MEHMET DEPREM
Ümit Özdağ’ın genetik siyasi mirası
Drezin küçük bir demiryolu taşıtıdır. Bazıları insan gücüyle kaldırılabilecek kadar hafiftir.
Genelde demiryolundaki güvenlik ve hemzemin geçitlere ulaşılıp bakım onarımı için kullanılır.
Bu küçük taşıt tamir için kullanılsa da rayların yol ayrımlarında bırakıldığında büyük kazalara yol açabilir. Kullanımı kolay ama yarattığı risk bazen koca bir treni raydan çıkartabilir. Son dönemde pıtırak gibi artan partilerin bazılarını drezinlere benziyor. Rayları tamir etmek için yola çıkmış gibi görünseler de bir “istenmeyen” bir kazaya sebep olacak hareketler yapılıyorlar.
Bunların uzaktan kumanda edildiğini söylemek büyük komplo teorisine girer ama “istenmeyen kazalar” için kullanılmaya çok elverişli oldukları söylenebilir. 6’lı masa olarak tanımlanan biraz eklektik, biraz rotası belirsiz muhalefeti 6’lı vagonlu tren katarı şu aralar iktidarın engelemelerinden çok sürekli dikkatini dağıtan küçük bir drezinle meşgul.
Direkt iktidar hangarında yapılan, elle çalışan Çiller’in veya Ahmet Özal’ın tahtadan drezinlerini bir yana bırakıp Ümit Özdağ’ın özgün ve elektrikli son model Zafer Partisi drezinine bakalım biraz.
Zira bu 'drezin' bile isteye çok tehlikeli yerlerde duruyor.
Kabul etmek lazım ki hızlı ve dinamik hareket ediyor. Hareket ederken de muhalefet için rayları onarmaktan çok sinyalizasyonu bozuyor. İleride yaratması muhtemel büyük bir kazanın mesajlarını şimdiden veriyor.
Başka bir ifadeyle Ümit Özdağ her gün yeni ve üzerine ince düşünülmüş açıklamalarla. Hükümetten çok muhalefetin şirazesini bozuyor.
Her neyi ne için yapıyorsa kabul etmek lazım ki işini iyi yapıyor. Kurduğu partinin ana motivasyonu mültecileri göndermek üzerine kurulu olsa da hedefine koyduğu, buna sebep olan AKP - MHP koalisyonu değil özellikle İyi Parti ve CHP.
HDP’yi söylemeye gerek yok ondan zaten ontolojik olarak nefret ediyor. Bunun yanında boş zamanlarında oyunu soğutmamak için bir Davutoğlu’na bir Babacan’a salvolar savuruyor.
Bu size de çok tuhaf gelmiyor mu? Kendini muhalefette konumlayan bir parti iktidardan çok muhalefete saldırması.
Aslında meselenin kökenlerine baktığınızda durumun Ümit Özdağ açısından tuhaf değil bilakis bir tutarlılık barındırdığını anlaşılıyor. Yazdığı Akademik makaleler ve 25 kitabından birkaçı hariç hemen hepsi Türk milliyetçiliği ve Kürt sorunuyla ilgili.
İnsanlar gibi siyasi hareketlerin de kökenleri ve bilinçaltları vardır elbette.
Onun için vurgun yiyecek derinlik sarhoşluğuna kapılmadan şnorkelle açık kaynaklardan Ümit Özdağ’ın geçmişine biraz bakalım.
Babası Muzaffer Özdağ da kendisi gibi siyasetçi ve yazar.
Onun da eserleri Türk milliyetçiliğiyle, psikolojik harp, İslamiyet ve Alevilik meseleleriyle ilgili. Babası yüzbaşı rütbesiyle askerken 27 Mayıs’ın darbesini yapan subaylarından. Alparslan Türkeş’in en yakınındaki kişi. Darbeci askerler arasında çıkan fikir ayrılığı sonucu (Hemen sivil yönetime geçmeyelim ülkeyi askerler yönetsin diyen tarafta) Tokyo Türk büyükelçiliğine ateşe olarak sürülüyor Muzaffer Özdağ.
Hayatın garip cilvesi Dağıstan’dan sürülen Özdağ ailesi çocukları Ümit’i sürgünde Tokyo yıllarında kucaklarına alıyorlar. Ailede vatanından sürülmeyle ilgili bir travma olduğu aşikar.
Muzaffer Özdağ Tokyo sürgününden döndüğünde Türkeş’le birlikte sonradan MHP olacak Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ninin kuruluşunda yer alır. Bir dönem Afyon’dan milletvekili seçilir ve sonra “anlaşamayarak” MHP’den ayrılır. Anlaşamadıkları konu Muzaffer Özdağ’ın Türkeş’e bile fazla gelen Nihal Atsız zihniyetindeki Türkçülük tutumu diye bilinir.
MHP’deki radikal Türkçülüğün zamanla Türk İslam sentezine yönelmesini “Arap severlik”olarak görmektedir.
Türkeş’in 12 Mart askeri muhtırası şartlarında kendini yalnız bırakan Muzaffer Özdağ’a olan öfkesi tüm MHP camiası tarafından bilinmektedir. Eski ülkücü camiada Özdağ ailesine karşı hizipçi ve “güvenilmezler” fikri hep canlı kalmıştır. Nitekim Ümit Özdağ 2016’da Bahçeli’ye karşı aday olduğunda o eski defterler yeniden açılmış “Armut dibine düştü” benzetmeleri yapılmıştı.
Muzaffer Özdağ’ın her zaman en yakın arkadaşlarından biri MHP’nin Hergün gazetesini yönetmiş eski istihbaratçı Enver Altaylı’dı. Kendisi şimdi FETÖ davasından "siyasi ve askeri casusluk" ile "silahlı terör örgütüne üyelik" suçlarından aldığı 23 yıl 4 ay hapis cezasını çekiyor.
Enver Altaylı’nın ise en yakın dostu meşhur CIA ajanı ömrünü sosyalist fikirlerle mücadele etmekle geçirmiş eski Nazi Özbek asıllı Ruzi Nazar.
Neyse fazla derine inip vurgun yemeyelim. Derdim yalnızca yeraltına indikçe “çok farklı”görünen dehlizlerin birbirine açıldığını anlatmak. Mahzenlerin kanalizasyonlara yakınlığına işaret etmek.
Sonuç olarak kökleri Nasyonalizm sempatisine kadar uzanan bir hikayeden bahsediyoruz. Herkes Menderes’lere karşı yapılan 27 Mayıs darbesi için bir neden bulabilir ve hatta bazı sol gruplar için darbe değil devrim olarak da görülebilir ancak Muzaffer Özdağ 27 Mayıs darbesini överken darbeyi şöyle gerekçelendirmişti.
"Biz 27 Mayıs'ı Doğu’da hazırlanan bir Kürt isyanı 'nı önlemek için yaptık. Yoksa vatan bölünecekti. Biliyor musunuz ki, Demokrat Parti liderlerinden önce biz Kürt ağalarını tutukladık?”
Mevzu Menderes değil miydi? Konu yine ne ara Kürtlere geldi dediğinizi duyar gibiyim ama valla Muzaffer Özdağ’ın hatıratı böyle.
Gerçekten de darbe olur olmaz 55 önde gelen kanaat önderi tutuklanmış, bu olay milli birlik komitesi 'nin “feodaliteye ilerici bir darbe” olarak sunulmuş tutuklananlar Sivas Kabakyazı’ya sürülmüştü.
Bu siyasi ortamda yetişmiş Ümit Özdağ’ın Sezgin Tanrıkulu’nun varlığından rahatsız olup “CHP’yi HDP’ye çevirdiler” demesi hikayenin akışı içinde oldukça mantıklı duruyor değil mi?
Çünkü içinde yetiştiği aile ve akademik geçmişinden nereye bakarsa baksın ülkeyi bölmek isteyen kişiler görüyor Ümit Özdağ. Partisi Türkiye-Ermenistan ilişkileri yumuşama emareleri gösterirken Ermenistan-Türkiye arasındaki sınır kapısının isminin "Talat Paşa Sınır Kapısı" olarak değiştirilmesine ilişkin kanun teklifi veriyor.
“Filistin bundan sonra Türk Milletinin desteğini istiyorsa Kuzey Kıbrıs'ta bizi desteklemeli,” diyerek Azerbaycan’nın bile tanımadığı KTTC’yi zaten bin tane derdi olan Filistin halkının başına yıkıyor.
"Türkiye’nin başındaki en büyük belaların başında PKK ve FETÖ ile Selefi hareket dışında liberal solcular geliyor. Gerçek solculara saygım var ama bunların canları cehenneme.” Diyerek aklındaki Nasyonal Sosyalizmle sol tasnifi yapıyor.
"Her soruna politikamız var. Ancak hiçbir politika, sığınmacılar gitmeden hayata geçmez. Biz ırkçı değiliz ama bunlar aleni salak." diyerek sığınmacı meselesini buna sebep olup ülkeleri ısrarla kaşıyan muktedirlere değil sıradan insanlara yönlendirerek ateşle oynuyor.
"Zafer Partisi olarak, vatandaşlık verilen yabancıların 10 sene oy kullanamaması için önerge verdik. Sarı muhalefete çağrıda bulunuyorum, samimiyseniz önergemizi destekleyin” diyor.
Sol bir kavram olan 'sarı sendika’dan aparttığı söze bakınca bilmeyen de kendisini tipik bir nasyonalist değil direnişin kızıl bayrağını dalgalandırıyor sanır. Bu öneri de bile amacı iktidar değil muhalefeti zaafa düşürmek ve şirazesini bozmak.
CHP ile HDP’nin genel başkanlarını görüşmesine "Bu bir siyasal zaaf, tükenmişlik ve teslimiyettir. HDP ve PKK'ya teslimiyettir. Bunu vatansever CHP, İYİ Parti seçmeni kabul edecek mi? Hiç zannetmiyorum." diyerek ateşin harına üfledikçe üflüyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’a sosyal medyada, "Talat Paşa vatansever Ermenileri değil senin gibi arkadan vuranları sürdü. Sen de zamanı gelince bir Talat Paşa deneyimi yaşayacaksın ve yaşamalısın" diyerek Ogün’lere, Yasinlere selam yolluyor.
CHP heyetinin Kuzey Irak Kürdistan Özerk yönetimini ziyaret etmesine tepki göstererek tüm akademik kariyerini oluşturan “Kürt meselesi yoktur düsturuna” uygun karakterdeki Şükrü Sina Gürel’i ve Perinçek'in sağ kolu Aziz Ergen’i partisine katıyor.
Yalçın Küçük ve Soner Yalçın’nın açtığı yoldan Sebatayist köken avcılığını üfür üfür ipe diz sınırlarına getiren Ergun Poyraz’ın darp edilmesi sonrası kendisini ziyaret ediyor. CHP’li Kuşadası Belediyesi önünde açıklama yaparken konuyu yine “CHP ile iş tutan Kürt çetelere” getiriyor.
Çok uzattım farkındayım ama Ümit Bey gerçekten az zamanda büyük işler başardı.
Zafer Partisinin ekibi yavaş yavaş büyüyor. Ümit Özdağ’ın siyasal dünyasına uygun birkaç aday biz de önerebiliriz. Örneğin; Mine Kırıkkanat, Hulki Cevizoğlu, Nihat Genç…
Muhalif gibi görünen ama yalnızca muhalefeti eleştiren nasyonalist sinyal bozucular kontenjanından.
Meral Akşener'i "FETÖ projesi" diye suçlayarak İYİ Parti'den istifa eden Ümit Özdağ’ın "Zafer Partisi olarak Akşener'in Millet İttifak'ından ayrılarak bizimle beraber Mansur Yavaş'ı desteklemesini talep ediyoruz" demesi şimdi çok daha anlaşılıyor değil mi? Mesele eminim daha da berraklaştı.
Fetö projesiyse neden İyi Parti’den destek istiyorsun demezler mi adama? Derler de bu Ümit Bey’in umurunda olmaz çünkü asıl misyonuna odaklanmış durumda. Ağır aksak ilerleyen muhalefet trenini kaza yaptırmak için sürekli olmadık yerlerde Drezin gibi duruyor. Her gün sinyalizasyonu bozup treni raydan çıkartacak mesajlar veriyor.
Türkiye’nin Suriye’ye girmesine tek laf etmiyor ama Kırşehir’de bir markete girip Suriyeli misin? diye kimlik soruyor. Sığınmacı meselesinden yorulmuş insanlar arasında popülerliği artıyor.
MHP Genel Başkan yardımcısı Semih Yalçın, Nagehan Alçı’ya verdiği mülakatta Ümit Özdağ ve Babası Muzaffer Özdağ için "Bunlar, -kendisi ve babasını kast ediyorum- milliyetçi falan değildir, istihbaratçı bunlar” demesi yalnızca sinir ve siyasi husumetle söylenmiş bir söz müdür bilmek zor ama baba oğul Özdağ’ların yıllardır aynı taktiklerle müesses nizamın raylarını tamir ederken muhalefet treninin önüne kendilerini Drezin gibi attıkları apaçık ortada.
Bu bazen sol muhalefete karşı oluyor, bazen merkez sağa karşı oluyor, bazen Kürt hakları için mücadele edenlere karşı oluyor ama görev yıllardır aynı dikkatle devam ediyor….
Sonuç olarak; Ümit Özdağ’ın siyasi genlerinden gelen işinin başında olduğu doğrudur.
Sığınmacı sorunu işin sosudur.
Aslolan müesses nizamdır gerisi konjonktüre göre değişen teferruattır