SAMİM AKGÖNÜL

SAMİM AKGÖNÜL

“Veba ve kolera arasında”: Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu

Fransa’da “geleneksel siyasal ayin”in ilk turunu gerçekleştirildi ve uzun zamandır hissedilen sistem değişimi artık iyice açığa çıktı. Sağ ve sol iki adayın siyasal yelpazeye hükmettiği ortamda, küçük adaylara birinci turda verilen oyların hem sembolik hem de siyasal bir değeri varken üç kutuplu (biliyorum tuhaf bir metafor) siyasal ortamda zayıf adaylara verilen her oy ikinci tura kimin çıkacağına etki ediyor ve dolayısıyla seçim sonuçlarına sadece siyasal değil aritmetik açıdan da etki ediyor. Türkiye seçim sistemi için alınacak çok önemli taktiksel ve siyasal dersler var.

GENÇLER UÇLARDA

10 Nisan’da gerçekleştirilen birinci turdaki en önemli verilerden biri katılım oranı. Son 20 yıldır bu oran yüzde 75’lerde. Bu seçimde de katılım oranı yüzde 73,6’da kaldı. 25-34 yaş arası sandığa giden az oldu (katılım yüzde 66’da kaldı) ancak 18-24 yaş arasında sandığa gidenler ulusal ortalamanın biraz üstündeydi (yüzde 76).

Bir Fransız paradoksu olarak sandığa giden gençler en yaşlı adaya, 70 yaşındaki Jean Luc Mélenchon’a oy verdiler ve en genç aday olan Emmanuel Macron’a yanaşmadılar. Mélenchon’dan sonra gençlerin gönlünde ikinci gelen adayın Marine Le Pen olduğu dikkate alınırsa, Fransa’daki genç seçmenin ağırlıklı olarak radikal sol ve radikal sağa oy verdiği görülebilir. Diğer bir deyişle Fransız gençleri zelzele olsun, her şey altüst olsun, Fransa baştan yaratılsın mesajını veriyorlar.

YENİ SOL ?

Gençlerin Mélenchon teveccühü elbette önemli, ancak 5 sene sonra Mélenchon 75 yaşında olacak ve muhtemelen yeniden yarışabilmek için çok geç olacak. Solda hem Sosyalist Parti ve Komünist Parti gibi geleneksel sol partilerin hem de nispeten yeni sayılabilecek Yeşillerin ulusal bağlamda (bu konuya geri döneceğim) silinmiş olmaları Mélenchon’a verilen yüzde 22’yi kimin bir sermaye olarak kullanıp yeni bir sol inşa edeceği sorusunu getiriyor.

Geleneksel Sosyalist ve Komünist solu Mélenchon gömdü, tamam. Ama ya sonra? Post-Mélenchon döneminde öne çıkabilecek sol bir figür henüz görünmüyor. Yerelde son yerel seçimlerde çok güçlenen yeşillerin adayı Yannick Jadot yüzde 4.6 oy aldı. En köklü partilerden Komünist aday Fabien Roussel 2.2, Sosyalist aday Anne Hidalgo yüzde 1.7 oy aldılar. Şaka değil. Bu seçimde iki de Troçkist aday vardı. Philippe Poutou yüzde 0.7, Nathalie Arthaud yüzde 0.6 oy aldılar.

(Bu arada söylemeden edemeyeceğim; bir dostum “bu ne biçim iş 21. Yüzyılda Troçkist aday mı olur?” dediğinde, “21. Yüzyılda İslamist aday var, ayın ikiye bölündüğüne inanıyor, Troçkist adaya mı şaşırıyorsun?” demek zorunda kaldım.)

Evet, Mélenchon solu yüzde 22’ye taşıdı ancak eski solun kırıntıları yüzünden ikinci tura geçmeyi kıl payı kaçırdı. 2017 seçimlerinde de yüzde 20 oy almıştı (ve dördüncü olmuştu), ardından gelen beş senede Mélenchon’a yapılan en büyük eleştiri bu yüzde 20’den siyasal bir alternatif çıkaramaması oldu. Bakalım 2022’deki yüzde 22’den bir alternatif inşa edilebilecek mi. Zira yeni sistemde artık anlaşıldı ki yerelde güçlü kalabilen sol partiler ulusal çapta heyecan yaratamıyorlar. Seçmen, iktidarı dengelemek için yerel seçimleri kullanıyor ancak cumhurbaşkanını ve hükümeti aynı akımdan seçiyor. Karmaşık bir durum. Ne olursa olsun, Sosyalist ve Komünist sol Fransa’da ölmedi, dimdik ayakta. Önder değişikliği oldu sadece.

“VEBA VE KOLERA ARASINDA”

Gelinen noktada birinci turda özellikle sol seçmenin son beş senede nefretini toplamış Emmanuel Macron yüzde 28 ; artık köklü bir akım haline gelmiş popülist ve ırkçı sağın temsilcisi, Le Pen ailesinin yeni yıldızı Marine Le Pen yüzde 23 oy aldı ve ikinci tura çıktılar.

Artık belli, liberal ve gaullist sağın klasik partilerini de Macron gömmüş oldu. 2017’de “Kültürel olarak solda, ekonomik olarak sağdayım” diyen Macron’un kapitalizmle derdi olmayanın solda olamayacağı ön verisini doğrularcasına liberal sağın yeni temsilcisi olarak ortaya çıktığı kesin. Liberal ve kapitalist sağ Fransa’da ölmedi, dimdik ayakta. CEO değişikliği oldu sadece.

Sabit olan popülist, milliyetçi, ırkçı sağ ve her seçimde meşruiyetini ve “saygınlığını” biraz daha artırıyor. Chirac 2002’de ikinci turda baba Le Pen’e karşı yüzde 82 ile kazanmıştı. Macron, 2017’de kızına karşı yüzde 66 ile kazandı. Ya 2022’de ?

Anketler Macron için yüzde 54’ün üzerine çıkamıyorlar zira bir yandan popülist sağı bölmek için yaratılan Zemmour adaylığının karikatür ırkçılığı kamuoyunda Le Pen algısını merkeze yaklaştırmış olabilir ve diğer yandan Macron nefreti sol seçmenin önemli bir kısmını oy vermemeye sevk edebilir. Mélenchon dahil bütün adaylar “ırkçı Le Pen’e tek oy bile yok” kampanyasını başlattılar ancak sosyalist aday Hidalgo dışındakiler açıkça Macron’a oy verilmesi için çağrı yapmadılar. Herkes 24 Nisan sonrasındaki pozisyonunu düşünüyor.

Fransızlar “veba ve kolera arasında” seçim yaparken vebaya razı mı olacaklar yoksa oy vermeyip, “nasılsa olmaz” deyip kolera riskini mi alacaklar? Açıkçası Fransız seçmeni bu aşağılık dilemmadan bıkmış usanmış durumda. Umarım bu bıkkınlık son kalelerden Fransa’nın da düşmesinin sebebi olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SAMİM AKGÖNÜL Arşivi
SON YAZILAR