SAMİM AKGÖNÜL
Lozan meyveli yoğurt değildir
Bıktım artık şu post-truth döneminden, umarım bir an evvel biter. Saçma sapan, yalan yanlış açıklamalarla ilk başlarda dalga geçtik, ironi yaptık, sarkastik olduk, güldük eğlendik. Ama artık yeter. Ben gülemiyorum. Geçenlerde Türkiye’nin en tanınmış pop starlarından Serdar Ortaç’ın televizyonda (tekrar ediyorum televizyonda) şu sözleri sarf ettiğini duydum: (Link burada : https://www.youtube.com/watch?v=FGr1QGCSb70)
“Bu da aynı şey. Onlar bizim adalarımız. Alınmasını isterim, hâlâ isterim. Ama alınması için savaş olmasın. Orada yaşayan Rumlar, Yunanlar, onlar tabii ölmesin (çok mersi). Gönül rahatlığıyla vermeyeceklerine göre onları alamayacağız. Şu an alamayacağız ama dur bakalım. Lozan’ı bekleyelim. 23 bi gelsin. Belki 53’te, belki bi tanesini alabiliriz (Neden 53?).
Yani Avşa’ya en yakınını işte o, adını unuttum (Paşalimanı Adası). Yani bir iki tanesini belki alabiliriz. Ama vermez kolay kolay, Avrupa hemen fışkırır. Ama dur bakalım Rusya’nın gücü çok değişecek şimdi. Yani 10-20 sene sonra. Bu yaptırımlar falan Rusya’ya zarar vermez. Sen Visa’dan çıkartırsın, Master’den çıkartırsın. Adam Paster (Pastır?? diye yeni bir şey kurar.
Hele dur bakalım Çin ve Hindistan bi katılırsa Rusya’ya, n’olcak. Yani On İki Adalar için, hayalimi sorarsan (bir şey çiziyor ama biz göremiyoruz), Bütün Türkiye böööööle. Şurdaki bütün adalar da ona ait olsun. Hepsi. Yani Yunanistan kendi toprağında kalsın (kendi toprağında ya işte) Niye bize karışıyorsun? (Yahu sen ona karışıyorsun). Koskoca ülken var (Senin de var). Kal Avrupa’da işte. Bize dokunma. Yani adam burda, kuzeyin en tepesinde, güneyi altındaki binlerce adayı, sadece 12 değil yani yüzlerce kara parçasına sahip çıktı. Ya sana ne? Senin toprağına yakın bile değil (bunun neresinden tutabiliriz?). Yani mantık almıyor zaten (evet).”
Böyle şeyleri duyunca, okuyunca ben artık sinirleniyorum. Kime, neye cevap verebiliriz ki?
Popülist politikacılar, Serdar Ortaç ve onun gibi popüler isimler, milyonlara hitap ediyorlar. Öp beni yut beni yala beni şap beni şup beni deyince de milyonlar duyuyor (ki duysun, bu harika bir şey, bravo), Lozan antlaşması bitecek, borazan antlaşması başlayacak, Jelibona ve Adalara doyacağız deyince de duyuyor. Bizi kimse duymadığı gibi duyanların da aklında daha vurucu olan ortaçgillerin (Bülent’i tenzih ederim!) lafları kalıyor.
Neyse sinirlenmeden yazayım (dırlı, dirli yazmayı hiç sevmiyorum ama mecbur kaldım. Kusura bakmayın).
- 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan antlaşması Türkiye’nin kurucu antlaşmasıdır. Cumhuriyet’in ilanından 3 ay önce Ankara hükümetinin tanınmasını sağlamıştır ki bir devletin devlet olmasının şartı diğer devletler tarafından tanınmasıdır.
- Lozan antlaşması 8 aylık zorlu bir müzakere maratonundan sonra imzalanmıştır.
- Kurtuluş savaşında Türkiye yedi düvele karşı savaşmamıştır (bu millî anlatı bir efsanedir) ancak Lozan müzakerelerinde Türk heyeti yedi düvele karşı büyük bir diplomatik zafer kazanmıştır.
- Lozan antlaşması Milletler Cemiyeti himayesinde hazırlanmıştır. Milletler Cemiyeti 1945’de yok olmuş ancak antlaşma geçerliliğini korumuştur. Lozan antlaşması meyveli yoğurt ya da Macar salamı gibi raf ömrü olan bir gıda maddesi değildir. 2023’te “bitmeyecektir”. Uluslararası antlaşmalar “bitmez”. Zaten biterse kurucu antlaşma olduğu için Türkiye’nin hayrına olmaz.
- Lozan bitecek şahlanacağız safsatası, iktidar partisinin, sorumluluklarından kaçmak için yolsuzluk lağımını örtmek için ve iktidarda kalabilmek için bilerek ortaya attığı bir yalandır. “Millî Tarih” güruhlarının afyonudur.
- 12 adaların Lozan’la alakası yoktur. 1912’de İtalyan hakimiyetine girmiş, 1944’de Britanya tarafından yönetilmiş. 1947 Paris antlaşması ile Yunanistan topraklarına dahil olmuşlardır.
- Avşa adasının, Paşalimanı adasının ve Marmara Adasının da Lozan’la alakası yoktur. Zaten Türkiye egemenliğindedirler.
- Lozan antlaşmasının gizli maddeleri yoktur. Lozan antlaşmasının tutanakları vardır ancak bu tutanaklar da yayınlanmışlardır. Gizlilikleri yoktur (Türkçe’de Seha L. Meray tarafından, Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar, Belgeler, 1971’de)
- (Haydi bonus bilgi: Lozan antlaşmasında bir kere bile Rum, Ermeni, Yahudi, Patrikhane kelimeleri geçmez)
Yazı kısa olsun. Belki uzun yazı okumaya alışık olmayan Lozan bitecek, uçacağızcıların birine rast gelir.