TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

Mimarlık, direnmekle başlar

Her yıl ekimin ilk pazartesi, Birleşmiş Milletlerin Habitat Günü’ne paralel şekilde Dünya Mimarlık Günü olarak kutlanıyor. 2023 Dünya Habitat Günü'nün teması "Dirençli kentsel ekonomiler: büyümenin ve toparlanmanın itici güçleri olarak şehirler" olarak belirlenirken Uluslararası Mimarlar Birliği’de (UIA) Dünya Mimarlık Günü’nün 2023 temasını “Dirençli Topluluklar için Mimarlık” olarak seçti. UIA bu tema ile sayıları 3,5 milyona ulaşan tüm dünya mimarlarını bu tema çerçevesinde “mimarinin yaşanabilir bir topluluk yaşamı yaratma kapasitesi ve sorumluluğuna özel bir vurgu yapmayı ve tüm ülkelerde kentsel ve kırsal alanlar arasındaki ilişkiye dair uluslararası bir tartışma başlatmayı amaçlıyor”

Dünya yaşam dengesini kaybediyor ve bir yok oluşa doğru sürükleniyoruz.

Ülkemiz de ve Dünyanın her yerinde kontrolsüz kentsel yayılma, vahşi kapitalizm, dünyanın çevresel, sosyal ve ekonomik dengesini tehdit ederken, iklim krizleri, küresel salgın ve birçok ülkedeki siyasi çalkantılar, adaletsizlik yoksulluk, dünya çapında toplulukları tehdit ediyor. Yoksul ve dışlanmış grupları orantısız bir şekilde etkileyen sosyal, ekonomik ve çevresel eşitsizlikler her yerde ortaya çıkarken Dünya yaşam dengesini kaybederken ve bir yok oluşa doğru sürükleniyor.

Dünyanın bir çok ülkesinde azgın sömürüye karşı mimarların sendikalaşma hareketi, doğayı tahrip eden projeleri yapmamak için doğa dostu projelerin yapılması, kent suçlarına karşı bir araya gelen ve manifesto yayınlayan mimarlar, mimarlığın ve dünyanın geleceğine dair bir yol yaratmak için yaratıcı bir sürecin tasarımına kafa yoruyorlar, mücadele ediyorlar.

Dünya iklim krizleri, azgın kentleşme, savaşlar, yok olan kültürel varlıklar, gelir dağılımındaki dengesizlik, otoriter yönetimler, yoksullaşma, evrensel hukuk, insan hakları ve demokrasiden uzaklaşan zorluklara karşı zor bir görevle karşı karşıya.

Uluslararası Mimarlar Birliği bölgeler arası düzensizliğin ortadan kaldırılması, insana, çevreye, canlıya, doğaya ve topluma saygılı bir mekânsal üretimin yenilikçi çözümlerle geliştirilmesi, dirençli topluluklar için yaşanabilir binalar ve kamusal alanlar tasarlanması için “insanileştirmeyi” amaçlayan bölgesel ve kentsel planlama kavramlarını ve politikalarını teşvik etmeye ve mimarları mücadele etmeye davet ediyor.

Bu davet ülkemizde yıllardır yaşanabilir, sağlıklı, doğaya, kültürel mirasa saygılı kent ve mimarlık anlayışı için mücadele eden mimarların, bu mücadele karşısında ağır bedellerle yüz yüze kaldığı günlerde dünyanın her yerinde yankılanıyor. Sorumluluk kat be kat artıyor.

Fatura hepimize kesildi

Dünya mimarlık günü yaşam alanlarını insanileştirmeye çalıştığımız şu günlerde, ödediğimiz ağır bedellerle kutlanıyor. Dünya mimarlık ortamı Türkiye’de kentleşme ve mimarlık mücadelesi verenlerin karşılaştıkları ağır baskıya şaşkınlık içerisinde tanıklık ediyor.

Gezi Davası’nda Yargıtay’ın verdiği, hukuka, vicdana sığmayan 18 yıl ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarının onanması, dirençli topluluklar yaratılması sürecinde, mücadele edenlerin dirençli olmasını ön koşul haline getiriyor. Tamda Dünya Mimarlık Günü arifesinde gelen Gezi Davası onama kararı dirençli topluluklar yaratma, kamu yararını önceleme sorumluluğunda mücadele edenlerle, mimarlarla birlikte tüm toplumu dirençsiz bırakarak bir yok edişin mesajlarını veriyor. İşte bu yüzden Yargıtay’ın verdiği onama kararı milyonluk Gezi’nin faturasının 5 kişiye kesilmesinden öte bir durumu işaret ediyor.

Fatura hepimize kesildi. Direncimizi kırmaya, dirençli yaşam alanları oluşturmamızın engellenmesine sağlıklı ortamlarda yaşama irademizi ve azmimizi kırmaya yönelik kesilen bu fatura iktidarın geleceğimizi ipotek altına almak isteğinin ifadesidir. Anayasa değişikliği, kentlerin tarumar edilmesi, sermayenin kentlerde kamusal alanlarda rant paylaşma arzusu, deprem bölgelerinde yerle bir edilen toz dumana boğulmuş kadim uygarlıkların, kültür varlıklarının moloza dönüştürülmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılırken Anayasanın ihlal edilerek Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Gezi Davası’ndaki 5 kişi ile birlikte hukuksuzca 18 yıl hapis cezasının onanması, ağacı yaşamı ve kamusal alanı savunanların, dirençli yaşam alanları oluşturma iradesini gösterenlerin cezalandırılması, Dünya Mimarlık Günü’nün de mimarlara, toplumsal muhalefete ve kendi derdine düşen siyasete ağır bir sorumluluk yüklüyor.

Dirençli alanlar

Bu sorumluluk bulunduğumuz her yerde dirençli alanlar oluşturmaktan geçiyor. Cumhuriyet’in ve Başkent’in 100.yılına gireceğimiz ekim ayının ilk pazartesinde bugün kutlayacağımız ve bir ay boyunca devam edecek Dünya Mimarlık Günü etkinlikleri bir direnç alanıdır. Gezi davasının hukuksuzluğuna karşı başlattığımız ve bugün 525 gündür inatla devam ettiğimiz adalet nöbetleri bir direnç alanıdır. Başkentin, Atatürk Orman Çiftliği’nin ve Cumhuriyet değerlerin savunulmasında, haksız bir şekilde Yönetim Kurulu Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Sayman Üyesinin devlet memurluğundan çıkartılmasına, Yönetim Kurulu Üyelerine uydurma iddianamelerle cezalar verilmek istenmesine rağmen, mücadeleyi bırakmayan kentin nefes odası Mimarlar Odası Ankara Şubesi bir direnç alanıdır.

Yerel seçimler yaklaşırken, siyasetin yerel yönetimleri bir direnç mekânsallığını örecek bakış açısıyla dirençli belediyeler yaratacak adaylaşma süreçlerinin önünü açması bir direnç alanıdır.

Dirençli Topluluklar için Mimarlık” talep etmek ülkemizde dirençli olmayı zorunlu kılar. Dünya Mimarlık gününde söylenecek tek şey, Cumhuriyet’in 100.yılında, her hal ve şart altında bulunduğu mevzide nihayete kadar, direnişin başkenti direnmeye devam edecek. Çünkü tarihin her noktasında mimarlık direnmekle başlar. Dünya Mimarlık Günü kutlu, direnciniz bol olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN Arşivi
SON YAZILAR