ÖZER ÇELİKSÜNGÜ

ÖZER ÇELİKSÜNGÜ

Lazeri Ateşleyin Kings Geri Döndü!

NBA’de sezonun ilk çeyreğini geride bıraktık. Artık sahada gördüğümüz şeyler hakkında yorum yapabilmek için makul bir veriye sahibiz. Bu düzlemde yeni koçu Mike Brown önderliğindeki Sacramento Kings’i konuşmamız lazım. Zira sezonun şu ana kadarki en güzel basketbol hikayelerinden birini yazmaktalar.

NBA’de herkesin hemfikir olabileceği bir şey varsa o da son 20 yılın en başarısız takımının Sacramento Kings olduğudur. En son play-offlara 2006 yılında kalan Kings, bu alandaki 17 yıllık hasretiyle profesyonel Amerikan sporları içinde bir rekora sahip. Yani ne Amerikan futbolunda, ne beyzbolda, ne de buz hokeyinde hiçbir takım Sacramento Kings kadar play-offlardan uzak kalmadı.

Son 20 yılın en kayıp takımı hüviyetinde olan Sacramento Kings, parkedeki performanslarıyla saha içinde, her galibiyet sonrası statlarının üzerinden gökyüzüne yansıttıkları lazer ışığıyla da saha dışında 17 yıldır yakalayamadıkları bir sinerji yakalamış durumdalar. Sacramento Kings ve lazeri bütün NBA sosyal medyasının yeni gözdesi. (Lazerin hikayesine buradan ulaşabilirsiniz.)

‘Işık Hızında’ Basketbol

Kings, Domantas Sabonis ve De’Aron Fox önderliğinde 117.3 hücum ratingiyle, ligin en iyi 5. hücum takımı konumundalar (hafta başına kadar 2.lerdi). Ve bunu ligin en iyi 2. gerçek şut yüzdesiyle (true shooting (%60,6)) yapıyorlar. Bu, Mike Brown gibi savunma yönüyle bildiğimiz bir koçtan beklenmeyen bir başarı. Görünen o ki Brown, asistan koç olarak görev aldığı Golden State Warriors’da yeni bir hücum felsefesi benimsemiş.

Warriors tedrisatının etkilerini King hücumunda görmek mümkün. Topsuz hareketliliğin üst seviyede olduğu, oyuncuların sürekli birbirine perde yaptığı, rakip savunmaları blender gibi karıştıran tempolu bir hücum var. Bunla beraber Kings hücumuna sadece Warriors taklidi demek yetersiz kalır. Warriors usulü topsuz hareketliliğin ve perdenin bol olmasıyla beraber topu dağıtan isim, takımın pivotu Domantas Sabonis. Bu da Denver Nuggets ve Nikola Jokic’le alıştığımız bir durum. Bu yönden Kings hibrit bir sisteme sahip.

Sistem her ne kadar iyi tasarlanmış olsa da onu çalıştıran ana unsur oyuncular. Sabonis ve Fox nispeten üçlük yüzdesi ve hacmi düşük starlar. Onlardan en iyisini almak için etraflarına alanı açabilecek yetenekler gerekliydi. Bu bağlamda genel menajer Monte McNair yazın doğru isimlerle kadroyu güçlendirdi. Kevin Huerter’le Malik Monk eklemeleri ve draftın 4. sırasından Keegan Murray’e hamleleri kadroya ihtiyaç duyulan şut desteğini getirdi.

Bu isimler arasında Huerter şu an maç başına 7 üçlük atış deneyip bunları %42,6 gibi harika bir oranla isabete dönüştürüyor. Bunun ne denli bir başarı olduğunu şöyle açıklayabilirim: Bu sezon, Huerter’dan daha fazla üçlük deneyip ondan daha yüzdeli isabet bulan tek isim Stephen Curry. Kings Huerter’ın şut performansını, Sabonis’in oyun kurma yeteneğiyle iyi birleştirmiş durumda. Huerter, Sabonis’ten maç başına 10,8 kere pas alıyor ve bu paslardan üçlük atış denediğinde %81,5 gibi çılgın bir isabet oranı tutturuyor. İkilinin aynı zamanda elden teslim (hand-off) aksiyonlarından maç başına 11,7 sayı bulmak gibi absürt bir istatistiği daha var.

Huerter gibi oyuncuların attığı şutlardan çok daha değerli yanı da diğerlerine alan açmak. Kings’in bu açılan alanlara hücum edebilecek inanılmaz bir silahı var: De’Aron Fox. Ligin en hızlı ve en atletik oyuncularından biri olan Fox bu sezon mükemmel bir verimle (%53) hücum ediyor. Bu sezon maç başına 25 sayı ve üzeri ortalama ile oynayıp bunu Fox’dan daha yüzdeli yapan sadece 3 isim var: Giannis Antetokounmpo, Kevin Durant ve Anthony Davis. Fox gerçekten elit bir düzeyde.

Yazın oyununu iyi geliştirmiş, liderlik rolünü zihnen üstlenmeye daha hazır bir De’Aron Fox var. Bunu maç sonlarındaki kusursız performansında görebiliriz. NBA’in ‘clutch dakikalar’ olarak adlandırdığı son 5 dakikaya 5 sayı veya daha altında girilen dakikalarda Fox %64,3 ile bulduğu 42 sayıyla bu alanda ligin lideri.

Huerter’ın ötesinde, Kings takım olarak da iyi şut atıyor. Ligin hem maç başına en çok üçlük denemesinde (37,4) hem de en çok üçlük isabetinde (13,5) 6. sıradalar. Bunu başarmaları sağlayan ana unsur tempoları. Kings hem yarı saha da hem de tam sahada Fox’un inanılmaz hızıyla beraber çok yüksek bir tempoda oynuyor. Maçlarını izlerseniz setlere ne kadar hızlı başladıklarını görebilirsiniz. 24 saniyenin henüz 3. saniyesinden sete oturabiliyorlar.

Bu hızlarını aynı zamanda daha önce de bahsettiğim hand-off aksiyonlarıyla çok iyi pekiştirmiş durumdalar. Kings, maç başına 10,9 ile en fazla hand-off aksiyonu kullanan takım. Standart perdeden farklı olarak hand-off aksiyonları topu alacak oyuncunun hızını düşürmez. Bu da Kings gibi hızıyla avantaj yaratmak isteyen bir takımın neden bu aksiyonu sıklıkla kullandığını açıklıyor.

Kings’in tarihi hücum performansının önemli bir kısmı da yedeklerinden geliyor. Kings yedekleri maç başına 41,9 sayıyla en çok sayı üreten 2. yedek kulübesi konumunda. Aynı zamanda Kings maç başına 27,7 ile en çok asist yapan 3. takım.

Ne Eksik?

Kings inanılmaz verimli hücumuna karşın kötü bir savunma takımı. Şu an ligin en iyi 22. savunma reytingine (112,8) sahipler. Mevcut oyuncu kadrosuyla Kings’in iyi bir savunma takımı olması pek mümkün olmasa da savunmanın vasata yaklaşması mümkün.

Savunmanın daha iyi olabileceğini düşünmemin sebebi, Sabonis ile çember savunuculuğu konusunda son derece zayıf kalınsa dahi ribaund konusunda zayıf kalınmaması. Rakiplerinize hücum ribaundu vermemek savunma verimliliği açısından çok değerli. Aynı zamanda bu takım perimetre savunmasında daha iyi olabilir. De’Aron Fox hızıyla hücumda problem yarattığı gibi rakiplerine savunmada da problem yaratabilir. Öte yandan Huerter görüldüğünden daha uzun bir oyuncu, Harrison Barnes ve çaylak Keegan Murray’de kötü savunmacılar değil. Yani bu malzemenin 22’den 15-18 bandına yükselebilme potansiyeli var.

Mike Brown da takımının eğer efor sarf eder ve odaklanırsa daha iyi savunma yapabileceğinin bilincinde. Bundan ötürü maçın hangi saniyesi olursa olsun takımı savunmada hata yaptığında mola alıp oyuncularını eğitmekten asla gocunmuyor. Ki bu Kings gibi genç ve dağılmaya yatkın bir takımın ihtiyacı olan türden bir yaklaşım.

Cidden Bir Şans Var Mı?

Beni Kings’in play-off şansına dair inandıran en büyük etken mağlubiyetlere verdikleri reaksiyonlar. 2004-2005 sezonundan beri ilk defa 7 maç üst üste kazandılar evet, ama aynı zamanda 3 maç üst üste kaybettikleri bir mağlubiyet serisine yine 3 maçlık bir galibiyet serisiyle cevap verebildiler.

Burada beklentileri doğru ayarlamak lazım. Bu takım play-off serisi kazanmaya hala uzak bir konumda fakat play-offlara girebilmek artık son derece gerçekçi ve başarılabilir bir hedef. Ki bu takımın ne denli sefil yıllar geçirdiğini düşünürsek bu çok büyük bir nimet. ‘O sene bu sene!’ demek için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ÖZER ÇELİKSÜNGÜ Arşivi
SON YAZILAR