ÜNAL ÇEVİKÖZ

ÜNAL ÇEVİKÖZ

Uluslararası ilişkiler ciddiyet ister

2025 yılına uluslararası ilişkilerde ciddiyetten, uluslararası hukuka saygıdan, devletler arasındaki ilişkilerin belli normlara göre yürütülmesinden uzaklaşan bir başlangıç yaptık. ABD'de yeni seçilen devlet başkanının uluslararası hukuku, devletler arası ilişkilerde alışılmış normları ve uygulamaları hiçe sayan bir söylem geliştirerek küresel endişe yaratmasına şahit olduk. Aslında Donald Trump'ın ikinci başkanlık döneminin öngörülemezlikler, alışılmışın dışında uygulamalar ve "ben yaptım oldu" yaklaşımından ilham alan adımlarla dolu olacağını beklemiyor değildik, ama bu kadarını doğrusu ummuyorduk. Herkes Trump başkanlığında ilk yüz günün muhasebesinin yapılacağı tarihe kadar ne gibi değişiklikler olacağını tahmin etmeye çalışırken, biz daha üç hafta dolmadan yaşadığımız şok etkisi yaratan gelişmelerin şaşkınlığı içindeyiz. Gelin şu gelişmelere sırasıyla bakalım...

Uluslararası örgütlerin geleceği tehlikede

Uluslararası sistemin aktörlerinden olan uluslararası kuruluşların etkilerinin zayıfladığı ve sistemin tökezlemeye başladığı uzunca bir süredir dile getiriliyordu. Başta BM olmak üzere, AGİT ve benzeri kuruluşların kuruluş amaçları doğrultusunda sonuç alıcı uygulamaları gerçekleştiremedikleri, sistemin ciddi bir reforma ihtiyaç duyduğu kanaati giderek yaygınlaşmıştı. Trump'ın da uluslararası örgütler ve anlaşmalarla ilgili kuşkucu yaklaşımı ile sistemin reformundan ziyade onu sarsan ve belki de yeniden yapılanması için önce yıkan bazı adımlar atması beklenmiyor değildi. Nitekim, ilk imzaladığı kararlar arasında ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan ve Dünya Sağlık Örgütü'nden çekilmesinin yer aldığı görülünce bu beklentilerin yanlış olmadığı anlaşıldı. Şimdi buna benzer başka adımların da gelmesi bekleniyor ve bu adımların ne zaman, hangi kurum, kuruluş veya örgütün başına patlayacağı henüz kestirilemiyor.

Sırada NATO mu var?

14 Şubat günü 61. Münih Güvenlik Konferansı (MGK) başlıyor. Küresel güvenlik meselelerinin dünya liderlerinin de katılımıyla konuşulduğu ve uluslararası ilişkilerin geleceğine ilişkin önemli mesajların verildiği MGK bu yıl Donald Trump'ın şok edici söylemlerinin gölgesinde geçecek. Konferans gündeminde üç önemli başlık var: küresel güvenlik meseleleri, bölgesel çatışmalar ve krizler, Avrupa'nın dünyadaki rolü (Bu son konu ile ilgili olarak kimin ne söyleyeceğini merak etmeyen yoktur herhalde).

Bu yıl MGK'na daha önce gördüğümüz ölçüde önemli yüksek düzey katılım olmayacağı anlaşılıyor. Örneğin, 2007 yılının konferansı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in tarihe geçen konuşmasının yapıldığı ve Ukrayna ile Gürcistan'ın başına geleceklerin işaretinin verildiği bir toplantı olmuştu. Bu defa, daha önce de rastlandığı gibi, ABD konferansa Başkan Yardımcısı Vance düzeyinde katılıyor. Başkan Trump'ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg da toplantıya katılacak. Kellogg konferans sırasında Avrupa'lı katılımcılar ile Rusya-Ukrayna savaşının nasıl sonlandırılacağı konusunda temaslarda ve görüş alış-verişinde bulunacak. Sonra da Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile buluşması öngörülüyor. Bu temas ve görüşmelerden sonra vereceği rapor, Trump'ın "Rusya-Ukrayna savaşını bitirme planı"nı açıklamasına zemin oluşturacak.

Yeni ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in açıklamalarına bakılırsa, ABD ekibi Münih'te Avrupa'lı müttefikleri terletecek bir söylem kullanacak. Hegseth, Ukrayna'nın NATO üyesi olamayacağını, Ukrayna'nın desteklenmesi konusunda ABD'nin artık elini cebine sokmayacağını, bunun Avrupalılara ait bir mesele olduğunu, ayrıca ABD'nin Avrupalı müttefiklerini savunma yükümlülüğünün de olmadığını, müttefiklerin NATO için Gayri Safi Yurt İçi Hasılalarının (GSYİH) %5'ini gözden çıkarmaları gerektiğini dile getirdi. Bu söylem Münih'te Başkan Yardımcısı Vance tarafından da tekrarlanacaktır.

Rusya ve Ukrayna Özel Temsilcisi Kellogg ise, Münih'ten sonra Zelensky ile yapacağı görüşmede Ukrayna'dan 500 milyar dolar karşılığı "nadir toprak elementi" isteyecek. Trump'ın Grönland, Kanada, Panama kanalı gibi göz diktiği yerlerden sonra Ukrayna'nın doğal zenginliklerine de göz koyması adeta Donald Duck'ın çizgi filmindeki amcası "Varyemez Amca"yı (Scrooge McDuck) hatırlatıyor.

Bütün bu gelişmeler sonucunda, Haziran ayında Hollanda'da yapılacak olan NATO zirvesinde ABD ile Avrupalı müttefikleri arasında ciddi bir görüş ayrılığının ortaya çıkmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.

Gazze ne olacak?

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Vaşington ziyareti sırasında Trump'ın "Gazze'yi biz alacağız, otel inşa edeceğiz, patlamamış mühimmatı temizleyeceğiz, Gazze bizim olacak ve orayı Riviera yapacağız" sözleri dünya gündemine oturdu. Trump Ürdün Kralı Abdullah'ı ağırladığı zaman bu konuda daha da ileri giderek Filistinlilerin Gazze'yi terk etmeleri ve bir daha dönmemeleri gerektiğini, onları başta Ürdün ve Mısır olmak üzere komşu ülkelerin alması gerektiğini belirtti (Türkiye'den de bu konuda hevesli bazı ifadeler çıkmadı değil). Ancak, 21. Yüzyılın çağdaş koşulları düşünüldüğünde, böylesine görülmemiş bir tehcirin ve etnik temizliğin nasıl kabul edileceği sadece ilgili ülkelerin ve Ortadoğu bölgesinin değil, tüm dünyanın sorunu olmaya aday gözüküyor. Nitekim, bir çok ülkeden Trump'ın bu hayaline tepki yağdı.

Lakin Gazze konusunda asıl endişe kaynağı, Trump'ın nasıl olsa gerçekleştirilmesi güç görünen bu söylemleri değil. Bir ay önce İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkes ve rehine takası sürecinde yaşanan aksamalar nedeniyle, bu defa Trump'ın 15 Şubat Cumartesi günü saat 12.00'ye kadar tüm rehineler İsrail'e iade edilmediği takdirde ateşkesin sona ereceğini ve Gazze'nin "cehenneme döneceğini" açıklaması bölgedeki insanları yeniden korku tüneline soktu. Bir yılı aşkın bir süredir Gazze sanki cehennemi yaşamıyormuş gibi, şimdi hangi cehennemden söz ediliyor, doğrusu anlamak mümkün değil. Ancak, İsrail'in Gazze'deki ateşkesi bozmak için her an bir bahane aradığından kimse kuşku duymadığı için, bu gelişme pek de şaşırtıcı bulunmamış olmalı.

Geri adım olur mu?

Trump'ın aldığı bazı kararlar hemen karşı tedbirlerle karşılaşıyor. Örneğin, Kanada ve Meksika'ya gümrük vergileri uygulanması kararı bu iki ülkenin de ABD mallarının ithalatına gümrük uygulamasına yol açınca Trump kararını bir ay erteledi. Çin'e karşı uyguladığı gümrük vergilerindeki artış da Çin'den benzer bir tepki alınca, bu defa Çin lideri Xi ile bu konuyu konuşacağını belirtti. Etki tepki doğuruyor. Tepki doğurunca da geri adım atılıyor. Bu da ciddiyetten uzak bir görüntü veriyor.

Trump'ın Cumartesi günü rehineler teslim edilmediği takdirde alacağı karar da muhtemelen bir tepki oluşturacaktır. Ancak bu defa söz konusu olan gümrük vergileri değil insan canıdır. Neredeyse 50.000 kişinin öldürüldüğü, 150.000'e yakın insanın yaralandığı bir kan gölünden tam kurtulunduğu ve ateşkes ile sükunetin sağlandığı bir dönemde bunu bozan bir gelişmeyi dünyanın daha fazla kaldırması beklenmemelidir.

Dünya yıllardır kaynıyor, kanıyor. Kanayan dünyada insanlık ölüyor. Yakın bölgemizde, kuzeyde Rusya-Ukrayna savaşı, güneyde Gazze, Suriye derken Türkiye bir vahşet çemberi ile çevrilmiş durumda. Tüm bu çılgınlıklara son vermek için gösterilen çabalarda Türkiye'nin bir muhatap olarak kabul edilmemesini anlamak çok zor. Trump'ın çözüm formüllerinin ise hiçbirinin Türkiye açısından kabul edilebilir bir yanı yok. Olmamalı da...

Önceki ve Sonraki Yazılar
ÜNAL ÇEVİKÖZ Arşivi
SON YAZILAR