Kazananı Olmayan Savaş

Ukrayna savaşı yeni bir evreye giriyor. Hızlı bir galibiyet olmayınca Rusya hedef daraltarak ağırlığı kuzeyde Kiev ve Harkov’dan, doğuda Donbas bölgesine ve güneyde Karadeniz kıyısına vermeye başladı. Bunun anlamı savaşın daha da uzayacak olmasıdır.

Bu durumun hem Ukrayna hem de Batılı ülkeler açısından yarattığı bazı sonuçlar oldu. Yalnızca NATO ve devletler düzeyinde değil, savaşta 100. gün geride kalırken, Batı kamuoyunda entelektüeller, stratejistler arasında da yeni tartışmalar yaşanmaya başlandı.

Bu yazıda savaşın geldiği noktada son durumu ve Batı içindeki ayrışmayı ve sonuçlarını ele alacağım. Aşağıda tartışsam da, Ukrayna savaşına bir kazanan kaybeden ikilemi üzerinden bakmanın etik olarak hem de şu anki durumun uzun erimli sonuçlarını kestirebilmenin mümkün olmadığı düşüncesiyle doğru olmadığını düşünüyorum.

UKRAYNA KAYBEDİYOR MU?

Türkiye’deki Avrasyacı çevrelerin şöyle bir algısı var. Ukrayna savaşı kaybediyor, Rusya kazanıyor ama Batı medyası bunu görmezden geliyor ya da gizliyor. Batı medyasında şimdiye kadar savaşı Rusya’nın ya da Ukrayna’nın kazandığına dair yaygın bir haber ve yorum olmadı. Zaten işgal devam ederken Ukrayna’nın kazandığını iddia etmek büyük saçmalık olurdu.

Genelde dikkat çekilen nokta Rusya ordusunun özellikle ilk başlarda, Kiev civarında savaş kapasitesi olarak kendisinden beklenen performansı gösteremediği, mühimmat, lojistik vb. alanlarda yetersiz kaldığı ve kurmay kadrosunun yanlış kararlar aldığı şeklindeydi. Yine buna paralel olarak Ukrayna’nın beklenenden daha etkili bir direniş gösterdiği, kuzey cephesinde Rusya’nın geri püskürtülmesinde başarılı olduğu söylendi.

Bu bir savaş ve her gün her iki taraftan da yüzlerce insan ölüyor. Dolayısıyla, Rusya yeniyor, yeni bölgeleri ele geçiriyor demek, daha fazla yıkım ve insan ölüyor demek. Rusya savaş taktiği olarak bir şehri uzun süre top ve roket atışına tutuyor, yeni ve güçlü silahlarını kullanıyor, mümkünse havadan vuruyor, sivil ve askeri bina ve tesisler yerle bir edilince ilerlemeye başlıyor.

Rusya dünyanın en güçlü ikinci ordusuna sahip. Karşısında üçte bir nüfusa sahip, ordusu zayıf bir Ukrayna var. Bu tür bir asimetrik savaşta kazanmayı ya da kaybetmenin ne anlama geldiğini tanımlamak gerekebilir. Rusya normalde Ukrayna’yı ezip geçebilir, bütün büyük şehirlerini de alabilirdi. Örneğin, ABD’nin Irak’ı bir ay içinde topyekün ele geçirmesi ve bunu birkaç yüz asker kaybıyla gerçekleştirmesi bu noktadan bakıldığında bir başarı mıydı? Rusya şu an toprak olarak ülkenin yüzde 20’sini kontrol ediyor. Sahip olduğu askeri güç ile bunu artırması yüksek bir olasılık. Şehirleri yerle bir ederek işgal etmesini sevinerek mi izlememiz gerekiyor? Düşen her şehir, ölen her Ukraynalı emperyalist Batı’nın yüzüne inen bir şamar mı oluyor?

Şunu hatırlatmak gerekir ki, Ukrayna kaybettikçe, yine Ukrayna halkı ve o toprak parçasını ele geçirmek için savaşırken ölen Rus askerleri kaybediyor. Ukrayna’nın tümü Rusya’nın eline geçse, Batı yine ayakta durur, stratejik bir kayıp olur o kadar. Ukrayna’nın kaybı ABD ve Batı’nı ilk kaybı olmaz. Kaldı ki, Rusya taktik değiştirip ağırlığı Donbas bölgesine verdi. Ülkenin batısına giremedi. Doğu ve güneyde daha geniş bölgeleri ele geçirmesi muhtemel. Ama bu bölgeleri alsa bile elinde tutmak için bir yıpratma savaşını göze almak zorunda kalacak. Her iki taraf da kayıp vermeye devam edecek.

UKRAYNA ORDUSU TÜKENDİ Mİ?

Batı medyasının Rus ordusunun zaafiyetlerine odaklandığı doğru. Çünkü gerçek bir savaş durumunda ordular birbirlerini takip ediyorlar, savaş karşı tarafın gücünü anlayabilmek için sahaya dair gerçekçi bir gözlem imkanı sağlıyor. Batı merkezli çok sayıda haber sitesi, Rus askerleri arasında motivasyon düşüklüğü olduğunu, kendini yaralayarak cepheden uzaklaşma yoluna gidenlerin, emirlere uymayanların bulunduğunu yazdı. Bunların bir kısmı birçok savaşta görülebilecek durumlar.

Son zamanlarda ise, özellikle mayıs ayından itibaren Ukrayna ordusunda zayıflıkların göründüğüne dair Batı medyasında haberler çıkmaya başladı. En son Ukrayna istihbarat başkan yardımcısının basın toplantısında dile getirdiği Ukrayna ordusunun çok zayıfladığı, askerlerin savaş yorgunu olduğu, Rusya’nın top ve mühimmat sayısında 1’e 10-15 ve 1’e 40’a varan farklar bulunduğunu söylemesi dikkat çekti.

Ukrayna yönetimi savaşın başından itibaren şöyle bir yol izliyor: bir yandan içeriye her ordunun yaptığı moral amaçlı başarılardan söz ederken, Batı dünyasına yönelik olarak savaş malzemesine duyduğu ihtiyacı vurgulamak için zayıflığından söz ediyor. Dikkat edilirse, Ukraynalı yetkililer mazlum olmaktan kaynaklanan bir öfke, diplomatik olmayan bir tavırla hareket ediyorlar. Alman cumhurbaşkanının ziyaretine izin vermeme, Türkiye dahil Batılı ülkelerdeki Ukrayna büyükelçilerinin o ülkelerin katkısının yetersiz olduğunu vurgulayan sert eleştirel açıklamaları Ukrayna tarafının savaş sırasındaki yeni tutumu haline geldi.

Ukrayna’nın ilk başlardaki amacı Batı’yı fiilen savaşa dahil etmekti, bu olmayınca elden geldiğince daha fazla silah desteği için ısrarcı oldu. Ukrayna ordusunun üstün Rus askeri gücü karşısında zorlanması, moral ve kapasite olarak zaman geçtikçe düşmeye başlaması beklenebilir bir gelişme. Ukrayna yönetimi biraz da Batı’yı telaşlandırarak yardımı artırmaya çalışıyor.

SAVAŞIN SEYRİ

Rusya, başkent Kiev’i düşüremeyince savaş hedefini zaten ayrılıkçı bir hareketin olduğu Donbas bölgesine yöneltti. Burada da stratejik olarak önemli olan Severodonetsk şehrini kuşatarak yoğun bir topçu ateşi uygulamaya başladı. Askeri terimlerle bu bir tür “sıklet yoğunluğu” yani güç ve kapasiteyi daha dar ve erişilebilir bir alana yoğunlaştırma anlamına geliyor. Kuzey ve kısmen Mariupol düştükten sonra güneyden çektiği güçlerini buraya yığmaya başladı. Ama hala savaşın cephesi 1000 kilometreye yakın ve bu çok geniş bir cephe. Gelen haberler Ukrayna ordusunun artık kendi mühimmat ve askeri cephanesini tükettiği ve Batı’dan gelen cephaneyi kullandığı yönünde.

Savaş şu anda ağırlıklı olarak bir topçu savaşına dönüştüğü için Batı’nın yardım ve desteği daha da önem kazandı. Batı’dan 31 ülke Ukrayna’ya çeşitli miktar ve türde silah sağlıyor. ABD ve İngiltere 155 mm Howitzer, Fransa Ceasar, Almanya Panzerhaubitzen topları göndermeye başladılar. Fakat sorun hem bunlar için kesintisiz mühimmat sağlanması hem de kullanım için eğitim verilmesi gibi güçlerin bulunması. Rusya ısrarla ABD’yi, Ukrayna’ya uzun menzilli yani Rusya’yı vuracak füze vermemesi konusunda uyarıyor. ABD ve müttefikleri genelde buna uyuyorlar. Savaşın tırmanmasından ve yayılmasından Batı da çekiniyor. Şimdiye kadar sınıra yakın Belgorod dahil Rusya topraklarına yapılan iki saldırı dışında savaş, iki tarafın da tercih ettiği gibi, savaş Ukrayna topraklarında yaşanıyor.

Ukrayna yönetimi, ayrılıkçıların cumhuriyet ilan ettiği Luhansk bölgesinin yüzde 60’ını elinde tutuyordu. Şu anda bu bölgenin yüzde 80’i Rusya’nın eline geçmiş durumda. Bunun iki taraf için de bedeli ağır oldu. Savaş kayıpları konusundaki rakamlar güvenilir değil. Bu, savaştaki malzeme ve silah kayıpları için de geçerli. Yine, medyaya daha az yansıyan bir boyutu savaşın siber yönü. Ruslar savaşın başlamasından önce Ukrayna’ya karşı yoğun bir siber saldırı başlatmışlardı. Bu hala sürüyor. ABD bu konuda doğrudan devrede. ABD’nin Siber Komutanlığı, Microsoft ve diğer şirketlerin desteğiyle Rusların siber atakları önlenmeye çalışılıyor.

Bu arada Rusya ele geçirdiği bölgeleri kendisine bağlayacak hamleler yapıyor. Pasaport dağıtmak, okul açmak, yeni ders kitaplarını getirmek gibi. Hatta buralarda Rus televizyon yayınları başladı, Rusya yanlısı yöneticiler atanarak yeni idari yapılanmaya geçildi.

BATI’DA AYRIŞMA

Savaş her durumda Ukrayna’yı yıkıyor, korkunç insan kaybına yol açıyor. Ama uzamasının Batı için de maliyeti yükselmeye başladı. Özellikle Avrupa’da savaşın bir an önce bitmesine yönelik eğilimler artmaya başladı. Macron Rusya’yı “utandırmayacak” bir çıkış ihtiyacından söz ederken, İtalya dört maddeden oluşan bir barış planını BM’ye sundu. Fakat Avrupa ülkelerinin şöyle bir açmazı var: aslında Rusya’nın işgali Avrupa için daha fazla güvenlik sorunu yaratıyor ama öte yandan yaptırımlar Avrupalı şirketleri ve ekonomilerini daha fazla olumsuz etkiliyor.

Bu arada yükselen enerji maliyetleri, gıda fiyatlarındaki artış ve olası gıda krizi ile yaşanan tarihi enflasyon da Ukrayna savaşının çıktıları arasında. Ama bir yandan Rusya’nın savaştaki hedeflerine henüz ulaşamamış olması, öte yandan ABD’nin açıkça Rusya’yı Ukrayna’da zayıflatma politikasını sürdürmesi, savaşın bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Savaş uzadıkça ABD ile Avrupa arasındaki ayrım derinleşebilir.

Zelenski hükümeti, Fransa ve Almanya’da hem kamuoyunda hem de siyaset katında kendisini yavaştan gösteren, ABD’de ise Kissinger’in açıktan dillendirdiği, Rusya’ya toprak bırakarak barışı zorlaması fikrine şiddetle karşı çıktı. Bunu saldırgana ödün vermek olarak tanımladı, 2. Dünya Savaşı öncesi Hitler’i yatıştırma politikasına gönderme yaptı. Bu konuda Avrupa entelektüel çevrelerinde önemli tartışmalar yaşandı. Özellikle Almanya’da hükümetin ihtiyatlı politikasını destekleyen önde gelen yazar ve sanatçılar ile bunları eleştiren gruplar arasında savaş karşısında nasıl bir tavır alınması gerektiğine dair hararetli tartışmalar oldu.

Bir dönem tanık olduğumuz Bosna, Kosova, Irak, Suriye savaşlarında olduğu gibi Ukrayna savaşı ve ona dair haberler, gelişmeler bir süre sonra sıradanlaşmaya başlıyor. Artık uluslararası haber kanallarında da Ukrayna önemli bir gelişme olmazsa epeydir ilk haber olma niteliğini kaybetti. Dünya kamuoyunun ilgi ve dikkati de çoktan başka konulara yöneldi.

Ukrayna’nın bundan sonra kaybettiği toprakları geri alma ihtimali giderek azalıyor. Rusya ele geçirdiği yerlerde daha güçlü tahkimat yapıyor. Savaşın bedeli dayanılmaz hale gelmezse veya Rusya içinde bir yönetim değişikliği olmazsa Rusya ele geçirdiği yerlerde iyice kalıcı olacak, şimdiden nüfus politikası izlemeye başladı.

Ukrayna’nın doğusu üç ay içinde yerle bir oldu. Ülke Karadeniz limanlarından ihracat yapamıyor, ekonomisi yüzde 45 daraldı, işyerlerinin dörtte biri kapandı. Altyapı, santraller, silolar, yollar, ülkenin doğsuna yoğunlaşmış sanayi tesisleri büyük yıkıma uğradı. Savaş bugün bitse ülkenin toparlanması için milyarlarca dolara ihtiyaç duyulacak.

Bu Rusya’nın başlattığı ve ABD’nin vekil savaşına dönüştürdüğü bir savaş. Bu haliyle de kazananı değil kaybedeni konuşmamız gereken bir savaş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İLHAN UZGEL Arşivi
SON YAZILAR