
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Hıfzıssıhha yerleşkesinde yıkımlar ve betonlaşma
Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile birlikte “Hasta Adam” olarak nitelendirilen Osmanlı’dan sağlıklı toplum Cumhuriyet’e geçişin kentsel simgesel izlerini Başkent Ankara’daki sağlık politikalarının mekânsal dizilişinden okumak mümkün. Ulus’tan Çankaya’ya uzanan Cumhuriyet Yolu Atatürk Bulvarı’nın omurgasında bulunan ve şimdi Ankara Valiliği’ne tahsis edilen 1926 yılında inşa edilen Sağlık Bakanlığı binası ve çevresinde ki hastaneler, Refik Saydam Hıfzıssıhha yerleşkesi ve bölgeye adına veren Sağlık Mahallesi ve Sıhhiye Meydanı sağlıklı toplum olmanın gereğinin mekânsal izleri ana omurgasıdır.
Sağlığı merkeze koyan, halkın kolay erişimini önceleyen Cumhuriyet’in devrimci politikalarını Sıhhiye Meydanı ve sağlık yerleşkesinden hissederken, sağlığın ticarileşmesi, erişimin zor olması hastanın müşteri haline gelmesini de neoliberalizmin sermaye odaklı devasa şehir hastanelerinde ve hastaneleri kapatma ve yık yap yaklaşımında görürüz.
Kent merkezlerindeki köklü hastaneler bir bir kapatılırken, yık yap kültürü ile rant sağlanırken, kent merkezlerinde özel hastanelerin yoğunlaşması iktidarın bilinçli tercihi. Şimdilerde iktidarın sıkça kullandığı yapıların ekonomik ömrünü tamamladığı gerekçesi ile hastaneler yıkılıyor ve yerine daha yüksek yoğunlukla yapılaşma öngörülüyor. Yeni yapılan sağlık yapılarının ise kimlere tahsis edileceğine ilişkin kaygılar yoğunlaşırken şimdi bir yıkım süreci de Sıhhiye’de bulunan tarihi Refik Saydam Hıfzıssıhha yerleşkesinde yaşanacak.
Cumhuriyet’in sağlık yerleşkesi
Cumhuriyet’in sağlık politikalarının bir parçası olarak Cumhriyet’in ilk Sağlık Bakanı olan Refik Saydam’ın adını taşıyan “Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü” 27 Mayıs 1928 yılında Ankara’da kurulur. Savaştan çıkmış bir toplumun sağlığını korumak, sıtma, çiçek , gibi pek çok hastalıkla mücadele etmek, aşı ve serum üretmek, kontrol etmek ve halk sağlığını korumak için kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsü için Sıhhıye’de Kurtuluş Parkı’nın hemen yanında 45,735 metrekare alan içerisinde Hıfzıssıhha yerleşkesi planlanır. Enstitü1928 yılında kimya, bakteriyoloji, immünobiyoloji ve farmakodinami şubelerinden oluşur. Bakteriyoloji ve kimyahane ( aşı üretimi) Avusturyalı Kızıl Viyana ekolünden gelen, aynı zamanda 1926 yılında Sağlık Bakanlığı binasını da projelendiren mimar Thedor Jost tarafından tasarlanır. Yerleşke’de Hıfzıssıhha Okulu, Merkez Binası, 16 daireli Lojman Binası ile Aşı Üretim merkezinin arkasında bulunan fenni ahırlar da yine Viyanalı mimar Robert Oerly tarafından tasarlanır. Kimya apartmanı dışında 2 katlı planlanan ve dönemin modern mimarlığının izlerini taşıyan yerleşke içerisindeki bu yapılar koruma kurulu tarafından tescil edilir.
İhtiyacın artması ile 1967 yılında “Ankara Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü Ek Binaları Sınırlı Proje Yarışması “ düzenlenir. Proje yarışmasının Asli Jürisi Tülay Ardan, Perran Doğancı, Vahit Erhan, Affan Kırımlı Naci, yedek Jürisi Orhan Akyürek, Doğan Tekeli, Danışman Jüri Üyeleri Azmi Arı Vehbi Ekesan Affan Lugal, Hamit Şerbetçioğlu’ndan oluşur. Yarışmada 1. ödülün sahibi Özer Avşar olur.
Aşı üretiminde dünyaya örnek gösterilen Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011 yılında KHK ile kapatılır. Covid 19 sürecinde sıkça gündeme getirilen kurum şimdide yerleşkesindeki yık yap ile gündemde.
Hıfzıssıhha yerleşkesinde yüksek yoğunluklu yapılaşma
Çevre Şehircilik Ankara İl Müdürlüğü’nde 14 Mayıs 2025 tarihinde askıya çıkan uygulama imar planları ile - Refik Saydam Hıfzıssıhha yerleşkesinde bulunan 5 tescilli kültür varlığını da tehdit eden, değersizleştiren alanı daha da betonlaştıracak- inşaat sürecine start verilmiş oldu. Yerleşke de 5 tescilli Kültür Varlığı dışındaki yapılar yıkılacak. Tescili Kültür varlıkları Kimya Apartmanı hariç Zemin +1 kattan yani 2 kattan oluşuyor. Yıkılan yapıların olduğu alana emsal 1.20 yükseklik 21,50 metre olan bloklar yapılacak. Cumhuriyet’in sağlık yapılarını temsil eden, koruma altındaki yapılar bu yüksekliğin altında ezilecek.
Koruma amaçlı imar planı yerine, uygulama imar planı …
Plan açıklama raporunda, yer alan önemli bir detay ise Hıfzıssıhha Yerleşkesinin koruma alanı olarak belirlendiği Koruma Kurulu kararlarında olmasına rağmen sınırların gösterilmemesi , tescilli yapıların saçak kotunun geçiliyor olması, yoğunluğun artırılması, emsal değer yapılan hesaplamalarının yetersizliği , yeni yapılacak yapıların yüksekliği, çekme mesafeleri, tescilli kültür varlığı olan yapıların iç bahçesinin yapılaşmaya açılması tartışma konusu.
Raporda Ankara Büyükşehir Belediyesinin ve Çankaya Belediyesi’nin de şerhlerinin olduğunu belirtelim.
Cumhuriyet’in sağlık yerleşkesinde yapılacak olan bu yık yap kültürünün, devasa yoğun betonlaşma ile karşımıza çıkacağı, tescilli yapıları değersizleştireceği tehdit edeceği aşikar.
İnşaat alanında Arkeolojik Sit…
Raporda sunulan evraklarda taşınmazların tapu kayıt, şerhlerinde yerleşke de taşınmazların bir kısmının 1. Derece ve 2.Derece Arkeolojik sit alanında kalması ise hedefin arkeolojik alanda kazı yapma isteği mi olduğunu da akıllara getiriyor.
Hıfzıssıhha yerleşkesindeki bu yık yap yaklaşımına dikkat çekmek,12 Haziran da askıdan inmeden imar planına itiraz etmek, yargıya taşımak, uygulama imar planı yerine koruma amaçlı imar planı yapılmasını talep etmek, Kurtuluş Parkı’nın hemen yanı başında, sağlık yerleşkesini kalbinde devasa bir betonlaşmaya karşı çıkmak ve arkeolojik sit alanını yakından takip etmek hepimizin kent hakkı.