TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
1924 Erzurum’dan 2023 Maraş depremine değişen devlet
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
6 Şubat Kahramanmaraş ve Hatay depreminin üzerinden, yarın 1 yıl geçmiş olacak.11 ili etkileyen bölgede barınma, sağlık, hijyen koşulları, başta olmak üzere pek çok sorun hala çözülememiş durumda.
Parçalanmış yaşamlar, memleketinden uzak hayata tutunmaya çalışan yaşamlar ve elli bin can kaybı... Yaşadığımız kayıpların ardından adalet arayışı devam ediyor. "Bir yıl içerisinde konutları teslim edeceğiz" diyen iktidar, afet konutlarını henüz teslim edemedi. Kentlerin ruhunu ise bırakalım ayağa kaldırmak, ticarileşmesine olanak sağlayacak, kentsel dönüşüm başkanlığının kurulması, kanunda yapılan değişiklikler ve riskli alan kararları ile sermayenin hizmetine sundu.
Yeniden inşa yaklaşımı, bütüncül bir bakış açısından uzak, sadece konut üretme üzerinden tarım arazilerinin, korunacak alanların ve ormanlık alanların yapılaşmaya açıldığı bir süreç yaşandı. Topraklarının yüzde 93’ü deprem kuşağında yer alan ve nüfusunun yüzde 98’i deprem tehdidi altında yaşadığımız ülkede, bir doğa olayı olan depremi afete dönüştüren kentsel rant politikalar hız kesmeden devam ediyor.
Ülkemizde 1900-2023 yılları arasında 269 deprem (1) meydana gelmiş olması ve bu depremlerde yaşanan ağır can kaybı ve hasarlar depremlerle birlikte yaşamayı öğrenmeyen önlem almayan bir sarmala dönüşmekte.. Her deprem sonrası yetkililerin ağzından ifade edilen "deprem felaketi doğal afet" gibi söylemleri gerçekte sorumluların sorumluluklarını yerine getirmemesinin “koruyucu” kalkanı olarak kullanılıyor.
Deprem bir doğa olayıdır, bu doğa olayı ile birlikte yaşamayı ve önlem almayı öğrenmediğimizde, yaşananlar bir afete dönüşüyor. Ve bu afetin sorumluları önlem almayan yöneticilerdir. Bu süreçte yol gösterici olan bilim ve tekniği devre dışı bırakarak gereklerini yerine getirmeyenlerdir. Yaşanan can kayıplarının ve hasarların müteselsil sorumluları ise merkezi iktidardan yerel yönetime kadar imza atan herkestir.
"Felaket geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.”
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte her dönemde depremler meydana gelir. Cumhuriyet’in ilanından 8 ay sonra,1924’te Erzurum depremi olur. Erzurum ilk depremini yaşadığı ve çok fazla hasarın olmadığı 13 Mayıs 1924 depremini, 6 Eylül ve sonrasında 13 Eylül 1924’ te gerçekleşecek ciddi can ve mal kaybına neden olacak Erzurum depremleri takip eder.
Erzurum’da yaşanan depremi, Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Paşa ülkeyi bir baştan bir başa dolaştığı “Gazi’nin Sonbahar Gezileri” olarak bilinen 51 gün sürecek Anadolu gezisi programında öğrenir. Deprem haberini alır almaz gezi programını iptal eder ve ulaşımın çok zor olduğu ve henüz altyapının tamamlanmadığı günlerde Trabzon’dan Erzurum’a karayolu ile 6 günde geçer. Devlet kurumlarının, Hilal-Ahmer Cemiyeti olan Kızılay’ın çalışmalarını, Kızılhaç Komitesi tarafından ulaştırılan yurtdışı yardımlarını yerinde izler ve koordine eder.
Uzun süre bölgede kalan, halkının yanında olarak onlara moral desteği veren, çalışmaları koordine eden Mustafa Kemal Paşa birlik ve beraberlik içerisinde halkın ve devlet kurumlarının birlikte çalışmasının koordinasyonu sağlayarak depremin yaralarının kısa sürede sarılmasını hayata geçirir. Köylüleri ziyaret eder, esnafla tek tek görüşür, halktan doğrudan bilgi alır, dertleşir.
Mustafa Kemal Paşa deprem bölgesinde düzenli toplantılar katılır. Çıkartılan kararnamelerle, bölgeye yardım iletilir, çiftçilerin borçları ertelenir, barınma sorununun önem arz ettiği bir dönemde kış bastırmadan yıkılan evlerin yeniden yapılması, sağlıkçıların ve doktorların bölgede yoğun mesai yapması öncelikli iş haline gelir. Sarıkamış ormanlarından kereste sağlanır. Deprem sonrası 9. Kolordu görevlendirilir. Yardım gelen gıdaların güvenliği Jandarma tarafından sağlanır. Yolların zorluğu ile memleketin ve doğusu ile batısının ulaşımının ivedilikle sağlanması için hükümeti harekete geçirilir. O dönemde gazeteler, dergiler, belediyeler yardım kampanyası toplamaya başlar. Toplumsal dayanışma örgütlenir. Felaketzedelere yardım için sosyal içerikli at yarışları, cirit oyunları düzenlenir. 13 Eylül 1924‘te gerçekleşen depremde, Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat başında olduğu ve önderlik ettiği bu olağanüstü çalışmayla, kış gelmeden önce evleri yıkılanlar için yapılan binalar sahiplerine teslim edilir. (Aydın,Nurhan, Ergün,Elif,1924 Erzurum Depremi ve Gazi Mustafa Kemal Paşa, Tarih ve Günce, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, sf.145-168, 2018 Kış)
Cumhuriyet’in ilanından sonra Erzurum’da meydana gelen yıkıcı deprem, devletin, yerel yönetimlerin Cumhurbaşkanı’nın, Kızılay’ın, ordunun nasıl el birliği ile çalıştığına dair ilk ve önemli örneği oluşturuyor Erzurum depremi. Savaştan çıkmış o zorlu dönemde, Türkiye halkının ve liderinin birlik içerisinde olanakları yerli yerinde kullandığın da aşamayacağı zorluğun inşa edemeyeceği yaşamın olmadığını da gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum depremi sırasında yaptığı “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur” konuşması, aradan geçen 100 yıl sonra bilim insanları tarafından sürekli tekrar edilse de, önlem alınması gerekir dese de her deprem de daha da büyük acılar yaşanıyor. Devlet aynı devlet değil.
Ve yarın 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Sorunlar çözülemedi. İnsanlar çadırlarda ve konteynırlarda yaşıyor. 100 yıl önce gerçekleşen Erzurum Depremi’nde, halkına kış gelmeden ev teslim etmek için seferberlik ilan eden ve kıştan önce evlerini teslim eden Mustafa Kemal’in liderliği ve halkına her durumda yardıma koşan Cumhuriyet rejimi toplumsal iyileşmenin ilacı haline gelmiş iken şimdi ise yerel seçimlerin yaklaştığı dönemde, yöneticiler halkı tehdit ediyor. Hatay’da Cumhurbaşkanı "Hatay’da merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hataya geldi mi? Şu anda Hatay ferik kaldı, Hatay mahsun kaldı” sözleriyle yerel seçimlerde oyunu bana vermezsen bu sorunlar çözülmeyecek diyen bir biat devletine ve gözdağına dönüşen rejimin, konuşmasını yapıyor.
Cumhuriyet’in 100 yıllık birikiminde ilk deprem ile son deprem arasında değişen şey ortada. Her hal ve durumda halkına yardıma koşan devletle, bana oy vermezsen mahsun kalırsın hizmet alamazsın diyen “devlet”.
Dirençli kentleri inşa etmek, dirençli toplumları organize etmek hepimizin sorumluluğu.