İSRAİL İLE İLİŞKİLER ERDOĞAN’I KURTARIR MI?

Türkiye’nin dış politikasındaki U dönüş süreci devam ediyor. Bu geri çekilme, eski iddialarından vazgeçme ve “Batı yuvasına” geri dönme çabası parça parça kendisini gösteriyor. Bu sürecin en kritik halkaları Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Mısır ve İsrail’di. Erdoğan’ın gözünde, ilki 15 Temmuz darbesinin finansörü ve Türkiye’nin bütün Ortadoğu’daki azılı rakibi, diğeri Mursi’nin katili, İsrail’i ise anlatmaya bile gerek yok. Bir süredir AKP hükümeti neredeyse arasını bozduğu bütün ülkelerle durumu toparlama peşinde. Ama İsrail bunlar arasında daha farklı bir yere sahip. 

Türkiye’deki İslamcı ve Milli Görüş geleneği ve çevresi içinde yetişmiş Erdoğan’ın İsrail konusundaki fikirleri şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan 2005’te rahatça İsrail’e gidip dönemin başbakanı Ariel Şaron ile görüşebilmesiydi. Davos krizi sonrası yaşananlar ise takip edenler tarafından gayet iyi biliniyor. 

2016’da Netanyahu hükümetinin, Mavi Marmara baskını nedeniyle özür dilemesiyle düzelen ilişkiler, 2018’de ABD’nin büyükelçiliği Kudüs’e taşımasına tepki olarak büyükelçilerin geri çekilmesiyle yeniden bozulmuştu. Dikkat çeken nokta Türkiye’nin neden İsrail ile tekrar yakınlaşma arayışına girdiği ve bu yeni açılımın İsrail dahil bölge ülkelerince nasıl algılandığı. 


Erdoğan’ın Batı’ya Dönme Çabası

Erdoğan’ı şu an en fazla düşündüren şey gelecek seçimlerde iktidarda kalabilme endişesi. Bunun bölgesel ve küresel boyutları da var. Özellikle geçtiğimiz Aralık 2021’de AB’nin Türkiye politikasını ABD ile koordine edeceğini açıklamış olması, Erdoğan yönetimi için alarma neden oldu. Biden yönetiminin göreve başlamasından bu yana Erdoğan’a mesafeli tavrı, Erdoğan’ı başta Afganistan, Doğu Akdeniz, Ukrayna, Karadeniz ekseninde uyumlu bir dönüş yapmaya, Kabil havaalanın işletilmesi konusundaki ısrarlı talepte olduğu gibi hevesli işbirliği arayışına zorladı. Ama bunlar tam olarak yeterli olmadı. 

Biden yönetiminin Ortadoğu’da enerjisini müttefikler arası gerilimlere harcamama politikası doğrultusunda Erdoğan hükümeti bir süredir ABD’ye yalnızca sorun çıkarmayan değil, Ukrayna’da olduğu bölgesel angajmanlarına katkıda bulunacak bir politika çizgisine kaymaya başladı. İsrail açılımı AKP için aynı zamanda ABD’ye ulaşma, Washington’daki olumsuz havayı dağıtmaya yönelik bir hamle olarak da ayrışıyor. 

Erdoğan yönetimi dış politikasında çok övündüğü askeri güce başvurma, Mavi Vatan, Filistin halkının hamisi, Hamas’ın koruyucusu olma, mazlum Müslüman Kardeşler lider ve üyelerinin ev sahibi rolünü sessizce terk ediyor. Dış politikada 2002-2009 arası Batıcılığına dönmeye çalışıyor. Eski imajını tersine çevirmek için elinden geleni yapıyor, ABD’ye bölgede işe yarayan, stratejik değeri yüksek, uyumlu bir müttefik olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bir süredir Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve İbrahim Kalın üçlüsü yoğun bir şekilde ABD’ye sıcak mesajlar veriyor, NATO çıkarlarına ne kadar iyi hizmet ettiklerini göstermeye yönelik açıklama yapıyor, girişimlerde bulunuyorlar. Hatta, Washington büyükelçisi Murat Mercan, Avrasya’da taşeron oluruz ana temalı kamuoyunda yeterince yankı bulmayan bir yazı bile yazdı ki Türkiye ABD ilişkileri tarihinde bu kadar aşağıdan alan bir yarı resmi yazı yoktur.

İsrail Cephesinde Durum Ne?

Aslında ne İsrail, ne Mısır, ne de Suudi Arabistan Türkiye ile ilişkileri düzeltme konusunda aceleci…. Bu ülkelerin hepsi süreci ağırdan alıyorlar, Türkiye’ye açıktan ya da alt düzey temaslarda talep listesi veriyorlar. Bu açmazın başlıca sorumlusunun AKP yönetimi olduğu belli. Aynı anda bu kadar ülkeyle sorunlu olup, bu kadar çok soruna bulaşınca, Türkiye dışındaki faktör ve gelişmelerin de etkisiyle, bölgesel jeopolitik dönüşmeye başladı. ‘Türkiye ile sorunlu olan ülkeler birliği’ diyebileceğimiz yeni oluşumlara kapı açıldı. Öyle ki, günümüzde Türkiye, İsrail’in geçmişte olduğundan daha fazla izole bir ülkeye dönüştü. 

İsrail açısından bölge jeopolitiğinde büyük dönüşümler yaşandı. Türkiye önemli bir bölgesel ülke olsa da, yedeklenebileceği, stratejik olarak büyük ölçüde ikame edilebileceği anlaşıldı. 

Daha Mavi Marmara olayı yaşandıktan bir ay sonra İsrail Başbakanı Atina’daydı. İsrail, Türkiye ile stratejik ilişkilerine önem verdiği için Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ilişkilerini belli bir seviyenin ötesine götürmüyordu. Ama 2010’dan itibaren İsrail dış politikasında Türkiye ipoteği kalktı. İsrail bir yandan Azerbaycan, öte yandan Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile gayet yakın ilişkiler geliştirmeye başladı. 

Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail enerji, diplomasi ve askeri ilişkilerini büyük bir hızla geliştirdi. Rotasyonlu olarak üçlü zirve toplantıları başladı, buna ABD’li yetkililer de eşlik etti. Dahası İsrail ile Yunanistan arasındaki savunma ilişkileri giderek yoğunlaştı. Örneğin iki ülke Kalamata’da 1.6 milyar dolarlık bir hava kuvvetleri eğitim merkezi kurma konusunda anlaşma imzaladılar. Bunun yanında İsrail ile Yunanistan arasında düzenli tatbikatlar da yapmaya başlamıştı. Geçmişte olduğu gibi, İsrail hava kuvvetleri tatbikat için artık Türkiye’ye ihtiyaç duymuyordu. 

Güney Kıbrıs da İsrail, BAE ve Yunanistan da dahil olduğu yeni stratejik diyalog başlattı. Kaldı ki, İsrail Türkiye ile yakınlaşsa bile artık Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile kurduğu ilişkiler baki kalacak. Geçen hafta İsrail’e giden Yunan savunma bakanına bu güvence verildi, hatta Yunanistan ve Kıbrıs ile üçlü çerçeveyi derinleştirme konusunda anlaşmaya varıldı.

İsrail tarihinin stratejik açıdan en güvenli ve avantajlı dönemini yaşıyor. Saddam tasfiye olmuş, Suriye içe çökmüş, Golan Tepeleri ilhak edilmiş, Filistin hareketi bölünmüş, halkı liderliğine bütün güvenini kaybetmiş, İbrahim Anlaşmalarıyla BAE, Bahreyn dahil toplam dört bölge ülkesiyle diplomatik ilişkilerini kurmuş, Suudi Arabistan ve Katar İsrail’e yaklaşımlarında yumuşamış, Mısır ve Ürdün ile ilişkilerini en üst düzeye çıkarmıştı. ABD’de Trump döneminde ilişkilerin altın çağı yaşanırken, Netanyahu hükümeti Rusya ile de son derece yakın ilişkiler kurabilmişti. Arap dünyası Filistin sorunu yorgunu, Arap halkları arasında Filistin sorununa ilgi sürse de, rejimler açısından bu sorun için çoktandır rafa kaldırılmış. 

Türkiye bu bölgesel koşullar altında İsrail için önemli olmayı sürdürdü ama kritik bir ülke özelliğini yitirmeye başladı. Arap olmayan bir ülke olarak Türkiye’nin İsrail’i tanıması, askeri savunma ilişkiler kurulması bile geçmişte büyük bir değer taşıyordu. 

Ekonomisi çöküşe geçmiş, bölgede izole olmuş, ABD ile ilişkileri toparlamaya çalışan, hızla oy kaybeden bir Erdoğan yönetiminin ilişkileri yeniden bir düzene sokma girişimine İsrail’in hemen olumlu cevap vermemesi gayet anlaşılır bir durum. Şu an bölgesel stratejik üstünlük de, ikili ilişkilerde pozisyon üstünlüğü de İsrail’in elinde. O yüzden ağırdan alan taraf İsrail. Ekonomik ilişkiler her şeye rağmen kesintiye uğramadan devam ediyor ve 7 milyar dolara yaklaşıyor. İsrail pekala Erdağan hükümetinin Hamas’a destek ve Filistin sorunundaki tutumunu masaya yatırıyor, buralarda rahatça ödün isteyebiliyor. 

İsrail açısından bir başka sorun Erdoğan’a olan güven sorunu. Büyükelçi değiş tokuşu yapıldıktan sonra, Erdoğan’ın tekrar İsrail’i örneğin seçim sürecinde hedef tahtasına oturtabileceği kuşkusu İsrail tarafında hakim. Bu yüzden de İsrail büyük ihtimalle daha sağlam garantiler istiyor. 

Şu anda İsrail, Erdoğan’a destek olacak, onu dış politikadaki yalnızlığından kurtaracak bir hamlede bulunmak ile hazır Türkiye’yi zayıf durumda yakalamış olmanın verdiği avantajı kullanma arasında. Şubat ayında daha temsili bir pozisyon olan İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Türkiye’ye gelecek. Bundan önce muhtemelen, zaten düzeyi düşürülmemiş olan diplomatik ilişkiler onarılıp, büyükelçi değiş tokuşu yapılacak. 

İsrail ile ilişkilerin düzelmesi hem Biden yönetiminin gözüne girme, hem Yahudi lobisinin desteğini yanına çekme, hem de Kongre’de son derece olumsuz olan havayı Türkiye lehine çevirmeye yarayabilecek bir girişim. İsrail tarafı bütün bunların farkında ve muhtemelen diplomatik pazarlıkta el yükseltiyor. Erdoğan’ın bu kazanımlar için hangi ödünleri vereceğini zaman içinde göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İLHAN UZGEL Arşivi
SON YAZILAR