Yine, Yeniden CHP | CHP’nin tarihi kurultayları (1)

SEDAT BOZKURT


Uzun bir aradan sonra TRT radyo 3’te haber bülteni, bir rutin, hatta belki de zorunluluk haline gelen “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan” yerine CHP’li Önder Sav diye başladı. Belki de bu bir ilkti. Önder Sav ne yapmıştı ya da ne olmuştu ki sadece TRT bültenlerinde değil iktidarın tüm medya organlarında bir anda haber olmuştu? (Aslında burada TRT ile iktidarın elindeki medya organlarını ayrı kategorilerde değerlendirmemek lazım. Hepsi kamu kaynaklarıyla hem el değiştiriyor hem de çalışıyor. Hepsi bir nevi “devlet kanalı” yani).

Seçimlerin kaybedilmesinden sonra kendi iç tartışmalarına dönen CHP’de, sadece Önder Sav değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, TBMM Grup Başkanı Özgür Özel ve pek çok CHP’li kullanılan haberlerin öznesi oldu. TRT dışında bir haber kaynağı olmayanlar, muhtemelen bu isimlere ilk kez tanıklık yaptılar. Son yıllarda ilk kez iktidarın medyasında, her haber bülteninin içinde onlarca kez CHP’nin adı dillendirildi. Baykal ekibinden isimler kanal kanal dolaşarak mevcut CHP ile genel başkanına yönelik ağır eleştirilerde bulundular. Yaptıkları açıklamalar günlerce tekrar tekrar yayınlandı. (Burada Önder Sav’ın hakiki bir CHP’li olduğunu hatırlatmak lazım. Yönetimini, yaptıklarını, açıklamalarını beğenmeyebilirsiniz).

İktidar medyasının CHP’ye bu taarruzu sadece onu “yıpratma” niyetiyle açıklanamaz. Cumhuriyet ile yaşıt, 20 gün sonra 100 yaşına girecek olan bir partinin toplumsal gücünü ne kadar yıpratabilir ya da azaltabilirler?

AKP elinden gelse, Türkiye Cumhuriyeti tarihini iktidara geldiği günden başlatacak. Bunun hafif denemelerini de yaptı. Pek çok değeri aşındırmaya çalıştı. CHP de bu planın dışında değil. Bugünkü, dünkü hatta yarınki yönetimlerinden bağımsız olarak, bunlar doğru olmayan isimlerden de oluşabilir, CHP, taşıdığı tarihsel miras ve deneyimlerle bu ülkenin gerçekten sigortası, fren sistemidir. Bu ülke tarihinin bizzat kendisidir. Bu iddialı cümlenin altını da doldurmak lazım, havada kalmasın.

CHP’nin tarihi birer katılımcılık sembolü olan kongrelerle başlar, ilki Sivas Kongresidir. Sivas'tan önce toplanan Erzurum Kongresi ve Büyük Millet Meclisi. 4 Eylül 1919’da Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurtuluş savaşını örgütlemek üzere Sivas’ta toplandılar. CHP’nin ilk kongresi olarak kabul edilir bu. Resmen partileşmesi 9 Eylül 1923’tür.

CHP’nin 2’nci kurultayı 1927 yılında toplandı ve Mustafa Kemal Atatürk bu kurultayda Nutuk’unu okudu. Bu kurultayda, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik partinin temel ilkeleri olarak belirlendi. Atatürk konuşmasını 5 günde tamamladı ve kurultay onu “partinin değişmez genel başkanı” ilan etti. 1931 yılındaki Kurultay’da Devletçilik ve İnkılapçılık ilkeleriyle 6 ok tamamlandı. 1935 kurultayında fırka gitti, partinin adı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirildi. (1936 yılında parti ile hükümet birleştirildi. İçişleri bakanı genel sekreter, valiler CHP il başkanı olarak atandı. Devletin niteliklerine CHP’nin okundaki 6 ilkesi eklendi. Detayı atlamayalım; il başkanları vali olmadı, valiler CHP il başkanı oldu)

CHP ilk olağanüstü kurultayını Atatürk hayatını kaybedince 1938 yılında topladı. İnönü “değiştirilmez genel başkan” oldu. Atatürk’e ebedi şef, İnönü’ye de milli şef unvanları verildi. 1939’daki 5’inci kurultayda parti “sivilleştirilmeye” çalışıldı. Memurların partiye üye olması yasaklandı. İçişleri bakanı genel sekreter, valiler de il başkanı olamayacaktı. Partide denetim sistemi oluşturuldu. 6’ncı kurultay 1943 yılında toplandı. 2’nci dünya savaşı nedeniyle ulusal güvenlik ana konu oldu. Partinin programına “cihan harbinden sonraki ihtimaller- cihan harbindeki idare” başlıklarıyla yeni bölümler eklendi. (Tek parti döneminde olmasına karşın, kolektif karar alınan kurultayda ülke meselesine ilişkin politikalar belirleniyor, bu çok önemli)

2’nci olağanüstü kurultay 1946 yılında toplandı ve “değişmez genel başkan” unvanı kaldırıldı. Bir yıl sonraki 7’nci kurultayda İnönü ilk kez oy birliği ile değil oy çokluğuyla seçildi. Cumhurbaşkanının genel başkan olması halinde tüm yetkileri, kurultay tarafından seçilmiş genel başkan vekiline devredeceğine ilişkin düzenleme parti tüzüğüne eklendi. Yani, tek parti döneminde partili cumhurbaşkanı modelinden uzaklaşıldı. Bu kurultay çok listeli gerçekleşti, aday olmamasına karşın Recep Peker’e 25 oy çıktı. 1947 yılında toplanan 7’nci kurultayda CHP’nin politik duruşunda ciddi bir değişikliğe gidildi. Bu değişiklik, 19 gün süren kurultay boyunca tartışıldı. (Yazıyla da tekrarlayalım on dokuz gün)

CHP muhalefete düştükten sonra parti organizasyonunu değiştirdi. 1951 yılındaki 9’uncu kurultayda Parti Meclisi oluşturuldu. Kadın ve gençlik kolları kuruldu. DP iktidarının rotası iyice belli olmaya başlayınca 1953 yılında toplanan 10’uncu kurultayda parti programına yargıç bağımsızlığı, hukuk devleti ve anayasa mahkemesi gibi konular eklendi. Kemalizm yerine Atatürk yolu politik hat olarak adlandırıldı.

Kurultayların bu özeti sizi yanıltmasın, hepsinde çok ciddi ve günler süren tartışmalar yaşandı. Bugünün, sadece seçim için ve sadece bir gün toplanan kurultaylarıyla kıyaslanamaz. İnönü, tüm gücüne karşın pek çok tüzük değişikliğini delegelere kabul ettiremedi. 1957 yılında alınan seçim ittifakı kararını da 13’üncü kurultay iradesi verdi, parti organları ya da genel başkan değil.

1966 yılında 18’inci kurultayda İnönü CHP’nin politik kimliğini, “ortanın solu” olarak tanımlayınca, partiden ayrılmaların da yaşanacağı ve uzun yıllar sürecek bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş oldu. Bu tartışmaların alevlenmesi üzerine 1967 yılında, 4’üncü olağanüstü kurultay toplandı. Turhan Feyzioğlu ile süreç sonunda 49 milletvekili ve senatör CHP’den istifa etti. CHP’de 1970 ve 1980 yılları arasında 8 kurultay daha toplandı. Bugüne kadar 19 olağanüstü, 36 olağan kurultay toplamış bir partidir CHP. Yani olağan ya da olağanüstü kurultayının toplanacak olmasının haber değeri olmaması gerekiyor. Bir parti rutinidir.

Kimsenin burnu kanamadan 1950 yılında devletin yönetimini sandıktan çıkan sonuçla Demokrat Partili kadrolara devreden, “Değiştirilemez genel başkan” unvanını kurultay iradesiyle terk eden milli şef İnönü, genel sekreteri Bülent Ecevit’e genel başkan seçilince “genel başkana yardımcı olmalıyız” diyerek 33 yıllık makamına, ardından da 49 yıldır üyesi olduğu partisine veda etmiştir.

Genel başkan değişiminin hemen ardından, 14 Ekim 1973’te yapılan seçimlerden uzun yıllar sonra CHP birinci parti olarak çıkmıştır. 1974 yılında toplanan 22’nci kurultayda “ortanın solu- demokratik sol” kavramları üzerinden tartışmalar yürümüştür. Bu kurultayda “ortanın solu” CHP gitmiş, yerine, “demokratik sol” CHP gelmiştir. Bu solculuğu da bizzat Ecevit kendine özgü bir tanımla tarif etmiştir. Aslında tarif etmeye çalışmıştır. Siyasi hayatı bu çabayla geçmiştir de diyebiliriz.

(Soğuk savaşın bloklaşmasının ülke üstündeki baskısına karşın kendini öyle ya da böyle, o dönemin en “cız” kimliği, solcu olarak etiketleyen ve bunda da ısrarcı olan bir CHP var karşınızda. CHP’nin solculuğu bugün tüzükte yer almasına karşın o gün kolay olmadı. Vazgeçmesi de kolay olmaz bu nedenle)

CHP’nin 1976 yılında toplanan 23’üncü kurultayında, daha sonra sürekli “hizip” olarak adlandırılacak Deniz Baykal hareketi ilk kez ortaya çıkmıştır.

14 Ekim 1979 yılındaki senato yenileme ve boş bulunan üyelikler için yapılan ara seçimlerde CHP’nin oyu, yüzde 41’den yüzde 29’a düştü. Bunun üzerine öncülüğünü Baykal ve Ali Topuz’un yaptığı parti içi muhalefet harekete geçti. Ecevit, muhalefete meydan okuyarak kendisine “güvenoyu” istemek için 8’inci olağanüstü kurultayı topladı. 4 çekimser 20 ret oyuna karşılık 1341 oy ile güven tazeledi.

Bu kurultayın delegeleri, 12 Eylül askeri darbesinin kapattığı partilerini açmak için tam 13 yıl sonra tekrar bir araya geldiler ve CHP’yi açtılar.

(12 Eylül darbesinin kapattığı partilerden sadece CHP’nin tekrar açılmasına kapatılmadan önceki son kurultayın delegeleri karar vermiştir. AP ile MHP kurultayını toplamış açılmamasına karar vermiş, MSP ise kurultayını bile toplamamıştır)

Bugünkü CHP, Sivas kongresinde kurtuluş savaşı için yola çıkan, cumhuriyeti ilan eden ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran partinin bizzat kendisidir, devamı değildir. Ve parti olarak olgunlaşmasının 57 yıllık kısa özeti de günler, haftalar süren kurultaylarda yaşadığı değişim ve yenileşme de yazımda mevcut. Detayları meraklılar lütfen araştırsın, gerçekten hem heyecanlı hem de çok öğretici, her anlamda.

Yarın bu yazının 2’nci bölümünü okuyacaksınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SEDAT BOZKURT Arşivi
SON YAZILAR