TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Yürüme Zamanı
Ten ve Taş adlı eserinde sosyolog Richard Sennet “Modern birey, her şeyin ötesinde hareket halindeki insandır” diye ifade eder. Hareket halinde olmak bedeni en diri tutan eylem. Fiziksel ve zihinsel olarak dirilik insanlığın sağlıklı gelişiminde önemli bir etken. Hareketliliğe anlam katan ise yürüme eylemidir. Yürümek kamusal alanda toplumsallaşmanın sosyal hayat dokunmanın,en özgür biçimi.
Endüstri devrimi ile birlikte hızlı ulaşım biçimleri yürümeyi bir zorunluluk olmaktan çıkartırken, yürüme kentlerle birlikte keşfetme, tavır alma ve hafızanın tazelenmesinde politik bir içerik kazandı. Kent yönetilenle yönetenin, yoksulla varsılın, farklı kültürlerin dolayımsız olarak karşılaşma hakkını bize sağlaması gerekirken, neoliberalizmin azgın kentleşme ve rant odaklı politikaları ile yürüme ve karşılaşma hakkı kent mücadelesinin bir parçası haline geldi.
Dünya’da tasarlanmış dört Başkentten birsi olan Ankara, Cumhuriyet’in planlı yıllarında yürümenin önemini kentsel planlama da gösterir. Herman Jansen tarafından 1932 tarihli planda yeşil yollar önem kazanmıştır. Yaya-bisiklet-araç yolu ayrımı, güneşin geliş yönüne göre yapılan planlarda yayaların konforu dikkate alınarak planlanmıştır. Ana akslarda bulunan yeşil yolların, çevresinde okullar, parklar, araç trafiği ile bölünmesini engellemek için çıkmaz sokaklarla, sürekliliği sağlanmıştır. Ankara’da Anıttepe’den başlayıp, parkları birbirine bağlayarak Necatibey Caddesi’ne inen, sonra Saraçoğlu Mahallesi’ni yanına alarak, Kumrular Sokak’tan devam eden, Güvenpark’ta soluklanıp oradan Yüksel Caddesi’ne bağlanarak, ağaçların altında, Ahmetler Caddesi’ne kadar uzanan aks o dönemden bugüne gelen en önemli yeşil akslarından birisidir. Günün her saatinde yürüyenleri görebildiğimiz, kentsel hafıza noktalarından olan bu aks yaya öncelikli ulaşıma verilecek en önemli örneklerden birisi olarak, bütün bozulmalara, işgallere rağmen korunuyor.
Cumhuriyet’in temsil aksı olan Atatürk Bulvarı’da, sosyal ve kültürel ortam ile yürüyüş güzergahının merkezi kamusal alanı olarak planlanır. Bulvarın iki yanı geniş kaldırımlı, ortasında ise kesintisiz şekilde ulaşımı sağlayacak yeşil yol koridoru planlanır. Yolun etrafında, sinemalar, okullar, parklar ile sürekliliği sağlayacak mekânlar tasarlanır. Bulvar kavramı cadde gibi değildir, yaşamın aktığı bir etkileşim ve sosyal alanın kendisini tarifler.
Bulvarın iki yanında ve ortasında ağaçların altında yürünecek şekilde planlanmıştı. Kent büyüdükçe yollar yaya önceliği yönetenlerin umurunda olmadı varsa yoksa yol. Bulvar’da yollar genişletildi, ortadaki yeşil yol refüje dönüştü, alt geçitler ve katlı kavşaklar ile süreklilik bozuldu. Ulus’tan, Çankaya’ya kesintisiz şekilde yürümek mekânsal olarak yok edildi.
Yürümek bir direniş eylemi
Kentleri yürüyerek keşfetmenin, bir yerden bir yere yürüyerek ulaşmanın nerdeyse mümkün olmadığı, ulaşım politikalarının otomobiller üzerinden şekillendiği Başkent’te yürümek aynı zamanda bir direniş eylemine dönüştü. Bize dayatılan. bizi kuşatan ve yaşam tarzını dizayn etmeye çalışan otomobil öncelikli kentsel politikalara karşı yürürken yaratıcı bir yer bulmak, kuşatılmış kaldırımları kullanmakta ısrar etmek, karşınıza çıkan alt üst geçit, kavşaklar, reklam panoları gibi her bariyeri aşarak yürümekten vazgeçmemek bu direnişin en görünen eylemi. Ulaşım ana politikaları yaya öncelikli değil de otomobil öncelikli planlanınca yürüme eylemi koşturmacaya dönüştü. Koşturmaca içerisinde kentte yürümek, bir yerden bir yere yürüyerek ulaşmak hayal oldu. Gündelik hayatın en önemli eylemliliği olan yürüme eylemi kentsel politikalar içerisinde değerlendirilmeyince, yürüme eylemi günde on bin adım atmaya indirgendi. Yürüyebilen kentler yerine, parklarda yol kenarlarında yürüyüş yolları yapıldı.
Yürürken fark etmek
Oysa kentte yürümek aynı zamanda sosyalleşmek, farklı kesimlerle karşılaşmak kenti yeniden öğrenmek ve keşfetmektir. Kent bir üniversite gibidir, size öğrenmenin ipuçlarını mekanları, anıtları parkları ile bir bütün olarak sağlar. Sokağın özgürleştirici rolü ile kentsel özgürlüğün ifadesi olarak benliğinize işler. Yürürken, bakmak ve görmek arasındaki en önemli detayı fark ederseniz.Bakıp geçmek değilde, içerisindeki derinliği hissetme ve hikayesini görmeyi bilinçli yürüme sağlar. Hafızanızı tazeler, geçmişle gelecek arasında köprü kurar.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Cumhuriyet’in ve Başkent’in 100.yılı etkinlikleri kapsamında uzun yıllardır gerçekleştirdiği, kentsel hafıza yürüyüşleri olan bilinçli yürüme eylemini halka açıyor. Başkentin hafızasını, kültürel politik coğrafyası ve hikâyesi ile birlikte toplumla buluşturmanın köşe taşlarını oluşturan rotalarla alanında uzman yürütücüler eşliğinde kenti adımlıyor. Geçmişi geleceğe bağlayan bir birikim oluşturuyor. Kent yürüyüşçüleri ile gruplar halinde yapılan onlarca rotayla, bakıp geçtiğiniz görmediğiniz hazineleri bilince çıkartırken Başkenti savunmanın onu sevmek ve tanımaktan geçtiğinin de altı çiziliyor.
Devletin Mahallesi: Saraçoğlu Mahallesi, Kalenin Eteklerinde, Tarihin İzinde, Cumhuriyet’i Atatürk Bulvarı Üzerinden Okumak, Kentin Saklı Coğrafyası, Mor Rota, Ankara Sanatı: heykellerin izinde, Bir Cumhuriyet Klasiği: Atatürk Orman Çiftliği, Anafartalar Caddesi ve Gündelik Hayat, Kente karşı işlenen suçlar, 1940'lardan bugüne bir cadde: Posta Caddesi, Yahudi Mahallesi, Jansen yeşil yol ve onlarca rota ile geçmişinden geleceğine başkenti ve Cumhuriyeti adımlayarak bilince çıkartma arzusu yürüyüşlerle ete kemiğe bürünüyor.
“Devrim yapamazsanız, devrim olmanız gerek”
Ankara’nın yaya öncelikli hale gelmesi Başkent için bir devrim, kentliler için gerçek bir nefes olurdu. Ama kentsel yaşantımızın içerisine sirayet edecek kentsel bir devrim umutları yaklaşan yerel seçimlerde belki bir umut büyütebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, yerel seçimler yaklaşırken, mücadeleyi bir yana bırakıp yakınanlar, öfkelenenler, kendini geriye çekenler, içinden haber okumak, televizyon seyretmek bile gelmeyenler için Ursula Le Guin’in Mülksüzler kitabından bir hatırlatma yapalım. “devrim yapamazsanız devrim olmanız gerek… Politik kimliğimiz, politik sorumluluğumuzu birilerine devredip, ardından onlardan yakınarak ya da onları körü körüne izleyerek yaşadıkça insanlığın huzurunu sağlayacak politik bir modele ulaşmamız da mümkün olmayacak”
Yürüyen Ankara, yürüyen kentler için her alanda yürüme zamanı…