
KEMAL VURALDOĞAN
İmamoğlu, adalet için İstanbul’dan Ankara’ya yürüyecek mi?
AK Parti ve Cumhur İttifakına "Cehennem nedir?" diye sorsak seçimleri kaybetmek, iktidarı kaybetmek diyeceklerdir. Siz ki yıllardır bu ülkeyi yönetiyorsunuz kim size seçim kaybettirebilir sorusuna ise kısık sesle verecekleri cevap ise İmamoğlu olacaktır muhtemelen.
Öyle ya Mart 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim propagandasına ve devletin tüm imkânlarını kullanmasına rağmen İmamoğlu kazandı. Yüksek Seçim Kurulu onca seçim arasından cımbızla seçer gibi bu seçimi iptal etti, Haziran 2019’da yenilenen seçimleri yine İmamoğlu kazandı. 2019-2024 arasında AK Parti/Cumhur İttifakı iktidarının tüm engellemelerine rağmen görevine devam etti ve oy sayısı azalsa da 2024 seçimlerini de büyük farkla kazanarak tekrar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
İmamoğlu belediye başkanı olduktan sonra olmayacak şeyler de yaşandı tabi. Ahmak davası nedeniyle İmamoğlu, Aralık 2022’de 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına mahkûm edildi, yetmedi siyaseten yasaklandı. Siyasi yasağın uygulanması için önce bölge adliye mahkemesinin, sonrasında Yargıtay’ın bu kararı doğru bulması gerektiğini de hatırlatalım.
Yetmedi, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu dönemde ihaleye fesat karıştırdığı iddiasıyla hakkında ikinci bir dava açıldı. Üçüncü, dördüncü davaların da zamanla açılacağını söylemek için fal açmaya, kahin olmaya gerek yok.
Beşiktaş Belediye Başkanının tutuklanması, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın “turpun büyüğü heybede” demesi derken İmamoğlu, “Derdiniz bensem, onaylayın cezamı; milleti rahat bırakın!” cevabıyla nimeti ve külfetiyle cumhurbaşkanlığına hazır olduğunu gösterdi.
İmamoğlu cumhurbaşkanlığına hazır ama Türkiye halkı ve CHP buna hazır mı? Cumhur İttifakı CHP veya İmamoğlu istedi diye erken yapar mı? Görünen o ki Cumhur İttifakı CHP’li belediyeleri “soruşturma manyağı” yapmadan erken seçime gitmeyecek. Tabi erken seçime gidilmesi için enflasyon artış hızının düşmesi, halkın alım gücünün artması da lazım. Özer Sencar’a göre 2026’nın ikinci yarısında seçim sürecinin başlaması ve İmamoğlu’nun siyaset yasağının da o günlerde gelmesi olası.
CHP Lideri Özel’in duyurduğu kırmızı kart protestosu hoş, sempatik bir muhalefet olsa da 2025 Türkiye’sine uygun değil. Sorunlar kırmızı kartla düzelecek sorunlar olmadığı gibi kırmızı kart gösteren vatandaşın temiz bir meydan dayağı yemeyeceğinin de garantisi yok…
CHP ve İmamoğlu halkı meydanlara çağırsa da, çağrıya karşılık veren halk meydanları doldursa da bu mitingler saman alevi etkisinden öteye geçmiyor.
Moğollar’ın o güzel şarkısında dediği gibi Bir Şey Yapmalı! 1990’ların ikinci yarısına ait şarkının sözleri Türkiye’nin 90’lara geri döndüğünü o kadar açık anlatıyor ki…
İmamoğlu’nun, Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakının hamlelerine, bir cumhurbaşkanı adayı gibi cevap vermesi, kreşler kapatılsın gündemine, “Kreşlerimizden 20 bin anne faydalanıyor, hadi gel de kapat” cevabıyla karşı durması, kendi ülkesinin belediyelerini silkelemeye kalkan iktidara, “Belediyeleri silkele diyeceğinize kendinizi silkeleyin” ayarını vermesi kulağa hoş gelse de bu hoşluk da 1-2 gün içinde geçiyor…
Bir şey yapmalı…
Öyle bir şey yapmalı ki 1 günde yanıp sönmemeli, öyle bir şey yapmalı ki yarın unutulmamalı, öyle bir şey yapmalı ki büyüyebilmeli, gönüllü katılıma açık olmalı, korku duvarını yıkabilmeli…
Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran 2017’de Ankara’dan başlattığı ama İstanbul’da bitirmeyerek yarım bıraktığı Adalet Yürüyüşünü kaldığı yerden devam ettirmeli mesela…
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden Adalet Yürüyüşüne ara verilen Maltepe’ye kadar halkla beraber yürümek, Maltepe meydanında yapılacak Adalet Mitinginden sonra Adalet Yürüyüşünün yönünü bu defa İstanbul’dan Ankara’ya çevirmek…
Günlerce sürecek Adalet Yürüyüşünde İran-Türk İmparatorlukları geleneğinde olduğu gibi halkın adalet şikâyetlerini dinlemek, dilekçelerini geleceğin cumhurbaşkanı olarak elden teslim almak, sorunları adalet ve hakkaniyet çerçevesinde çözeceğine dair söz vermek…
Türkiye halkı ekonomik sorunların da, gelir adaletsizliğinin de, çöken yargının da, ülkenin yönetilemediğin de farkında. CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanının bile tutuklandığı bir düzende insanların korkusuzca anayasal haklarını kullanması, protesto yapması ne yazık ki gerçekçi değil. Bir lider adayının korkusuzca öne çıkması ve insanlara kendini takip etmesi için güven vermesi lazım.
Adalet Yürüyüşünün kaldığı yerden devam etmesinin bir diğer faydası da şu olabilir. İmamoğlu veya diğer liderlerinin kanunsuz emri uygulayanlar ile değil de kanunsuz emri verenlerle mücadele etmesi lazım. “Bozuk düzende sağlam çark olmaz.” Bozuk düzende kanunsuz emre uyacak memur, hakim, savcı ve de vali eksik olmaz… Lidere düşen sonuçlarla yani memurlarla değil sebeplerle uğraşmaktır… Adalet Yürüyüşü siyasetin gündemini İstanbul Adliyesi'ndeki memurlardan Ankara’daki Cumhur İttifakı liderlerine çevirmenin etkili bir yolu olacaktır.
Olabilir mi? Olur mu olmaz mı bilmiyorum: ama Bir Şey Yapmalı!
Not: Bu yazı bir Ekrem İmamoğlu güzellemesi değildir. Cumhur İttifakından kurtulmak için bir şey yapma arayışıdır…