İBRAHİM EKİNCİ

İBRAHİM EKİNCİ

Türkiye’nin kaderi, geleceği bu yılın ilk yarısında belli olacak

Türkiye’nin kaderi, geleceği bu yılın ilk yarısında belli olacak. Bizler ya saygın, hukukuna, tercihlerine saygı gösterilen yurttaşlar olarak yaşamayı seçeceğiz ve memleketimiz, evimiz; medeni, modern, laik, demokratik bir hukuk devleti olmaya doğru yol alacak ya da tarikat cumhuriyetine dönüşecek ve İslamcı istibdatın karanlığına gömüleceğiz. Siyasette bu iki şeyden birine karar vereceğiz. Ekonomide de iki seçenekle karşı karşıyayız. Ya kural ekonomisi ya kral ekonomisi! Erdoğan’ın kafasındaki ekonomi, piyasa ekonomisi değil, kamucu bir ekonomi hiç değil. Sermaye kontrolleri öngören karma bir sistem de değil. Görünüş, teorilerine şehvetle bağlı bazı iktisatçıları bile yanıltabiliyor ama o kontrol değil kumanda istiyor. Kendi eseri olan arızaları iktisadi önlemlerle yenemediğinde iktidar gücünü kullanıyor. Bir sistem yok aklında. Kendisine kamu varlıklarını, işlerini, makamlarını arzusuna göre dağıtma tensip yetkisi veren, ekonomi aktörlerine şimdi ne yapmaları gerektiğini söyleyen bir çeşit emirlik ekonomisi var. Bu tip bir ekonomide emekçiler, minnet ve şükranlarını sunmak üzere iane bekliyorlar. Acaba yüzde kaç zam yapacak? Acaba ne kadar para verecek? Ekonomide seçeneklerden birisi bu. Diğeri muhalefetin iktidar olması hali. Bu takdirde 6’lı masanın devrede olacağını varsayarak, kısmen kamucu, esasta serbest piyasacı bir ekonomimiz olacak. “Filan yasalardan yararlandık, grevleri yasakladık, kıymetini bilin” minvalinde lafları duyma ihtimalimiz azalacak. Sendikal mücadele bugüne göre daha özgür olacak.

Ama bunlar genel yönelimler. Hemen yarın, seçimin ertesi günü, ertesi ayı neler olabileceğine de bakalım. Döviz, enflasyon, büyüme, işsizlik, kamu borçları, garantiler, yoksulluk, gelir dağılımı… Bunlarda neler olabilir?

18 Maddede AKP Enkazı başlıklı yazımda 20 yıllık AKP döneminin yarattığı hasarları özetlemeye çalışmıştım. AKP dışında bir iktidarın, yeni iktidarın işi hiç kolay değildir. Hatta denilebilir ki Cumhuriyet tarihinin en ağır gündemini devralacak ve en talihsiz hükümeti olacak. Çok sorun var. Çok fazla başlık var.

Mesela dövizde neler olabilir? Muhalefetin, iktidarı eleştirdiğine göre rezerv yakarak kuru tutma yoluna gitmeyeceğini varsaymalıyız. Bu takdirde kur, serbest kalır yukarı mı gider? Dahası MB’nin rezervlerini makul seviyelere çekmek için 80 – 90 milyar dolara ihtiyacı olacak. Böylece eksi bakiyeyi ortadan kaldırması ve 50 – 50 milyar net rezerv seviyesine ulaşması gerekecek. Yani kendisi de piyasada alıcı olacak. Yeni iktidar swapları önünde bulacak. KKM’yi önünde bulacak. Açıklanmadı ama eğer Rusya kabul ettiyse ertelenmiş enerji ödemelerini önünde bulacak. Bu tablo kuru yukarı iter mi? Muhtemelen. Ancak yeni dönemde kuru aşağı iten faktörler de devrede olacak. Bir kere vatandaşın dolara hücum olarak ortaya çıkan güvensizliği, belirsizlikten kaçışı kısmen giderilmiş olacak. Gerek portföy tarafında gerekse doğrudan yatırımlarda döviz girişinin canlanması beklenir.

Ama AKP iktidarı devam ederse, kur şokları her zaman gündemimizde olacak. Kur, baskılayıcı tedbirlerden sıyrılırsa muhtemelen makul seviyelerin üstüne çıkabilecek. Konjonktürü sürdürmek için dolar dilenişinin, swapların, sewapların sürmesi beklenir. Bir ödemeler dengesi krizi riskinden uzaklaşılamaz.

Ekonomi 3. çeyrekte ciddi yavaşladı. 4. çeyrekte yavaşlamanın derinleşerek süreceği beklentisi var. Asıl 2023’te neler olabileceğine cevap bulmayız. Bir kere yeni KGF kredisini, esnaf kredisi ve konut paketini, seçim harcamalarını dikkate alırsak; maaş zamlarının tüketimi destekleyeceğini hesaba katarsak… Bütün bu faktörler ekonomiye büyüme yönlü etki yapacak. Ama büyümeyi baskılayacak gelişmeler de var: Birincisi küresel koşullar, AB’deki resesyon koşulları… Enerji maliyetleri, küresel tedarik zincirindeki aksamaların etkisine girmiş, daralan, sıkıntıya giren sektörler var. Demir çelik, cam, çimento, tekstil gibi. Ekonomi gazetesinden Merve Yiğitcan’ın haberi bu sektörlerdeki daralmayı haber veriyor. İkincisi, belirsizlik. Seçime giderken, şirketlerin büyük yatırım, üretim kararları vermesini beklemek gerçekçi olmaz. Şirketler de yılın ilk 6 ayına durumu gözlemeyi tercih edebilirler.

İktidar değişirse… Yeni iktidar çok derin yapısal sorunlarla sakatlanmış bir ekonomi devralacak. İthalat bağımlısı, enerji bağımlısı, yüksek cari açık veren, tarımı perişan olmuş; sulandırılmış, seçici olmayan teşvik uygulamalarıyla küresel teknolojik gelişmelerin dışına düşmüş bir ekonomiyi bu arızlardan kurtarmak yıllar alır. Sıcak gündemle yol alacağını varsayarsak hukukun dönmesi, belirsizliğin kalkması, bilimsel planlama ve en temelde Türkiye’nin yeniden yüzünü batıya dönmesi halinde işlerin ilk günden itibaren toparlanmaya başlayacağını, dipten döneceğini, yapısal sorunlara el atmak için zaman kazanılacağını düşünmeliyiz. Yeni iktidar da elbette büyümeye asılacaktır ancak, birincisi bunu inşaat öncülüğünde değil, sanayi, tarım ve en başta turizm olmak üzere diğer hizmet işkolları öncülüğüne kaydırmak isteyecektir. Türkiye’nin insan kaynağında kan kaybı duracaktır.

AKP iktidarı devam ederse, doğaya ve çevreye düşmanlık seviyesinde bir yıkıcılıkla, laz müteahhit cüreti ve iştahıyla inşaat öncülüğünde büyüme politikası devam edecektir. AKP kadroları, formasyon olarak daha fazlası için yeterli de değildir. Büyüme, kalkınma ayağı olmadan, gelir adaletini daha da bozarak rantçı, fahiş kazançları özendirici ahbap çavuş kapitalizmi yol alacaktır. Kayıtdışılık artacaktır. Kredi zoruyla büyüme anlayışı, her şart ve altında ihtiyatsız yüksek büyüme sevdası devam edecektir. Türkiye kadınları eve göndererek, eğitimli insan kaynağını kaybederek büyüme dinamiklerini kötürüm edecek, ilanihaye potansiyelinden uzak bir ekonomi olacaktır. Büyük ekonomiler sırasındaki gerileme bunun göstergesidir.

Bu büyüme projeksiyonuna bakarak işsizlik konusunda olabilecekleri tahmin etmeyi deneyebiliriz. Bir kere 2023’ün ilk yarısında, hükümet büyümeye asılacağından, ihtimal ki metazori önlemlere de başvurarak işsizlikte artışı göze almayacaktır. Ancak sıkıntıda olan sektörlerde yoğun işten çıkarma haberleri geliyor. Tahminim seçime kadar işsizlik oranlarında çok derin oransal değişimler zor görünüyor. Ancak yeni hükümet, istihdam yaratıcı sektörlere, özellikle tarıma yüklenerek, yatırım hacmini artırıcı önlemler alarak işsizlik oranlarını aşağı çekebilir. AKP planlamadan, bilime başvurmaktan uzaktır. Sorun büyüdüğünde palyatif, baskıcı önlemler alıyor. Sorun gevşediğinde unutuyor. Dolayısıyla böyle bir iktidardan işsizliği sistemli olarak azalma trendine sokacak yapısal önlemler beklemek gerçekçi değil.

Enflasyonda ne olur? AKP’nin enflasyonda ne yapacağını açıklayan cümleyi Bakan Nebati, Ekonomi gazetesine yaptığı açıklamada söyledi: “Kur artışı enflasyon hesabımı bozar.” Dolayısıyla bir yandan baz etkisine dayanarak “düşürdük” propagandası sürerken bir yandan da kuru tuturak enflasyona geçişkenliği sınırılamaya odaklandıkları anlaşılıyor. Ne var ki kur riskinin bu hükümet döneminde gündemden kalkaması olanaksıza yakındır. Türkiye kasalarını boşaltmıştır. Para politikasını da devre dışı bıraktığı için her seviyede atağı döviz satarak tutmaktan başka bir seçeneği kalmamıştır. Dolasıyla bunu beceremediği anda kur yukarı gidecek, enflasyonu da yukarı itebilcektir. Şu günlerde odağında bundan kaçınmak var ama döviz sıkıntısı halinde enflasyonda inişin tersine dönmesi ihtimali de yok değildir.

Yeni hükümet, enflasyon ve kur atağını tetikleyen politika faizleri konusunda herhalde “nas” uygulamayacaktır. Muhtemelen ekonomiyi durdurmak istemeyeceğinden, sert değil ancak belki ilk başka 5 puan gibi faiz artışlarına dönecektir. Dolayısıyla bu kanaldan enflasyonu aşağı iten, yine döviz girişi ile kurun sakinlediği koşullarda, belirsizliğin azalması ve beklentilerin toparlanmasıyla enflasyon yavaşlayacaktır. Faizler bir miktar yukarı giderken enflasyon artış hızı düşecek, iki gösterge birbirine yaklaşacaktır.

Bu başlıkta kamu harcamalarının toparlanması da önemli olacak. AKP’nin hükümet etme biçimi, kaynak soğuran şatafat harcamalarına yol açıyor. Garantilerin bitirilmesi ve hovarda kamu harcamalarının son bulması, yıllık 200 milyar liraya yakın tasarruf getirebilir. Kayıtdışılığın azaltılması, hacıyatmaz yağmasının bitmesi, gereksiz kiracılıkların bitmesi, araç, uçak saltanatının bitirilmesi yeni hükümete sosyal harcamalar için fırsat verecektir. Benim yaptığım kaba hesaplara göre 1 trilyon lira tasarruf sağlamak mümkündür. Belki rant ve servet vergisi -yeni hükümetin tabanı tutar mı bilemiyorum – olursa, nereden buldun yasası getirilirse, adaletin sağlanması, gelir dağılımındaki bozulmanın durdurulması bakımından önemli olacak.

Yine bu bağlamda yeni hükümetle birlikte CDS düşecek, borçlanma faizleri inecek, kamunun dövizli borçlanmaları duracak, azalacak, kredi notlarında toparlanma başlayacak, uluslararası piyasalardan daha düşük faizli, daha uzun vadeli kredi bulma olanakları artacaktır.

En zor işlerden biri kurumsal çöküşü geri çevirmektir. AKP, yandaşlarını bütün kurumlara doldurarak, bir çeşit içerden zapt gerçekleştirdi. Ekonominin en etkili kurumları devre dışı kaldı. AKP iktidarında bu kurumlara ihtiyaç yoktur. Cumhurbaşkanı’nın insiyatifi bütün kurumlara ve konulara uzanmaktadır. AKP kalırsa bütün kamu hizmetlerinde kalite kaybı ve kaos sürecektir. Ama yeni bir iktidar işleyen, bütün kamusal aklı, yetenekleri, kapasiteleri devreye alan bir yola gidecekse büyük bir iş yükü, etkili bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirme işi çıkacaktır önüne. Bunun için kadro hazırlığı yapıldığına ilişkin açıklamalar dinledik. Bu gerçekleşirse, vatandaş, karşısında işinin sahibi, ehliyetli kimseleri görebilecektir.

AKP, kamu ekonomisini tasfiye etti. Elektrik dağıtımı, üretimi, doğalgaz dağıtımı, yeni köprü ve otoyolların tamamı, limanlar, araç muayene hizmetleri, havalimanı hizmetlerinin önemli kısmı, sağlık – eğitim hizmetlerinin önemli kısmı özel sektöre geçti. Üretici kamu kuruluşlarının neredeyse tamamı özelleştirildi. Bütün cumhuriyet tarihindeki 10 milyar dolarlık özelleştirmeye karşılık AKP, kendi döneminde 70 milyar dolarlık özelleştirme yaptı. Yeni hükümet bu trendi durduracaktır. Bazı hizmetlerin bir kısmının tekrar kamuya dönmesi mümkündür. Bunun ifadelerini duyduk.

Evet, tarihi önemde bir yıla giriyoruz. Ya medeni, modern, laik, demokratik bir hukuk devleti olmaya doğru yol alacağız ya da “küçüğün rızası varmış” diyebilen, “bir kereden bir şey olmaz” diyebilen çağdışı bir kafanın, kız çocuklarının okula gönderilmesini günah sayan cemaatlerin, kadını her şekilde karanlığa gömmek isteyen Talibancı tarikatların tasalltuna uğramaya devam edecek, yalnızca aşımızın ekmeğimizin, geleceğimizin iktidar yanaşmaları tarafından çalınmasına değil, haysiyetimizin, vicdanımızın örselenmesine de izin verecek, kahır içinde yaşamayı seçeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İBRAHİM EKİNCİ Arşivi
SON YAZILAR