Sarayda medyum mu var?

Bugün tanımlamakta sıkıntı çekmediğimiz gazetecilik onlarca yıllık bir birikimin sonucu. İlke ve değerlerin varlığı, yaşanılan pek çok deneyim ile elde edilmiştir. Önemli bir meslektir gazetecilik. İlke ve değerleri olan ve bunların çizdiği sınır içinde yapılan ender mesleklerden birisidir. Bu ilke ve değerler niye vardır?

Medyanın herkese ulaşabilme ve onları gücüyle etkileme olanağı vardır. Tıka basa dolu bir sinema ya da spor salonunda durduk yerde “yangın var” diye bağıramazsınız. Bunu yapmanızı engelleyecek değerleri yaşayarak ya da eğitim ile edinmişsinizdir. Bağırırsanız kaos çıkar, izdiham yaşanır ve insanlar ölebilir. Gazeteciliğin ilke ve değerleri de bu gibi olayların yaşanmaması için kalabalık salonlarda “yangın var” diye bağırılmasını önlemeyi amaçlar.

Demokrasilerin, sadece sandık üzerinden işleyen de olsa en önemli ayağı bağımsız medyadır. Seçmenlerin sandıkta ortaya koyacakları tercihi oluşturacak bilgileri edinebilecekleri kaynak medyadır. Siyasetçilerin ne söylediğini oradan öğrenecekler ne yaptıkları bilgisine ise bağımsız medyanın denetim görevi, şüpheli ve eleştirel bakışıyla sahip olacaklar. Siyasetçinin ya da devlet görevlilerinin dillendirdiği iddia ve görüşlerin doğruluğunu medya, denetlemekle görevlidir. Yoksa batı ülkelerinde insanların açlıktan birbirlerini yeme noktasına geldiği, ülkedeki her teknolojik alete vatandaşların kendi dönemlerinde sahip olunduğu ya da o siyasetçiden önce ülkede baraj, havaalanı ve araçların geçeceği yol bulunmadığı bilgisi mutlak doğru olarak, seçim zamanında seçmen haline gelecek vatandaşlar tarafından kabul edilir. Burada bağımsız medya hem halk hem de doğrular adına taraftır ve halk adına halka gerçekleri aktarmak zorundadır. Çünkü halkın çıkarları bu gerçekleri bilmesini gerektirir, aynı zamanda bu demokrasinin işlemesi için de şarttır. Bağımsız medya ile muhtelif iktidarlar ve güç odakları çatışması da tam burada başlar. Dünyanın her yerinde bu çatışmalara ilişkin muhtelif öyküler vardır.

KULİS HABERİ

Gazeteciliğin en önemli faaliyet alanlarından birisi kulis haberciliğidir. Tanıklık yapmadığı bir toplantı ya da görüşmenin içeriğinden bir biçimde elde edilen bilginin adıdır kulis haberi. Çok kıymetlidir. Gazetecinin bilgi aldığı kaynak ile kurduğu güven ilişkisiyle elde edilir bu bilgi. Son dönem kulis olarak dillendirilen pek çok haberin tamamen uydurma çıkmış olması sizi yanıltmasın. Kulis haberleri kadar bu haberi size ulaştıran gazeteci ve medya kuruluşu da önemlidir.

Kulis haberlerinde de mayınlı alanlar vardır. Bilgiyi sızdıranın sizi maniple etme niyeti de olabilir. Bazen haber şehveti gazetecileri, elde ettikleri kulis bilgilerini sağlıklı bir biçimde değerlendirmelerini engelleyebilir. Bu nedenle habercilik faaliyeti kolektiftir ve haber birkaç etkin denetimden geçer. Yazı işleri, istihbarat şefleri ve haber müdürleri bunun için vardır. Ve buralarda hayli deneyimli isimler görev alır.

Siyasi partiler de yaşayan yapılardır. Siyasi parti dediğimiz şey de bu yapıların içindeki insanlardır. Bu insanlarla sık sık görüşüyorsanız, o partinin muhtelif meselelerde ne yapacağını, nasıl karar alacağını hemen hemen bilirsiniz. Kafanızda o partiye ilişkin bir şablon vardır yani. Bu şablon çok önemlidir. Kulis olarak elde ettiğiniz bilgiyi hemen o şablona oturtur, uyup uymadığına bakar ve haber olarak ondan sonra değerlendirirsiniz. Bu gazetecinin en önemli sermayesidir. O nedenle muhtelif alanların, muhtelif partilerin uzman gazetecileri vardır.

SEÇİM NEDEN 1 AY ERKEN

Birkaç ay öncesine kadar erken seçimin kesinlikle olmayacağını, seçimlerin tam zamanında yapılacağını en yüksek tonda dillendiren iktidar ortakları bir anda çok keskin dönüş yaparak seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan ettiler. Gerekçeleri, bu 180 derecelik dönüşten daha ilginçti: Mevsimsel koşullar. Oysa 2018 yılındaki son seçimler 24 Haziran’da yapılmıştı. Bu ülkede 22 Temmuz’da seçim yapıldı. Erdoğan’ın ilk halk tarafından cumhurbaşkanı olarak seçildiği gün 10 Ağustos’tu. Yani yaz mevsiminin göbeği. Aylarca muhalefetin, ancak “rüyasında” görebileceği erken seçim aniden niye 1 ay önceye alınmıştı?

Seçimlerin 1 ay öne alınması iktidara göre erken seçim değil, seçim tarihini güncelleme. Yani nedenini Erdoğan ve belki de Bahçeli dışında bilen yok. Seçimler, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağına ilişkin tartışmaları bile ortadan kaldırmayıp, tam tersine yeni pek çok anayasal ve yasal tartışma yaratmak pahasına yaklaşık 1 ay öne neden alınır? 6 ay seçim ekonomisi uygulamakla 7 ay uygulamak arasında ne fark olabilir? 1 aylık fark cumhur ittifakına ne kazandırabilir, millet ittifakından ne alabilir? Sorular doğru, çoğaltılabilir ama yanıt yok.

Seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ın ilan edilmesi de ayrıca kafaları karıştırdı. Biraz tarih okuması olan herkes, 14 Mayıs’ın içerdiği anlam ile bugünün AKP’si arasında bağlantı kurulamayacağını, tam tersi etki yaratacağını dillendirdi. Doğrudur. Sonuçları itibariyle olmasa da 14 Mayıs, çıkış noktası itibariyle devlet otoritesini sandıkta yenen sivil hareketi anlatır. Şimdi devlet AKP’nin bizzat kendisi ve kendi kendine “yeter” diyen bir siyaset çıkıyor karşımıza. Burada o dönem devleti temsil eden İsmet İnönü’nün demokratik olgunluğu da yok. O zaman niye 14 Mayıs? Seçim odaklı bir lider olan Erdoğan tüm bunları düşünmemiş olabilir mi? Ya da yanında bulunan pek çok deneyimli siyasetçi.

MEDYUM MESELESİ

Seçimlerin 14 Mayıs’a alınması üzerine, nedenleri konusunda pek çok soruya yanıt bulunamayınca gözler astrolojiye çevrildi. Son zamanlarda bu çok sık yapılıyor. Çünkü bazı astrologlar seçimlerin mayıs ayında yapılacağını, hatta 14’ünde yapılacağını söylemiş. Aynı zamanda seçim yapılmayacağını söyleyenlere de rastlanıyor. Ama “tutturanlar” her zaman daha etkilidir.

Erdoğan’ın zaman zaman aldığı ve ilginç tarihlere rastlayan kararları, astrolojiyle bir şekilde bağ kurulmasını olanaklı kılıyor. Aynen 14 Mayıs gibi. Bu nedenle hemen “Saraydaki astrolog kim” soruları sorulmaya başlandı. Mesele “var mı?” kısmını aşarak “kim?” sorusuna kadar geldi.

Sarayda astrolog da medyum da yok. En azından ben var olduğuna ilişkin bir bilgiye, araştırmama karşın ulaşamadım. Ama sık sık “kalp gözü açık” hocalarla yapılan ritüeller var. Bunlar zikir gibi değil de dua okuma, rüya yorumlama ve geleceğe ilişkin, medyumlar kadar iddialı olmasa da bilgiler verme gibi dini çok zorlamayan faaliyetler. Erdoğan’ın aldığı kararlarda bu ritüellerin ilgisi var mı? Mümkün gözüküyor.

Sarayda bu iş için farklı hocalar konuk ediliyor. İlk akla gelen isim Hacı Bayram Camii çevresinde cemaati örgütlü olan Halim Hoca. Aynı zamanda Yargıda da çok etkin olduğu söylenen İlim Yayma Derneği başkanı. Aileye de hayli yakın.

Radikal gazetesinde yazarken Akif Beki 2003 yılında Erdoğan’ın Ebced analizini aktarmış. O analize göre 68 yaşında Erdoğan’ın yaşam öyküsünde radikal bir kırılma meydana gelecek. Bu yıla denk geliyor yani. Ebced analizi Erdoğan ve çevresi için çok önemlidir. Çünkü bu ilginç analiz yöntemi tamamen İslami’dir.

Muhafazakâr kesimde dini olarak cemaate liderlik edenlere hep insan üstü bir güç vehmedilir. Bu mesele insanlık tarihi kadar eskidir aslında. Osmanlı’da da medyumlar, cinci hocalar, üfürükçüler çok meşhurdur. Bazı padişahların bunların kontrolüne girdiği bile aktarılır. Dünyada da Nostradamus başta olmak üzere benzer öyküler vardır. Bu biraz insanın çaresizliğinin de ürünüdür hayat karşısında.

MİT’İN MEDYUMLARI

Rus istihbaratının cinlerle iş tuttuğu (üç harfliler mi demeliydim), CIA’nın medyumlarla çalıştığı yaygın olarak anlatılır. Tüm dünyada medyuma başvurma yöntemine Kanada yöntemi deniliyormuş. Her yerde varmış yani. MİT’in medyumlarla iş tuttuğu bilinen bir gerçekliktir. İlk duyduğumda çok akıllıca bulmuştum. Bir istihbarat elemanının ulaşması imkânsız olan tüm bilgiler medyumlarda ya da falcılarda olabilir, görüştükleri insanları düşündüğünüzde. Ama mesele öyle değilmiş. Örneğin MİT tıkandığı noktada, düşünce üretebilmek ve seçenek oluşturmak için medyumlara müracaat ediyor. Cüneyt Özdemir’in “Önemli İşler Dairesi” kitabında Dev Sol lideri Dursun Karataş’ın bulunabilmesi için medyuma müracaat edildiği bilgisi yer alıyor. Bu bilgileri araştırırken Karataş için yardım talep edilen kişi ile karşılaştım. Medyum Zodyak olarak bilinen Abdullah Sevgili, Posta gazetesinde 2010 tarihinde yayınlanan röportajında, isim vermeden örgüt adı vererek olayı anlatıyor. Medyum Zodyak çok sayıda teröristin yerini bildirdiğini ve örtülü ödenekten çok büyük paralar aldığını söylüyor. Bu olaylar 1994 ve 1996 yılları arasında olmuş.

Memlekette her iş acayip olunca ortaya çıkan soruların yanıtları da doğal olarak acayip yerlerde aranıyor. Mesela neden erken seçim kararının alındığını hepimizi ikna edecek şekilde anlatsalar, kimse medyum, falcı, astrolog peşinde koşmayacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR