TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Sanık değil, memleketin ahvaline tanığız
Ülke enkaz altında iken, insanlar sağlıklı kentlerde yaşasın diye mücadele eden Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri 25. Ağır Ceza’da, çevre haberi yapan bir gazeteciye verdikleri plaket nedeniyle ‘terör örgütü propagandası yapmaktan’ yargılandılar. Bir hukuk faciasının yaşandığı mahkemede dört yönetim kurulu üyesine 1 yıl 8 ay hapis ve kamu hizmetlerinden men cezası verildi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi kurulduğu 1955 yılından bu yana Cumhuriyet aydınlanmasının alevlendiği, bilimin ve tekniğin halkın hizmetine sunulduğu TMMOB geleneğinin başkentteki sürdürücülerinden. Etik değerler ilkelerinin yerle yeksan olduğu yozlaşmanın el üstünde tutulduğu bir dönemde, doğruluğu dürüstlüğü, kamu yararını savunmanın, satın alınamayacağının kentsel mücadelede örneğini yaşatan bir mücadele ortamı.
Halka hizmet etmeyi düstur edindiler.
Bu yaratıcı mücadelenin yürütücüleri olan yönetim kurulu üyeleri Anadolu’nun her köşesinden başkenti mesken tutan kamu yararı, bilim teknik, etik ilkeler ve Cumhuriyet değerlerinin mücadelesinde ortaklaşan neferlerdi. Ailelerinden ‘yerde iğne bulsan alma’, ‘başkasının malında gözün olmasın’, ‘emeğinle çalış’, ‘Cumhuriyet yolundan ayrılma’ sözlerini duyarak büyüdüler. Bu ülkenin unutturulmuş ahlaki değerlerini temsil ettiler. Eğitimliydiler, bilimsel bilgilerini halkın yararına kullanmak için her şeyi göze aldılar. Rant düzenine teslim olmadılar. Bu ülkenin aydınlığa çıkması, halkın bu büyük enkazdan kurtulması için adanmışlığın nasıl olduğunun timsali olarak dimağlarda yer ettiler.
Mücadele ederken not edildiler
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri Başkent’te, Atatürk Orman Çiftliği başta olmak üzere başkenti savunurken verdikleri her mücadelede, açtıkları her davada, rant organizasyonları ve rejimle hesaplaşan iktidar tarafından hep not edildiler. Hedef gösterildiler, haklarında soruşturmalar açıldı, işten atıldılar, satın alınmaya çalışıldılar. Yılmadılar, teslim olmadılar.
Saray sobelendi not edildiler.
Bir büyük davanın rol modeli olan Atatürk Orman Çiftliği, 350 hukuksal süreçle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar uzanan ve iktidarı savunma vermek durumunda bırakan mücadelenin adı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Atatürk Orman Çiftliği’nde Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine, hukuka bilime aykırı şekilde yapılan kaçak saraya karşı verdikleri mücadele nedeniyle, altı çizilerek not edilmişlerdi.
Emekle verilen mücadelenin kararlığı, toplumun en kılcal damarları tarafından hissedildi. Kaçak göçek gözden ırak yapılmaya çalışılan Kaçak Saray Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından sobelendi. Kaçak Saray’ın temel atma töreni ve açılışı yapılamadı. Hem ulusal hem uluslararası ortamda meşruiyetini sağlayamadı. Yargı kararları ile hala kaçaklığı tescilli olan sarayın maliyetleri bir bir açıklandı. Her aşaması sorgulandı, maliyeti açıklanılsın denildi. Maliyetini açıklarsak ekonomik kriz çıkar diye resmi yazılar yazdılar, çocukların dillerine düştüler.
Halkımız enkaz altından çıkmayı, soğuktan korunmak için çadırı beklerken, 2 bini aşkın odası ile sarayın ısıtması için milyonlar harcandı. Saray sefasındaydı. Kaçak Saray Cumhuriyet rejimi ile hesaplaşmanın, ülkenin kurucusuna vefasızlığın, hukukun üstünlüğünün katlinin, lüksün şatafatın, halkından kopmanın zirve mekanı oldu. Bu büyük uyanışın, bilinç sıçramasının mimarları Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri not edilmişlerdi.
Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu
İktidar 2011 yılında Van depreminden sonra afet riski altındaki alanların dönüşümü, nam-ı diğer kentsel dönüşüm kanunu çıkarttı. Riskli yapıların dönüştürülmesi için çıkartılan kanun bir rant uygulamasına dönüştü. Atatürk Orman Çiftliği’nde kaçak saray yapılması için AOÇ alanları kentsel dönüşüm alanı ilan edildi.
Yüksek yoğunluklu yapılaşmaya açmak için üzerinde bir metrekare yapı bile olmayan tarım arazileri kentsel dönüşüm alanı ilan edildi.
Cumhuriyet’in ilk toplu konut alanı olan Saraçoğlu Mahallesi yıkılıp kentin merkezine yüksek yoğunluklu yapılaşma yapmak için ilk riskli alan ilan edilen yerler arasındaydı.
Dönüşüme ihtiyacı olan kentsel dönüşüm ilan edilen yerlerde, yüksek yoğunluklu yapılaşma üretme, yandaşa ihale verme, 5 katlı binaları 25 kata çıkarmanın haksız kazanç sağlayacak planları yapıldı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi ‘kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm” isteyenleri yargı kararlarıyla deşifre edince, kentsel dönüşümün yarattığı ruhsal yıkımı gündeme taşıyınca yine not edildiler.
İmar aflarına, kişiye özel emsal artışlarına karşı çıktılar not edildiler.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yöneticileri;
- Yargı mensuplarının olduğu kooperatiflere, yüksek yoğunluk ve daha fazla rant veren planlara açtıkları ve iptal ettirdikleri planlar için de,
- İmar afları ile yapının depreme dayanıklı olduğunun sorumluluğunu halkının üstüne yıkan, tere yağından kıl çeker gibi imar affı ile rant çekenleri eleştirdikleri için de,
- Cumhuriyet değerleri birer birer yıkılırken, İller Bankası binası, Havagazı Fabrikası, Baraj Gazinosu, Etibank Binası, Ankara Tenis Kulübü, 19 Mayıs Stadyumu, Cebeci Stadyumu’nun korunması için verdikleri mücadele ile ,
- Cumhuriyet’in Başkenti’nin kimliği değiştirilirken, finans merkezleri İstanbul’a taşınırken, Başkentin içi boşaltılıyor, yoksunlaştırılıyor, Merkez Bankası’nın yeri Başkenttir , derken,
- Rant organizasyonunun görünen yüzü olan Togo İkiz Kuleleri’nde kişiye özel verilen imar rantını, 100 bin metrekare haksız inşaatı, Çukurambar’ın rant çukurunu deşifre ettikleri ve bir çok rant projesi içinde iktidar tarafından not edilmişlerdi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi yaratıcı ve iflah olmaz kararlılığıyla verdiği mücadelede İktidarın tüm hukuksuzluğunu Cumhuriyet düşmanlığını rant organizasyonlarını kamuoyu önünde deşifre ettikleri için Saray’dan Gökçek dönemine, çıkar çevrelerinin hedefi haline gelmiş, topyekün bir not edilme haliyle karşı karşıya kaldılar.
Almadıkları önlemlerle, afete dönüştürdükleri her doğa olayından sonra çıkardıkları kanunlar, yönetmelikler ve kararnamelerle afetin nimetini paylaşma telaşına düşen iktidar yine aynı yola girdi. Depremden sonra kurtaramadıkları canların hesabını vermeden, bir tek kişi bile istifa etmeden, 11 İli kapsayan Kahramanmaraş depremi sonrası çıkan kararname ile orman alanlarını meraları yapılaşmaya açtılar. Yapı üretim sürecinde, tek elden her şeyi belirleyecek bir sistemle yeniden inşa sürecinin rantını tek elden yönetmenin nimetini oluşturdular. Yerel yönetimleri bilimi tekniği, halkı devre dışı bıraktılar. Eleştiren bilimsel bilgiye davet eden, 1 yılda inşa etmek doğru değil diyen mimarları bir kez daha not ettiler.
Savunmada tarihe düşülen notlar
Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu üyeleri 25.Ağır Ceza’da yaptıkları savunmaları ile not edilmenin ne anlama geldiğini, neden yargılandıklarını tarihe kocaman notlar düşerek anlattılar.
Sanık değil hukuksuzluğunuza, otoriterliğinize, rantçılığınıza, kültür bilmezliğinize, Cumhuriyet değerleri ve doğa düşmanlığınıza tanığız dediler.
Ece Yoltay, savunmasında şehir hakkını anlatırken iddia makamı cep telefonu ile oynuyordu. Nihal Evirgen ‘yargılanan biz değil tüm bu enkazları yaratanlardır’ derken, heyet tepkisizdi. Muteber Osmanpaşaoğlu, deprem sonrası önünüze gelecek binlerce dava içerisinde bilirkişilik sürecinin önemini ve nasıl özelleştirildiğini, bu dava yüzünden bilirkişilikten el çektirildiğinin üzüntüsünü paylaşırken heyetin mimikleri bile donuktu. Şaşkınlığını koruyan Tuğba Arslan, hep birlikte yaptık, iddiaları kabul etmiyoruz diyen Özgür Bayramoğlu, Ünal Kara bir boşluğa konuşuyorlar gibiydi.
Her birinin savunması onları not edenlere karşı tarihe düşülmüş notlar, gelecekte açılacak büyük davanın delilleri, yapı taşlarıydı.
O gün Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı olarak yargılananlar arasındaydım. Bizler halkımızın gönlünde tarihin önünde, Cumhuriyet değerleri, sağlıklı kentleşme ve nitelikli yaşam mekânları için verdiğimiz mücadelede beraat etmenin haklı gururuyla 25. Ağır Ceza’da sanık değildik. Bütün bu hukuksuzlukla, kentsel cinayetlere, Atatürk Orman Çiftliği talanına, Kaçak Sarayın hukuksuzluğuna ve tüm yapılan yanlışlara, iktidarın toplumu yozlaştırmasına tanıktık.
Alelacele ısmarlama ve hukuksuz kararlarını bile doğru yazamadılar.
Eleştireni, doğruyu söyleyeni, yanlışı ifşa edeni not ettiler. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan ettiler. Yargıyı araçsallaştırdılar. Not ettiklerini, suç olmayan fiilleri suç gibi isnat ederek yargıyı enkaz altına bıraktılar.
25.Ağır Ceza’da bir hukuk faciasını yaşadık. Avukatımız Turgut Kazan 60 yıllık meslek hayatımda böylesine kötüsünü görmedim derken bu gerçekliği haykırıyordu.
Savunmalarımız bitti, karar için ara verildi. Karar duruşması başladı. Hepimiz ayaktaydık. Hüküm okundu. Türk Ceza Kanunu’nda hüküm sanığın yüzüne okunurmuş, avukatımızdan öğrendik. Bizim hükümler yüzümüze değil masaya okundu. Başını kaldırmayan heyet bizimle yüzleşemedi.
Sözüm ona adil yargılama imajı yaratmak için Tuğba Arslan ve Özgür Bayramoğlu’na beraat verildi. Tezcan Karakuş Candan, Nihal Evirgen Kabal, Muteber Osmanpaşaoğlu, Ece Yoltay, dört kuşağı temsil eden dört kadın cezalandırıldı. 8 Mart 2022’de Dünya Kadınlar Günü’nde TEM’de başlayan ifade süreci ve açılan davanın arkasından yine bir 8 Mart yaklaşırken, gazeteciye çevre haberi yaptığı için Emre Madran anısına verdikleri basın plaketi nedeniyle, 1 yıl 8 ay hapis ve kamu hizmetlerinden men cezası verildi. Başka bir örgütte görülmeyecek derecede yönetim kurulunda kadın temsiliyetinin yüksek olduğu, başkanının sekreterinin ve saymanın kadın olduğu bir örgütte, aynı zamanda kadınların verdiği mücadele de böylece cezalandırıldı.
Alelacele, ısmarlama verildiği gün gibi ortada olan ve hukuksuzlukla verilen bu süreçte, kararı bile doğru yazamadılar, elleri ayaklarına dolandı. Yönetim Kurulu Üyelerinden Ünal Kara’ya hüküm vermeyi unuttular, boşta kaldı. Sahtecilik yapma girişimleri avukatlar tarafından engellendi. Bir hukuk garabeti ile adaleti de enkazın bir parçası haline getirdiler.
Ceza veren heyetin hakiminin nikah şahidi Bekir Bozdağ, nikahı kıyan Melih Gökçek
Karar veren mahkeme heyetinin içerisinde olan, bir iş adamının oğluyla evlenen hakimin nikahını Melih Gökçek’in kıydığını, nikah şahitliğini Bekir Bozdağ’ın yaptığını hukuka olan bağlılığı vardır inancıyla mahkeme sürecinde hiç dile getirmedik.
Reddi hakim talebinin ne kadar haklı olduğu, yargının nasıl araçsallaştırıldığı karar duruşmasında bir kez daha yaşandı. Verilen cezaya çok şaşırdık, şaşırmaya devam edeceğiz. Bu kararlara alışmayacağız, normal karşılamayacağız.
Hukuksuz cezalarınız bizi durduramaz görevimizin başındayız
Bu kararı verenleri tanıyor, kararı tanımıyoruz. Bizi not edenleri biliyoruz. Sanmasınlar biz sanığız, enkaz altında kalmış güzelim memleketin ahvaline tanığız. Yönetenlerin yarattığı büyük enkazın ortasında, Cumhuriyet’e adanmış mimarlar olarak geleceği projelendirmeye adayız.
Bizi yıldıracaklarını sananlara, verilen cezayı ödül gibi değerlendiren daha fazla ceza çığırtkanlığı yapan neşriyatlara, “maalesef hala başkan diye manşet” atanlara, söyleyecek sözümüz var. 2 beraat, 4 ceza bir hüküm verilmeyen yedi yönetim kurulumuzla hukuksuz cezalarınız bizi durduramaz, görevimizin başındayız.
Dava sürecinde yanımızda olan dayanışma duygularını eksik etmeyen tüm dostlara teşekkürlerimizle, ülkemizi maruz kaldığı büyük enkazdan birlikte kurtaracak, kararlılıktayız.