AYŞE YILDIRIM
Erdoğan kendi raporunu unuttu
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK’lilerin dağda çocuk yapmadığını bilmiyor olamaz değil mi?
Elbette biliyor. O halde “Çocuk çok önemli bak PKK'nın 5 tane, 10 tane, 15 tane var“ niye dedi?
Dervişin fikri neyse zikri de odur. Erdoğan da kafasının içindekini dile getiriyor.
Kürt Sorununa nüfus mühendisliğiyle bakıyor. Bir zamanlar karşısında olduğunu söylediği resmi devlet ideolojisiyle bugün el sıkıştığını itiraf ediyor.
Yıl 1991. Recep Tayyip Erdoğan Refah Partisi İstanbul İl Başkanı. Mehmet Metiner, Erdoğan'ın danışmanı.
Erdoğan, bir Kürt Sorunu Raporu hazırlatıyor Metiner'e. Rapor, RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a sunuluyor.
"Bugün 'Doğu' veya 'Güneydoğu Sorunu' olarak adlandırılan sorun, aslında bir 'Kürt Sorunu'dur. Sorun gerçekte ulusal bir sorundur, yani bir Kürt sorunudur..." diye başlıyor rapor.
Doğu ve Güneydoğu‘nun "Tarihin en eski devirlerinde 'Kürdistan' olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan" bölgeler olduğunu vurguluyor.
Kürtçenin, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dil olduğunun altı çiziliyor.
“Demokratikleşme ve insan hakları noktasında Güneydoğu'nun son derece geri olduğu, anlamsız ve çağdışı Kürtçe yasağı nedeniyle yaratılan baskıları“ anlatıyor.
PKK, aşiretler ve şeyhlerin gücü tarif ediliyor. Devlet eliyle Kürt sorununa sahip çıkanlara ve Kürt halkına yönelik şiddet, baskı ve zulümlere değinilirken şöyle bir saptamada bulunuluyor:
"Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır. Kemalist Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir. Kürtler ne mi istemektedirler? Çoklarının zannettiği gibi Kürtler, Türkiye'den kopmak istememektedirler. En azından Kürtlerin büyük çoğunluğu Türklerle birlikte eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturmak istiyorlar.
... Kürt halkının büyük bir çoğunluğu Kürt ulusal kimliğinin tanınmasını ve Kürt kültürünün geliştirilmesini istemektedirler. Dahası ve en önemlisi kaç zamandan beridir kendilerine yönelik baskıların son bulmasını dilemektedirler. Yaşadıkları bölgenin iktisadi ve sınai açıdan kalkındırılmasını beklemektedirler. İnsan hakları temelinde özgürlükler istemektedirler.
Resmi ideoloji bütün bu noktalarda artık iflas etmiştir."
Erdoğan raporunda bugün suç saydığı "yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezi devletin küçülmesini" de savunuyor.
Ve "Bizim Görüşümüz ve Tavrımız Ne Olmalı?" başlığı altında 12 öneride bulunuyor partisine.
Anadilde eğitimden "Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılmasına" değin pek öneride bulunuluyor .
"Türkiye'de 75 yıldan beridir resmi ideolojinin Kürt meselesinde inkarcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığını açık seçik söylemeli ve resmi ideolojiyi yüksek sesle sorgulayabilmeliyiz" diyor.
Biraz daha ileri önerisi de var Erdoğan‘ın:
"PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınamak. Devlet-PKK çatışmasında devletçi bir safta gözükmemek, devletin eleştiri üslubunu benimsememek; 'Bölücü', 'Terörist', 'Ayrılıkçı' vs..."
Artık RP'nin bir Kürt politikası olması gerektiğini de söylüyor.
Bu raporun üzerinden tam 31 yıl sonra aynı Erdoğan, Çarşamba günü partisinin grup toplantısında AKP’ye katılan Mehmet Ali Çelebi'ye parti rozetini taktıktan sonra bir "tavsiyede" bulunurken büyük bir skandala da imza atıyor.
Mehmet Ali Çelebi’nin bir çocuğu olduğunu duyunca hemen yanında duran eşinin elini sıkarken “kariyerinin çocuk yapmak olduğunu“ söylüyor. Yetmiyor, yaşını soruyor!
Ve devam ediyor:
“Allahtan isteyelim. Çocuk çok önemli bak PKK‘nın 5 tane, 10 tane, 15 tane var."
O kadar bilinçli söylenmiş ama duyulmayacağını düşünmüş olmalı ki iki gün sonra kendisine yöneltilen “Kürtleri mi kastettiniz ? “ sorusuna yanıt bile veremiyor:
“Ben her zaman açık açık en az 3 çocuk diyorum zaten. Bu benim gizli bir politikam değil ki. Böyle bir şeyi hiçbir zaman gizlemedim zaten. Orada da söylediğim çok açık ama onların istismarı bitmez. Onların istismarına cevap yetiştirmeye de gerek yok."
İktidarı döneminde Kürt sorununu bir “var“ bir “yok“ ekseninde sürdürdü Erdoğan. Şu anda da Erdoğan’a göre “yok“ dönemini yaşıyor Kürt sorunu. Çünkü kendi partisinde bile
“Kürt yönetici ve milletvekilleri var"mış!
31 yıl önce Kürt sorununa cesurca yaklaşan, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan‘a önerilerde bulunan Erdoğan bugün Kürtleri PKK’li olarak görmekle kalmıyor, Kürt meselesine nüfus mühendisliği üzerinden bakıyor:
‘Türk nüfusu artar, Kürt nüfusu azalırsa sorun da kendiliğinden ortadan kalkar!‘
1996 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun Bakanlar Kurulu’na sunduğu tavsiye kararındaki gibi yani. Hani şu, “2010 yılında nüfusun yüzde 40’ının Kürtlerden, 2025 yılında da yüzde 50’sinin Kürtlerden oluşacağı, bunun büyük bir tehlike olduğu, Kürtlerin bilinçli olarak çok çocuk yaptığı ve üçten fazla çocuk yapanlara cezai müeyyide“ getirilmesi istenen tavsiye kararı.
O zaman bu kararı çıkaramamıştı resmi devlet ideolojisi.
Ama görünen o ki o kafa hala aynı yerde ve bir yolunu bulup yeniden hortlamayı bekliyor.
Bunu kiminle yapacaklarının yolunu da bulmuşlar.
31 yıl önce bu ırkçı resmi devlet ideolojisini cesurca eleştiren ama bugün Saray’ını terk etmemek için her şeyi göze alan Erdoğan “çocuk çok önemli bak PKK‘nın 5 tane, 10 tane, 15 tane var“ sözüyle bunu itiraf etti.
"31 yıl önce 'iflas ettiğini" söylediği resmi devlet ideolojisiyle bugün el sıkışan Erdoğan aslında kendi iktidarının iflasını bir kez daha ilan etmiş oldu.