KEMAL VURALDOĞAN

KEMAL VURALDOĞAN

Türkiye'nin en büyük gölü Adıyaman Gölbaşı Gölü'dür!

KEMAL VURALDOĞAN


Mahallemizde, bizden 2-3 yaş büyük Haci isimli komşumuz, kendinden küçük bizlere bilgi yarışması yapmış, Türkiye'nin en büyük gölünü sormuştu.

Gölbaşı Gölü diye ilk cevabı sonsuz bir özgüvenle ben verdiysem de bilgi yarışmasını kaybettim. En büyük göl Van Gölü'ymüş. O gün bugündür bu gerçeği unutamadım.

İlkokula başladığım yıllardı tabi. O güne kadar sadece iki tane göl görmüştüm, ilki köyümüzdeki su birikintisi (ben onu uzunca bir süre göl sandım) ve ikincisi Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesindeki Hamey Halamın yanına tatile gittiğimde gördüğüm Gölbaşı gölü.

Köydeki su birikintisinin yanında Gölbaşı Gölü deniz gibi bir şeydi benim için. Çünkü deniz de görmemiştim.

Konu konuyu açıyor. Üniversite yıllarımdı, 28 Şubat sürecine giden süreçte Necmettin Erbakan ile yolsuzluk haberleri yayınlanmaya başlanmıştı televizyonda, iddiaya göre Erbakan Kaddafi’den rüşvet almıştı. Hastalığı nedeniyle öğrenci evimde misafir olan akrabam, “Şerefsiz” deyince, kendisine, “Dayı kesin, belli bir şey yok, bunlar iddia, adama niye şerefsiz dedin.” diye sorunca, “Televizyon az önce aldığı rüşvetleri, çantanın içindeki paraları gösterdi.” diye cevap verdi. Akrabam haberin fonunda gösterilen dolarların Erbakan’a Kaddafi tarafından verildiği iddia edilen paralar olduğunu zannediyordu. Yani Erbakan’a suçüstü yapılmıştı. Öyle olmadığını anlattıysam da bana değil televizyonda gördüğünü zannettiğine inandı.

Antebe gidip gelişlerimde dönemin başbakanı Erdoğan’ı eleştirdiğim için neredeyse beni evden kovmadığı kalan bir yakınım, 2014-2015 yılındaki ziyaretimde, “Galiba haklısın, biz bu adamı yanlış tanımışız.” minvalinde bir şeyler söyleyince çok şaşırdım. Sonradan düştü benim jeton, yakınım her gün Kanal 7, Samanyolu gibi haberleri sırayla seyrediyordu. 17-25 Aralık sürecinde Samanyolu iktidarı eleştiren haberler yapmaya başlayınca yakınımın da kafası karışmıştı. Bilenler bilir, Samanyolu TV haberleri, Bilal’e, Kemal’e anlatır gibi sunardı. Bu satırları okuyanların 30 saniyede anlayabileceği bir haberi 3-5 dakikada bitirirdi. Çünkü hedef kitlesi 1 defa duymakla, 1 defa görmekle verilmek istenen haberi, mesajı anlayamıyordu. Onlar da haberi uzatıyor, görsellerle anlaşılır kılıyordu.

Bir de bunlara Ak Partinin iktidara geldikten sonra “merkez medya televizyonlarını” sırasıyla satın almasını, bu televizyonlara kayyım atamasını, Alo Fatih’leri ekleyin. Merkez medya televizyonlarının Ak Partiye yakın sermaye tarafından satın alınmasına rağmen bir Kanal 7’ye veya Samanyolu’na dönüşmemesini, haberler ve siyasi tartışma programları dışında eski yayın politikasına devam etmesini ekleyin. Yani bu televizyonların izleyici kaybetmemesi için elinden geleni yapmıştı muktedirler. Yeter ki Dünyayı Ak Partinin televizyonlarından öğrensinler, yeter ki Ak Partinin onlara anlattığı masalı gerçek zannetsinler…

Samanyolu Haberin yerini A Haber aldı. NTV, CNN Türk gibi haber kanalları ise AK Partinin onlara çizdiği sınırın içine ikinci bir sınır çizip bugünlere geldiler.

Televizyon mütevazı evimdeki en pahalı ama en az kullanılan alet olsa da (haber izlerken televizyon ekrana telefon fırlatmak, bilerek yalan söyleyenlere küfretmek yerine fişini çektim) Türkiye’nin evimden ibaret olmadığını biliyorum. Yurdum insanı tarihi, ekonomiyi, hukuku, siyaseti, cinselliği uzun lafın kısası bilumum hayatı televizyondan öğreniyor. Ben de çocukken TRT’deki Kuruluş Osmancık ve Küçük Ağa gibi dizilerden Osmanlıyı ve Cumhuriyeti öğrenmiştim mesela.

Yurdum insanının diğer bilgi kaynağı ise anası, babasıdır. Anasının, babasının sağdan soldan yarım yamalak öğrendiğini veya anasının, babasının bizzat yaşamasına rağmen sebeplerini ve sonuçlarını analiz edemediği şeyler onun için Türkiye tarihidir. Somutlaştırayım, İkinci Dünya savaşını, savaş sürecindeki kıtlığı anasından, babasından duymuştur, kıtlık nedeniyle CHP düşmanıdır, İnönü düşmanıdır. Ama İnönü’nün Türkiye’yi savaşa sokmadığı için annesinin, babasının, nenesinin ve de dedesinin savaş gazisi veya “şehidi” olmadığı kendisine anlatılmamıştır, büyüdüğünde bu konuda bir şey okumamuştır ve bu nedenle İnönü’ye şükran duymaz.

Yine çok dağıldık, toparlayalım.

Sokak röportajlarını ne zaman izlesem aklıma en başta yazdığım anım gelir, Türkiye’nin en büyük gölü Gölbaşı gölüdür.

Almanya bizi kıskanıyor, Avrupa bizi kıskanıyor, Amerika bizi kıskanıyor dediklerinde de aklıma hep Türkiye’nin en büyük gölünün Adıyaman Gölbaşı Gölü olduğu gelir.

Konu sokak röportajlarından açılmışken, birisi otobüste yanımıza oturup sokak röportajlarındaki görüşlerini anlatmaya başlasa koltuk değiştirmeden tutun da otobüsten inmeye kadar çeşitli kaçış planları yapacakken aynı cümleleri sanal âlemde neden izliyoruz? Bilinçaltımızda televizyon ekranına duyduğumuz “saygı” veya merak mı var acaba?

Sizlerin, bizlerin gördüğü, atalarımızın gördüğü, bildiği çoğu zaman doğru değildir. Çünkü az okuyan, az gezen ve az bilen bir toplumuz. Okuyup gezenlerimiz de her zaman okuduğunu gördüğünü anlamıyor ne yazık ki. Nereden mi biliyorum, kendimden kendi yanılmalarımdan biliyorum…

Günün sonunda Almanya bizi kıskanıyor, Avrupa bizi kıskanıyor, Amerika bizi kıskanıyor ve de Gölbaşı Gölü Türkiye'nin en büyük gölüdür...

Unutamadıklarım

Elif Ananın, 8 yaşındaki torunu ile güreşen 30 küsur yaşındaki oğluna, “Hep sen yenme, onun da yenmesine izin ver. Çocuğun gururunu, umudunu kırma. Yenince tekrar yenme umudu olur, sana, diğer insanlara kinlenmez.” demesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
KEMAL VURALDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR