüğü nedeniyle mesailerinin büyük bölümü sosyal devleti kurmakla, sorunlara kamucu bakarak çözüm aramakla geçiyor...