TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Seçmen davranışı: İhtimaller beklentiler
Binlerce insanı işkenceden geçiren, katleden, demokrasiyi askıya alan faşist diktatör Pinochet, yaptığı onca kötülüğe rağmen yıllarca halk desteği aldı. Pinochet, 1973-1990 yıllarını kapsayan 17 yıllık iktidarı sonunda kaybettiği seçimde solcuların, sağcıların, muhafazakârların oluşturduğu büyük bir cepheye yenildi. Ancak o yenilgi sürecinde bile Pinochet %44 oy aldı. Onca baskıya, şiddete, hukuksuzluğa ve halkın yaşam alanlarının daraltılmasına rağmen bir diktatörün hala o kadar oy almasının arkasında yatan neden, tarihsel olarak bugüne de ışık tutacaktır. Şilili yoksul bir annenin onca katliama ve baskıya rağmen o dönemde hala Pinochet’e oy vermesini “ama çocuğum eğitim alıyor, krediyle ev, araba, tv alabiliyoruz” diyerek açıklamasının arkasında yatan temel neden neoliberal politikaların yarattığı görece yanılsamalardı.
Türkiye’de 1980 askeri darbesinden sonra neoliberal politikaların 1. kuşak yapısal dönüşümlerinin yaşandığı Turgut Özal döneminde de, 2. kuşak (konut sağlık, eğitim, sosyal güvenlik) yapısal dönüşümlerinin yaşandığı AKP döneminde de göreceli bir gelişme yaşandı. Köylere kadar uzanan telefon hatları, büyük projeler, tüketim çılgınlığı, özelleştirme politikaları, kentsel dönüşümler, konut politikaları sermaye birikimini yeniden üretirken yaşam tarzında ve toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında tabiri caizse dünyaya gidemeyenin ayağına dünyada üretileni getirdi. Neoliberalizmin bu yanılsamalı yaşam tarzının kentsel politikaları ise AKP iktidarı ile uygulandı.
AKP’nin düşmeyen oyu yeni kentliler mi?
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında kentleşme oranı %65’lerdeydi. Yani nüfusun %65’i kentlerde %35’i kırsalda yaşıyordu. Yirmi yıllık iktidarı süresinde kentleşme oranı %93’lere çıktı. Kırsalda yaşayan %28’lik kesim altyapıdan yoksun da olsa, çarpık da olsa kentsel politikalarla, bütünşehir yasasıyla köyden mahalleye dönüştü. Altyapıdan yoksun yeni kentli nüfus, yoksulluğu, yoksunluğu, işsizliği derinleştirdi. Bu yeni kentliler yardımlarla, üretmeden yaşamını idame ettiren, sağlık hizmeti alan, çocuğunu okutan, ücretsiz otobüse binen bir muhtaçlık ilişkisi ile ulaşamadıklarına ulaşma ihtimallerini satan iktidarın oy deposu haline geldi. Neoliberalizmin yanılsama çemberine giren yeni kentliler ihtimalleri sevdi. Kredi ile ev sahibi olma ihtimali, araba sahibi olma ihtimali, özel hastaneye gidebilme ihtimali, hızlı trene ve uçağa binebilme ihtimali, cep telefonu alabilme ihtimalini sevdi. İhtimalleri çoğalttıkça neoliberalizmin yarattığı bu ihtimallere hiç erişemeyecek kesimlerin erişme umudunu besleyen bir iktidar gerçekliği ortaya çıktı.
"İhtimallerden beklentilere"
Ekonomik krizin can yakıcılığında ihtimallere erişilemeyen bir noktada tam da seçim sürecinde iktidar şimdi de beklentileri büyütme dönemine girerek seçmeni kontrol etmeye çalışıyor. Emeklinin, memurun, asgari ücretlinin zam alma beklentisi, ek gösterge beklentisi, EYT beklentisi, atama beklentisi, öğrenci affı beklentisi, imar affı beklentisi derken iktidar el büyüttü. Kiraların yüksek olduğu, konut edinmenin artık ihtimalin de ötesine geçtiği, ev sahipliği oranının %57,5 olduğu bir dönemde, hazine arazilerini, alt yapısını hazırlayarak, “arsa bizden, evinizi yapın” diyerek yeni bir ev edindirme beklentisi yarattı. Herkesin, hepimize ait olan devletin malı üzerinde kendi evini yapma beklentisi inşaat sektörünü ve inşaat sektörü ile birlikte 250’yi aşkın sektörü besleyen ekonomisi ile yeni bir ihtimal ve beklenti yarattı.
"Siyasetin kentleşmesi”
Neoliberalizmin yarattığı yanılsamalarla ihtimaller ve beklentilerle beslenen, yerinden kımıldamayan, kararsız kalan seçmen kitlesinin yer değiştirmesi için muhalefetin sahici, ihtimalleri yüksek, beklentiyi çoğaltacak projelerinin ve programlarının olması gerekiyor. Psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin en altındaki yeme-içme, nefes alma, barınma gibi ihtiyaçları çözülmeyen kesimlerin, en üstlerde yer alan sorgulama, kendini bulma, etik, estetik ve kültür-sanat gibi kaygıları maalesef olamıyor.
Yerel yönetimler bu açıdan sosyal projelerin yanında yaratıcı kentsel politikaları ile beklentiyi büyütebilir. Barınmaya ve gıdaya erişim ihtiyacının zirvede yaşandığı bir dönemde, yerel yönetimlerin konut sorununa alternatif yaratma, kentsel tarım ve kentli çiftçilik üzerinden barınma, gıdaya erişim ve işsizliği çözebilme ihtimalini ve beklentisini programlamak, hatta ötesi, hayata geçirmek zor değil. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ucuz kiralık konut uygulamaları, Ankara Batıkent örneği, 97 yıl önce kurgulanan Atatürk Orman Çiftliği’ndeki kentsel tarım politikası, kaynağa dönülmesinin örnek mekânsal kurguları. Aksi durumda ihtimalleri ve beklentileri seven seçmeni yerinden kıpırdatmak zorlaşıyor. Öyleyse, bu seçmen davranışının bir de kentleşme üzerinden değerlendirilmesi, siyasetin kentleşmesi önemli.