Kurak Günler: Filmin kopmadan öncesi ve sonrası

Kurak Günler filmine yapılan finansal desteğin iadesiyle ilgili tartışmalı pozisyon, yavaş çekimde izlendiğinde ‘kambura yatma’ faulü yapıldığı görüntüsü veriyor.
Futbol literatüründe kural dışı olan ‘kambura yatma’ hareketi, hava topuna çıkan iki rakip futbolcudan birinin, topa hakim olmaktan ziyade rakibin dengesini bozmak için yaptığı hamleye deniyor.
Filme yapılan finansal yapım desteğinin 20 ay sonra faiziyle birlikte geri istenmesi de, benzer bir art niyet izlenimi veriyor.

ekran-resmi-2022-12-13-13-35-49.png

Yönetmen Emin Alper (ortada), oyuncu Selahattin Paşalı (solda) ve Ekin Koç’tan oluşan Kurak Günler filmi Cannes Film Festivali’nde büyük beğeni aldı..

Hatta önce, senaryoda yapılan değişikliğin Sinema Genel Müdürlüğü’ne hiç bildirilmediği, diğer deyişle Emin Alper’in kafa topuna değil röveşataya çıktığı iddia edildi.

Fakat daha sonra yapımcı firma tarafından yapılan açıklamada, senaryo üzerinde değişikliğin film çekimine başlanmadan önce yapıldığı açıklandı.

Neden 20 ay beklendi?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın senaryoda yapılan değişikliğin kabul edilmediği ve bu nedenle de mali desteğin geri ödenmesine ilişkin açıklamasının 20 ay sonra yapılmış olması doğal olarak kuşku yarattı.

Bu süre içinde filmin tamamlanıp, yurt dışı festivallerde beğeniyle karşılanmış olması, yurtiçi festivallerde ‘en iyi film’ dahil çeşitli ödüller almasının, Bakanlık nezdinde bir hükmü olmadığı anlaşılıyor.

Bakanlığın filmle ilgili bu tutarsız yaklaşımı şaşırttı mı, hayır!

Yönetmen Emin Alper’in 75. Cannes Film Festivali’nden sonra yaptığı açıklamada Çiğdem Mater’e selam göndermesi, ve 59. Antalya Film Festivali’nde ödül aldıktan sonra yaptığı konuşmada Boğaziçi Üniversitesi’ni ele geçirmeye yönelik uygulamalar ve Gezi Davası kararı için “ Utanıyorum” demesi üzerine zaten bir şeyler olacağı beklentisi çoktan oluşmuştu. Bu nedenle şaşırtıcı olmadı.

Kulis bilgilerine göre Bakanlık, Alper’in bu açıklamaları üzerine hemen harekete geçmemiş. Kurum içinde “ Desteği geri isteyelim, hayır istemeyelim, çok tepki alırız” şeklinde epeyce tartışmalar yaşanmış.

Yasal mevzuat ne diyor?

Peki, senaryo değişikliğinin kabul edilmediğine ilişkin beyanın 20 ay sonra yapılmasının hukuki karşılığı ne olabilir?

Bu sorunun cevabı için Sinema Sektörünün Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik’in “…senaryonun değişmesi” olasılığını düzenleyen maddeye bakmak gerekiyor.

Bu konuyu düzenleyen 28. maddede “ … senaryoda esaslı değişiklikler olması halinde talep destek alan tarafından yapılır. Talep, Kurul veya Bakanlıkça karara bağlanır” denilmekle yetinilmiş. Değişiklik talebinin hangi süreler içinde cevaplanması gerektiği veya hangi hallerde ret edilmiş sayılacağı şeklindeki önemli detaylar, somut hale getirilmemiş.

Filmin iptali konusundaki bu belirsizlik, ancak yapımcı firmanın karara karşı iptal davası açması halinde netleşecek. Muhtemelen mahkeme, iptalin meşru olup olmadığına ilişkin yorumun bilirkişiler tarafından yapılmasını isteyecektir. Bilirkişi heyeti de kararını verirken, reel pratiği dikkate alacak, sektör teamülleri içinde değerlendirecektir.

Mahkeme tabi ki bilirkişilerden öncelikle, bakanlığın iddia ettiği gibi senaryoda yapılan değişikliğin “köklü” olup olmadığı konusunda karar vermesini isteyecektir. Ancak konu dönüp dolaşıp, neredeyse iki yıla yakın süre sessiz kalınmasında odaklanacaktır.

Aynı kaderi yaşayan başka film var mı?

Bakanlığın bugüne kadar film yapımına verdiği destekleri geri istediğine ilişkin örnekler yok değil, var. Bu haller daha çok, filmin zamanında çekilip teslim edilmemesi durumunda gündeme geliyor. Senaryoda esaslı değişiklik yapıldığına ilişkin bir gerekçe galiba ilk defa gündeme gelmiş bulunuyor.

Tam bu sırada, “ Büyük Adam Küçük Aşk” filminin yıllar önce yaşadığı büyük macera akla geliyor.

ekran-resmi-2022-12-13-13-38-04.png

Büyük Adam Küçük Aşk filminde emekli hakim Rıfat Bey ile küçük Hejar arasında oluşan büyük sevgi bağı aradan yıllar geçmesine rağmen hafızlarda duruyor.

Kültür Bakanlığı'nın da maddi desteğiyle Handan İpekçi tarafından çekilen film 2002 yılında gösterime girdi ve aylarca vizyonda kaldı. Antalya Film Festivali'nde "En İyi Film ve Yönetmen" de dahil olmak üzere toplam 6 ödül topladı.

Film konusu özet olarak şöyleydi: Yasa dışı örgüt elemanlarının evine yapılan baskınla hepsi öldürülür. O esnada evde bulunan ve örgüt üyelerinden birinin kızı olan 5 yaşındaki Hejar’ın, baskının yarattığı kargaşadan ürkerek i emekli hakim Rıfat beyin karşıdaki dairenin aralık kapısından, pıtır pıtır içeri süzülür. Rıfat Bey olaydan saatler sonra Hejar’ın varlığından haberdar olur. Çocuğu derhal polise teslim etme hazırlıkları içindeyken Türkçe bilmeyen sevimli Kürt kız çocuğa karşı sempati doğar ve kararını biraz erteler. Film, büyük adamın önce büyük tepki duyduğu küçük kıza karşı gittikçe büyüyen sevgi bağı üzerine kuruludur.

Hatta, filmin bir sekansı Cumhuriyet okurları arasından tartışmaya neden olmuştu. Filmde Cumhuriyet gazetesi okuyan hakimin, ilk başta küçük kıza biraz sert davranmasının Cumhuriyet okur profili ile uyuşmayacağı şeklinde itiraz edenler oldu.

Ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü film hakkında suç duyurusunda bulundu ve Kültür Bakanlığı'nın üst denetim kurulu toplanarak filmi yasakladı. Filme yapılan parasal desteğin geri isteneceği bir şayia olarak medya üzerinden dolaşıma girdi. Ancak film, Danıştay kararıyla yeniden gösterime girdi. Gösterime giren filmin tekrar yasaklanmasını isteyen Adalet Bakanlığı, soruşturma başlattı ve bilirkişi tayin etti. Öğretim üyelerinden oluşan "Bilirkişi Heyeti" yaptığı araştırma sonucunda filmde suç unsuru bulunmadığı kanısına vardı ve soruşturmayı durdurdu. Ancak Adalet Bakanlığı tekrar TCK. 159/1'den dava açarak "Devletin Emniyet Muhafaza Kuvvetlerini alanen tahkir ve tezyif ettiği" suçunu işlediği gerekçesiyle, Oscar aday adayı olan, ulusal ve uluslararası film festivallerinde toplam 32 ödül alan "Büyük Adam Küçük Aşk" filminin yönetmeni Handan İpekçi'nin 6 yıl hapsini istedi.

Sonunda Handan İpekçi hakkındaki suçlamalardan beraat etti. Davalar sonucu filmin gösterimi konusunda tüm yasaklar kalkmış olduğu için, Bakanlığın filme yapılan desteği geri istemek için nedeni kalmadı.

Kurak Günler filminin, ben de Büyük Adam Küçük Aşk’ı çağrıştırmasının nedeni, sanırım devletin bir filmden öç alma çabasındaki benzerlikten kaynaklanıyor.

Kurak Günler'i neler bekliyor?

Kurak Günler’in henüz yasaklanma gibi bir sorunu bulunmuyor.

Film üzerinden koparılan fırtına sadece Bakanlık tarafından yapılan maddi yardımın geri istenmesi üzerinde odaklanmış durumda.

Film için işlemekte olan hukuki sürece dair soruların cevabı ise henüz bilinmiyor:

  1. Yapımcı firma, senaryoda yapılan değişikliğin kabul edilmediğine ilişkin yapılan bildirimin, 20 ay sonra gerçekleştirilmiş olmasını yargıya taşıyacak mı? Yoksa alınan bedel ödenip konunun kapatılması mı tercih edilecek?
  2. Bakanlık (Maliye), icra takibi veya ihtiyati haciz işlemi başlatacak mı?
  3. Filmin gişelerinde toplanan bilet gelirlerine el konulmak üzere, özel bir haciz türü olan ‘Kasada haciz’ yöntemine başvurulacak mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
ADNAN EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR