TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN

Anlatı ve mekân: Evlilik Portresi

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN


Mimarlık ve sanatın dalları arasında kopmaz bir bağ vardır. Bu bağ bazen bir kitapta, bazen resimde, heykelde ya da müzikte çıkar karşınıza. Yaşamın bir parçası olan bu bağ ile bir bakmışsınız o eserin içerisinde bulursunuz kendinizi; eser tıpkı bir ev gibi size mekan olur.
Bu yüzden yaşamın her anında, bir yapıyı, bir eseri incelerken, bir kenti gezerken, bir tabloyu incelerken, bir müziği dinlerken, bir kitap okurken sadece anlatıyı değil, anlatının geçtiği mekânları da okuruz.

Başarılı bir tasarım ve analiz kurgusunda, temeli, çatısı, çevresi, habitatı, dönemi karakterize eden sosyal siyasal ekonomik olayları bütüncül bir bakış açısıyla, mimari düşünüş tarzıyla ele alınır. Nazım Hikmet, SSCB Mimarlık Dergisi’ne yazdığı "Ya Meçtayu" (hayal ediyorum) başlıklı yazısında, mimari düşünüş tarzına şöyle değinir: “Ben yazarım ve mesleğimin doğası gereği mimariyle aramda kan bağı var. İster müzik, ister resim, isterse de edebiyat olsun, her türlü sanat eserinin temelinde mimari düşünüş ve kompozisyon ilkesi yatar.”

Mimarlık sadece bir bina tasarlama eylemi değil, bir düşünüş tarzıyla bir kültür yaratır. İçerisinde bulunduğu sosyal, siyasal, ekonomik süreçlerden etkilenir. Büyük fotoğrafı görmek, bütüncül bakmak, o bütünlüğün içerisinde en küçük detayı tasarlamak ve toplumsal etkisini düşünmektir aynı zamanda mimarlık.

Kitap mekan

Çok satanlar listesinde yer alan ve pek çok ödül almış Kuzey İrlandalı Maggie O'Farrell’in “Evlilik Portresi” kitabını okurken her satırında o mimari düşünüş tarzını hissettim. Bütüncül bir bakış açısı ile geçmişle bugünü birbirine bağlayarak bize dersler çıkartan, zengin, renkli ve akıcı anlatımı ile sizi kurgunun içerisine çeken, kimi yerde iç ses ve dış seslerle sınır kavramını düşünsel olarak yaratan, temelinden çatısına kadar dolu dolu bir yapıt.

Olayların geçtiği mekânlar, kentler, yapılar, insan mekân birlikteliği ile sadece bir anlatı değil okuyucu açısından kentsel bir öğreti sunar. Gerçek bir hikâyeden yola çıkılan eserde, mekân sizi geçmişten geleceğe doğru bir yolculuğa çıkarır. Mekânın belleği canlı tutan anlam değeri bir kez daha güçlü bir şekilde varlığını hissettirir ve varlık değerine dönüşür.

İtalya’da Rönesans döneminde Medici ailesini, yaşlı Cosimo ve muhteşem Lorenzo’yu bilmeyen yoktur. İtalya’nın Toskana bölgesinde hüküm süren Mediciler, ticaret ve bankacılıkla Floransa’da zenginliğe ve siyasi bir güce kavuşur. Sanatsever aile, sanattan edebiyata mimarlığa kadar İtalya Rönesansını etkiler ve finanse eder. Brunelleschi, Botticelli, Leonardo Da Vinci, Donatello, Raphael, Michangelo gibi pek çok sanatçıyı, filozofu desteklerler. Floransa’yı sanatın ve kültürün odağı haline getiren Medici Ailesi, sanatı bilimle buluşturan bu dönemde modern çağa taşınan bir adım taşı olarak simgeselleşir.

Leonardo’nun Mona Lisa’sını, Brunelleschi’nin muhteşem kubbesini, Michenangelo’nun Davut Heykeli’ni insanlığa hediye eden yer Floransa, Rönesans'ın kent kitabıdır.

Edebiyat ve mimarlık

Maggie O'Farrell’in “Evlilik Portresi” kitabı Floransa’da Palazzo’da başlayan, Medici ailesinin sıra dışı asi kızı olan Lucrezia’nın, 16 yaşında ablasının yerine Ferrara Dükü Alfonso ile evlenmesini anlatır. Palazzo, ilk sahibi Bankacı Luca Pitti’nin adını taşıyan Pitti Sarayı olarak bilinir. Saray 1550 yılında Medici Ailesi tarafından satın alınır ve Toskana Dükalığı’nın ana yönetim binası olarak kullanılır. Bugün bünyesinde beş müzeyi, Medici Ailesi’nin sanat koleksiyonlarını da barındıran yapı, O’Farraell’in kaleminde, 500 yıllık bir hikayeyi bugüne taşıyan bellek mekan olarak okuyucusuna bütünlük içerisinde hatırlatılır ve bugüne iz bırakır. Beş yüzyıllık bir iz ile birlikte eserin geçtiği mekânlar zihninizde yeni edebiyat ve mimarlık rotasının da oluşumuna olanak sağlar.

Ferrara Düşesi olan Lucrezia’nın hikayesi İtalya Rönesansında iktidarın hegemonik ilişkilerini kadınlar üzerinden nasıl kurgulandığına, kadının rolüne, isyanına, iç ses ile dış ses arasındaki sınırda gidip gelmelerine, cesaretine, teslimiyetlerine sahne olur. Hikaye sizi Floransa’dan Delizia’ya ve Ferra’raya kadar götürür. Eserin hikâye ile birlikte mekansal kurgusunun gücü tarihsel bir çerçeve ile köşe taşlarını oluşturan mekanlarla çevrelenir. Canlı ve renkli çevresel anlatılarla, saraylardan kırsal yerleşkeye, taş binalardan doğal güzelliklere, merdivenlerine, ressamların çalışırken kendi bütünlüğü içerisindeki çalışma tarzlarına, kadın kahramanımız Lucrezia ile yolculuğa çıkartır.

Bir anda, kendinizi sarayın bir köşesinde, bir çocuk odasında, vahşi bir kaplanın kafesinde ya da ormana nazır bir pencerenin önünde bulabilirsiniz. Zihninizi tetikte tutan örgüsü ile belleğinizi sürekli çalıştıran kurgu bir film şeridi gibi sahneleri ayırır ve bütünleştirir.

“Evlilik Portresi”nin nasıl tasarlandığı yazarın bir rehber gibi notları ile sonlanır. Satır aralarında yeni bir kulvara doğru gidecek, Medici Ailesi’nin kadınlarının cinayete kurban gitmesi de bir soru işareti olarak yer alır. Her gün kadın cinayetleri ile karşı karşıya kaldığımız günümüzde, kim bilir beşyüz yıl ötesinden esaslı bir mesajdır belki de bu.

Mekanın gücü ile edebiyatın gücünün buluştuğu, İrlanda pasaportu bulunduğu için 15 yaşında çıplak aramaya maruz kalan ve “ailenizde IRA militanı var mı?” sorusu hiç eksik olmayan Maggie O'Farrell’in kaleminden çıkan “Evlilik Portresi” kitabı okunulası kitaplar arasında. O’Farrell’in isyankar kadın izlerinin illa ki kitaba yansıdığı, doğduğu ve büyüdüğü kentin mekanlarının ona sunduğu bir zorunlulukla mimarlık ve edebiyatın kopmaz bağlarını kurmuş belli ki.

Yaşamanın her anında ve sanatın her dalında mimari düşünüş tarzının bütüncül bakmanın, verdiği heyecanı ve keşfi hissetmeniz dileğiyle, hayal etmeye devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN Arşivi
SON YAZILAR