TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Ekmek kokulu apartman
2024 yılını geride bırakırken, mahalle aralarında Ankara tam bir şantiye alanına dönüştü. Cumhuriyet’in köklü mahalleleri olan Ayrancı, Küçükesat, Gaziosmanpaşa, Emek, Bahçeli bölgesinden geçerken mutlaka bir yapının yıkıldığına şahit oluyoruz. Şahit olduğumuz şey sadece bir yapının yıkımı değil bir dönemin ve belleğin yıkımı aynı zamanda. İki katlı üç katlı mekânlar, tasarlanmış cezbedici cepheleri ve anılarımızda kalan görüntüleri ile aramızdan bir bir alınıyor. Kapı kolundan, trabzanlarına, posta kutularından apartman isimlerine, pencere detaylarına ve bahçe düzenlemesine kadar estetik ve fonksiyonel olan mimari tasarımlar bu yıkımlarla birlikte bir bir tarihe karışıyor.
Yerine yapılanlar ise, içinde bulunduğu dönemin yozluğunu hatırlatan şekilde, birbirine benzeyen aynı malzemelerle ve benzer tasarımlarla kimliksiz, estetik cerrahiden çıkmış gibi yaşamın içerisine ruhsuz olarak katılıyor. Kentler kimliksizleşiyor, anılarından belleklerinden yoksunlaşıyor, kentsel dönüşüm, kentsel demans her yere sirayet ediyor.
Önce camlar kırılıyor, sonra pencere ve kapılar sökülüyor. Etrafı paravanlarla çevrilerek çevresinden yalıtılıyor. Bir sabah geçtiğiniz yolda sizi eksilten bir şey olduğunu o paravanların arkasındaki yapılarının yıkımı ile öğreniyorsunuz.
Küçükesat Mahallesi
Ankara’da Esat Caddesi Atatürk Bulvarı’ndan Akay yokuşu ile başlar ve Bağlar Caddesi’nde Tepebaşı’nda sonlanır. Ankara’nın Başkent olması ile Cumhuriyet’in bürokratları ve memurları için konut ihtiyacı açığına bir çözüm olarak geliştirilen kooperatifleşme, 1950’li yıllarda apartman kooperatifleri ile yaygınlaşır.
Küçükesat yeni şehrin merkezi olan Kızılay’a yürüme mesafesinde, bir yanında, Seyranbağları, bir yanında Kavaklıdere ve Gaziosmanpaşa ile tek katlı iki katlı evleri ile bağlık bahçelik ortamını 1950’li yıllardan sonra orta sınıfın, memurların yerleştiği apartmanlaşmaya bırakır. Bağların yerlerinde apartmanlar yükselir. Kooperatifler birbirini izlercesine çoğalır. Arı Yapı Kooperatifi, Mühendisler Birliği Yapı Kooperatifi, Küçükesat Arsa ve Yapı Kooperatifi, Mintrak Yapı Kooperatifi, Büyük Barajlar Yapı Kooperatifi, Otuzevler Yapı Kooperatiflerini 1970’li yıllarda müteahhit eliyle apartmanlaşma izler. Üç dört katlı yapılar cadde etrafında ve bağlayan sokaklarda yükselir.
Mahalle genişledikçe, Esat Caddesi sinemalarıyla, gazinolarıyla, lokanta ve pastaneleri ile çekim merkezi haline gelir. Kavaklıdere ve elçilikler bölgesine yakınlığı ve Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile birlikte 1950’den sonra Başkent’e gelen Amerikalıların da ikamet ettiği yerlerden birisidir artık Küçükesat.
Esat Caddesi’nin Tunalıhilmi Caddesi ile kesiştiği nokta Esat Dörtyol kavşağıdır. 1963 yılında Ankara Garnizonu’nda görevli silahlı kuvvetler mensuplarının lojman ihtiyacını karşılamak üzere satın alınan askeri lojman yapısı Esat Caddesi, Nenehatun Caddesi ve Bülbülderesi Caddesinin kesişiminde bir kavşak daha oluşturur.
Mahalle dönüşüyor
Pazaryerleri, parkları, caddeye yayılmış dükkânlarla birlikte, ticaretin, kültürün birbirine geçtiği, arka bahçelerini birleştirsek devasa yeşil alanın ortaya çıkacağı Küçükesat, yeni dönemin yık yap kültürüne hızlı giriş ile köklü mahalle dokusunu kaybediyor.
Çocukluğumun geçtiği bu bölgenin değişimi her gün belleğimizi daha da zorlayacak süreçlere doğru gidiyor. Esat Caddesi üzerindeki sinemalar kapandı. Esat Camisi’nin hemen yanında yer alan açık hava sinemasında ahşap sandalyelere oturarak patlamış mısır yiyerek izlediğimiz filmler dün gibi aklımda. Karınca Sineması’nda en son Barış Manço’nun da katıldığı 1975 yapımı “Baba Bizi Eversene” filminin gösterimine Esatlıların sinemaya akını belleklerimizdeki yerini koruyor.
Çocukken, Esat Pazarı bana kocaman gelirdi. Bir uçtan bir uca annemle dolaşmak yorardı. 6 dönümlük arazide parkın hemen altında eğimli bir arazide kurulan Pazar, aslında herkesle karşılaşma noktası olurdu. Sonra açık pazarın yerine 3 katlı betonarme bina yaptılar, altına da dükkanlar. Sonra orayı da yıkacaklardı ama Esatlıların mücadelesi ile şimdi yıkılmadan bir kültürel ve sosyal merkeze dönüştürülüyor. Pazarın hemen karşısına hassas bölgelerin binası yapıldı.
Esat Caddesi ile Nenehatun Caddesi’nin kesiştiği yerde, Amerikalıların oturduğu mavi renkli 5-6 katlı apartmanı ilkokula giderken hep görürdüm. Sonrasında o da yıkıldı ve yıllardır Esat Caddesi’nin en önemli yerinde iki dönümlük yer, nefes alınacak bir boşluk olarak hayatımızın içerisinde.
Kavaklıdere İlkokulu’ndan çıkıp eve giderken karşıma çıkan ve hayranlıkla izlediğim yapıyı mimar olduktan sonra ilk araştıranlardan biri oldum. Mintrak Yapı Kooperatifi etkileyici haliyle hala ayakta. Esat Caddesi’nde ve bağlayan sokaklarda köklü yaşamlara ev sahipliği yapmış mahalle dokusu devam ederken kentsel dönüşüm, makinesi ile hızlı bir şekilde giriş yaptı. Neredeyse her gün bir bina yıkılıyor ve yerine aynı kalıptan çıkmış, köksüz yapılar dikiliyor.
Esat Dörtyol kavşağında bulunan 3 yapı arka arkaya yıkıldı. Önce Sokakbaşı Meyhanesi’nin olduğu o iki katlı güzelim ve bakımsızlığa terk edilmiş yapı yıkıldı. Sonra hemen yanındaki de o yıkımı izledi.
Dörtyol’a gelince en önemli referans noktalarımdan birsi Esat Caddesi No 71 de bulunan Yılmaz Apartmanı idi. Dörtyol kavşağında hemen karşınıza çıkan bu yapı zemin+3 katlı pembe boyalı dairesel merdiven pencereleri ve mimari nitelikleri ile dönemin çağdaş kimliğini yansıtan apartman hakkında çok az şey biliniyor. Mirasçılar arasında yaşanan tartışmalı durumları ile uzun süre boş kaldı. İçerisinde 5 yıl öncesine kadar tek başına oturan yaşlı sahibinin muhtemel sonsuzluğu gitmesi ile yapı iyice yalnızlaştı. Bakımsızlık, kırık camlar, etrafına çevrilen paravanlar Yılmaz Apartmanı’nın da gideceğinin izleri idi. Öğrencilerimle birlikte yapıyı araştırmak istediğimizde, elimize çok da belge geçmedi ama yapının ve yaşayanlarının gizemi ve ölümleri bu yapıya karşı merakımızı hep öne çıkarttı.
Esat Caddesi’nde Dörtyol’a cepheli ben buradayım diyen yapının altında bulunan fırından yeni çıkmış ekmek kokusu 1990’lı yıllara kadar Dörtyol’a yayılırdı. Ekmek kokulu, Yılmaz Apartmanı yeni yıla giremeden yıkıldı. Terasında Ankara manzarası izleyen, Tunalı’nın ve Esat caddesinin eğlencesine ve sosyal yaşamına tanıklık eden, pencerelerinden sokağa yaşam katanların anıları, bir ömür yaşamış insanların bilinmezliği ile birlikte enkaza dönüştü.
Yılmaz Apartmanı, kentte bıraktığı izle Esat Caddesi’ni deki asil duruşu ile kentsel dönüşümün bellek yok ediciliğine kurban gitti. Anılarımızın mekânlarla hem hal olduğu, mekânlarımızın belleklerimizde yer etmesi, kentsel dönüşümün yıkıcılığına karşı belleğin hatırlaması arzusunun güçlenmesi kent ve insan hakkımız.
Tezcan Karakuş Candan kimdir?
Tezcan Karakuş Candan, 1967 yılında Manisa’da doğmuş bir mimardır. 1989 yılında Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olmuş, ardından 1990-1991 yıllarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bina bilgisi alanında yüksek lisans yapmıştır.
Meslek hayatında, Çankaya Belediyesi’nde teknik personel ve yönetici olarak görev yapmış, Çankaya Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliği ve Tarihi Kentler Birliği koordinatörlüğü gibi pozisyonlarda bulunmuştur. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’nün Çankaya Sağlıklı Kentler Proje Ofisi’nde çalışmıştır. 
Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde uzun yıllar başkanlık yapmış ve Ankara’daki kentleşme politikalarına yönelik eleştirileriyle tanınmıştır.