Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı

Gazeteciliğe başladığımız zaman ustalarımızın, yazdığımız ya da yazmak üzere izlediğimiz haberlerle ilgili olarak bize ilk verdikleri ders “haberin başlığı nasıl olmalıydı”. İlk öğrendiğimiz bilgi başlık atmaktı, başlık haberin yazımını da kolaylaştırır. Başlık önemli, çünkü haberi ya da yazıyı başlık okutur. Şimdinin en çok “tık” alan haberi, yazısı gibi. Gazetelerde haberin bir cümlelik, hatta bir kelimelik özetini yansıtan başlık atmak gerçekten ciddi bir birikim, deneyim ve yaratıcılık gerektirirdi. Şimdinin “tık” niyetiyle ayrıştığı nokta da burası.

Bu yazının başlığı yukarıda anlattığım neden göz önünde bulundurularak “Millet İttifakı'nın adayı kim?” diye atılmadı. Oysa o “kim” sorusu yazının daha çok tıklanmasına ve okunmasını sağlayabilirdi. Çünkü siyaset, Millet İttifakı'nın adayının kim olacağını konuşuyor, tartışıyor. Bu tartışmaya ben de bir katkı sağlayabilirdim. Ama “kim” sorusunun yanıtı yok. Olmayan bir yanıt üzerinden bir yazı yazmak da ne kadar doğru? O nedenle ben mevcut durumu anlatarak Millet İttifakı adayını kavramsallaştırmaya çalışacağım. Doğrusu da bu.

Millet İttifakı'nda bugüne kadar yapılan görüşmelerde cumhurbaşkanı adayı kim olmalı sorusu hiç gündeme gelmedi. Cumhurbaşkanı adayı ve seçim ittifak modeli, genel başkanların yaptığı ikili görüşmelerde sadece “Seçim kararı alındıktan sonra ele alınmalı” cümlesi kadar kısa ve kesin görüşüldü. Mesele 6’lı masaya bile taşınmadı.

6 genel başkan, 6’lı görüşmeden sonra da kurmaylarıyla yaptıkları görüşmelerde toplantının içeriğine hemen hemen hiç girmiyorlar. 6’lı masanın bir tür kutsanmış mahremiyeti var. Buna azami dikkat gösteriyorlar. Bu masa 6 parti yönetimi için de çok ama çok önemli. İttifak masası, 6 parti yönetiminin hiyerarşik bir çatı örgütü gibi. Bu çatıda sıkıntı yaratacak bir açıklama ya da eylemden itina ile kaçınıyorlar. O nedenle tersi bir durum olduğunda çok ciddiye alınıyor ve mesele büyüyor.

Örneğin DP Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın cumhurbaşkanı adayı niteliklerini sayarken Deva ve Gelecek Partisi’nin de üzerine alınacağı eleştiride bulunması... Uysal Twittter üzerinden yaptığı bu açıklamayı hemen düzeltmek zorunda kaldı ve partiler arası mekanizma devreye girerek durumu normalleştirmeye çalıştılar. Ama bunun da çok kolay olmadığını bilmek lazım.

SP Lideri Temel Karamollaoğlu “3. İttifak” olabilir dedi, bu da hemen tartışma yarattı. Hemen ardından Millet İttifakı içinde seçimlere giderken partilerin birleşerek bir ittifak yapmasından, yani üç parti olarak Millet İttifakı içinde seçimlere katılabilmekten söz ettiğini açıkladı. Ama tartışma o ana kadar büyüyerek ve yaygınlaşarak yaşanmıştı. Farklı bir hamle ya da açıklamanın Millet İttifakı'ndaki yansımasının var olandan daha büyük etki yaratacağı her küçük örnekte ortaya çıkıyor. Nitekim Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “Adayımız Mansur Yavaş” demesinde yaşananlar gibi. Millet İttifakı'nın bu “hassas” yapısının en çok AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından da bilindiğini kayıt düşelim. Bu bilgi çok önemli çünkü.

Millet İttifakı'nın önceliği sadece seçimleri kazabilmek değil, seçimlerden sonrasını da kapsayan bir sistem, model oluşturmak. O nedenle cumhurbaşkanı adayı niteliklerini ayrı ayrı ortaya koyarlarken sadece kazanabilme özelliğine vurgu yapmıyorlar. En önemli nitelik kazanabilmesi olsa bile bunun yanında, sistemi işletebilecek, modeli de uygulayabilecek bir nitelik üzerinde duruyorlar. Nitekim ayrı ayrı yapılan 'cumhurbaşkanı adayında aranan nitelikler' açıklamasında hep aynı şeyleri söylüyorlar.

Bu arada genel başkanlar kurmaylarıyla yaptıkları görüşmelerde de bugüne kadar herhangi bir aday adını gündeme getirerek tartışmış değiller. Hatta partilerin resmi toplantılarında ya da durum değerlendirme toplantılarında konuşma bu noktaya, yani isim noktasına gelince hemen genel başkanlar müdahale ederek “kendi aramızda yaptığımız bu konuşma ve değerlendirme bir biçimde iyi niyetli de olsa dışarıda dillendirilirse süreç zarar görür” denilerek önü kesiliyor. Bu diyalog ilginç bir biçimde bütün partilerde yaşanmış. Yani partilerde yapılan görüşmelerde de, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda bugüne kadar herhangi bir isim “olabilir ya da olmayabilir” değerlendirilmesiyle gündeme gelmedi.

Genel başkanların odaklandıkları mesele cumhurbaşkanı adayı değil. Yani bugün o masaya anketlerde Erdoğan’ın çok ama çok önünde gözüken Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının ismi gelse, ikisi de aday olarak onay alamazlar. Çünkü henüz “ne ve nasıl yapılacağı” belli olmadı. Bu belli olmadan bunu yapacak olanın belirlenmesi çelişkidir. Bu benim değerlendirmem. O masanın aşağı yukarı ruh hali bana göre böyle. Çünkü katı Türk Milliyetçisi Özdağ MHP geçmişli Yavaş’ı aday gösterdi, HDP’nin eski eş başkanı, Kürt tabanında ciddi gücü olan Selahattin Demirtaş Ekrem İmamoğlu’nu bir adım öne çıkardı. Şimdi o masada siz olsanız ve bu iki isim gündeminize gelse ne yaparsınız? Bu iki hamle Millet İttifakı'nda ve onu oluşturan partilerin içinde de çok derin bir çatlak yaratma potansiyeline sahiptir. Masayı bu tartışma zeminine hiçbir genel başkan çekmez.

Türkiye gündem canavarı bir ülkedir ve seçime daha bir yıl gibi bir zaman var. Ve o süreçte neler yaşanacağını yakından izliyor olacak Millet İttifakı bileşenleri. Bu masa etrafında oluşan genel başkanların, o masaya sadece kendi fikirleriyle gelmediklerinin de altını çizelim. Partilerinin kolektif aklı ile hazırlanarak oraya geliyorlar. Yani masaya gelen 6 genel başkan en az 60 kişinin bakış açısıyla oluşan fikirleri dillendiriyorlar. Şöyle düşünün, her genel başkan, toplantıya gelmeden önce belirlenen gündemle ilgili en az 10 kurmayıyla görüşme yapıyor. Bu 10 kurmay da muhtemelen aralarında siyasi rekabet olan ve farklı düşünceden parti yöneticileri oluyor. Yani ciddi bir düşünce zemini ve alt yapısı mevcut o masanın üzerinde. Bir de 6 ayrı politik kimlikli parti olduklarını düşündüğünüz zaman, masanın fikri zenginliği akademik bir çalıştayla yarışabilirmiş gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Bunu küçümsemek mümkün değildir.

Millet İttifakı'nda haber değeri olan tek bilgi, aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun adının bir adım önde olduğudur. İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının aday olmaması gerektiğini bizzat Kılıçdaroğlu açıklamıştı. Bu açıklamaya rağmen aday olmaları ya da gösterilmeleri, kendilerinin partilerinden bağımsız adaylıklarını ilan etmeleri de imkânsıza yakındır. Nitekim iki başkan da adaylık süreci içinde olmadıklarını bir biçimde belirttiler. Bu iki ismin, seçim kararı alındığı zamanın koşullarına bağlı olarak tekrar gündeme gelmesi de genel başkanlara bağlıdır. Bu da mümkündür. Aynı şekilde aday nitelikleri arasında “siyasetçi” olma koşulu nedeniyle eski ya da mevcut, daha önce denenmiş bir yöntem olarak Anayasa Mahkemesi başkanları potansiyel adaylar arasına hiç girmemektedir.

Bir strateji olarak da Millet İttifakı aday belirleme işini, politik olarak da, erken seçim hamlesi olarak da ele alarak sonuçlandırmamaktadır. “Adayınız kim” sorusu soran iktidara verdiği yanıt da bunu açıklamaktadır: "Seçim kararı al adayımız kim öğren."

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR