ÖZER ÇELİKSÜNGÜ
Anadolu’dan çıkan Sindirella masalı
ÖZER ÇELİKSÜNGÜ
Türkiye, 1990’ların sonundan beri basketbolda başarıya aşina. 1996’da o dönemki ismiyle Efes Pilsen’in Koraç Kupası'nı kazanması ile kulüp düzeyinde ilk kez elde ettiğimiz uluslararası başarı 2000’ler de milli takım düzeyine de sirayet etti.
2001 Avrupa Şampiyonası, 2006 ve 2010 Dünya Kupaları bunun en ikonik örnekleri. 2010’dan sonra kulüp düzeyinde Fenerbahçe’nin Avrupa basketbol tarihinin en iyi koçu Zeljko Obradovic’i getirmesinin ardından ulaştığı EuroLeague şampiyonluğu, Ergin Ataman’ın Beşiktaş ile kazandığı EuroChallenge, Galatasaray ile kazandığı EuroCup ve Anadolu Efes ile geçen sezon kazandığı şimdi de Final Four’da olduğu EuroLeague başarıları ile ülke basketbolu oldukça saygın bir isme sahip.
Gerçekten son yıllarda Türkiye’den çok önemli basketbol insanları geçti. Bu başarı zincirine bu sezon bir yenisini de EuroCup’da adını finale yazdıran Frutti Extra Bursaspor eklendi. Çok az kişinin Avrupa’nın en büyük ikinci basketbol organizasyonu olan EuroCup’da final yapmasına ihtimal vereceği Frutti Extra Bursaspor’un masalsı yolculuğu gerçekten şaşırtıcı olmak ile beraber önceki örneklerinden kayda değer farklılıklar taşıyor.
Bursaspor futbola aşina olanlar için tanıdık bir camia. Fakat kulübün basketbola katılması yalnızca 2015 yılında gerçekleşti. 2015’te Türkiye 3. Liginde yarışan takım ilk iki yılı sponsorsuz geçirmesinin ardından 2019-2020 sezonunda Türkiye Basketbol Süper Ligi'ne yükseldi ve Uludağ İçecek Grubu'nun sponsorluğunu alarak Frutti Extra Bursaspor oldu.
Neredeyse bütün giderlerin dolar üzerinden fakat gelirlerin Türk lirası üzerinden olduğu bir alanda bu çeşit bir ortaklık son derece gerekliydi. Belki de bu ortaklık sayesinde kulüp içinde futbol şubesinin çöküşünün devam ettiği bir senaryoda basketbol şubesi bundan etkilenmeyip hayatta kaldı, hatta bundan daha fazlasını yaptı; tarihe geçti.
TARİHE GEÇECEK OLAY
Kuruluşundan sadece 7 yıl sonra Avrupa basketbolunun en büyük 2. sahnesinde boy göstermek tarihe geçecek nitelikte bir olay. Ülkemizde futbol, kapladığı alan ile birlikte bir karadelik etkisi yaratmış durumda. Çoğu zaman futbol taraftarının yönetimler üzerinde kurdukları baskı diğer spor şubelerinin adeta yok sayılmasına sebep oluyor, onların bütçelerini kendi içine çekmek istiyor. Bursaspor gibi geçmişindeki futbol başarısından uzak bir yapının bu tarz boş hırslarla bu karadeliğe çekilmesi gayet muhtemeldi.
Zira geçmişte Eskişehir ve Trabzonspor’un basketboldaki başarısız denemeleri futbol için kurban edilmeleriydi. Bursaspor burada fark yaratmasını anonim şirkete (AŞ) dönüşmesine borçlu. Bu sayede kulüp şubelerinin bütçelerini birbirinden tamamen ayırıp, Frutti Extra gibi bir ortağın gelmesi için gerekli zemini hazırladı. Kulüp başkanı Sezer Sezgin’in vizyonu, doğru insanlarla çalışıp, kadro planlaması konusunda ipleri koç Dusan Alimpijevic ve genel menajer Nedim Yücel’e bırakması ile bugün karşımıza bütçesine uygun kurulmuş ve koçunun oynamak istediği oyunu parkede en iyi şekilde oynayan Frutti Extra Bursaspor’u çıkardı.
2021/2022’ye hızlı başlayan takım, sezon ortasında, sezonunu tanımlayacak büyüklükte önemli bir değişim geçirdi. O noktaya kadar takımın hücumdaki 1 numaralı opsiyonu olan ve son derece başarılı bir sezon geçiren Allerik Freeman EuroLeague ekiplerinden CSKA Moskova’nın yolunu tuttu. Freeman transferinden elde edilen gelir, kulübe kaybettiği oyuncunun yerini doldurması için bir kaynak sağlamaktan çok sezon içindeki kur artışını sübvanse etmesini sağlayan bir fırsat oldu. Fakat kadro hiyerarşisinde önemli bir boşluk oluşmuştu. Dusan Alimpijevic’in bu boşluğu dışarıdan bir oyuncu ile doldurmak yerine içeriden bir çözüme gitmesi Türkiye basketbolu açısından umut verici oldu. Kadro içinden özellikle Ömer Utku Al ve Onuralp Bitim’in artan sorumlulukları göğüsleyebilmesi sayesinde de Freeman’nın gidişi takımı incitmedi. Sezonun devamında Rusya Ukrayna krizinin patlak vermesinin ardından Rusya’dan ayrılan EuroLeague seviyesinde kendini kanıtlamış bir oyuncu olan John Holland’ı serbest piyasadan alarak, takıma harika bir fiyat performans eklemesi de yaptılar.
EuroCup’da normal sezonu 7. bitiren temsilcimiz top16’ya kaldı. Buradan itibaren işler artık eleme usulüydü. EuroCup’da elemeler tek bir maç üzerinden oynanıyor ve bu maçın hangi takımın sahasında oynanacağını takımların normal sezonu bitirdikleri sıra belirliyor. Hangi takım normal sezonu daha yukarıda bitirdiyse maç o takımın sahasında oynanıyor. Tek maç üzerinden eleme formatı Amerikan Kolej basketbolu (NCAA) izleyecilerinin aşina olduğu bir format ve tek maç olduğundan beklenmedik takımların turnuvada ilerlemesine veya NCAA ağzıyla Sindirella hikayeleri çıkarmaya gebe. Elbette bu format temsilcimizin hemen hemen bütün maçlarını deplasmanda oynaması anlamına geliyordu ki öyle de oldu.
Top16 da ilk rakip efsane Zeljko Obradovic’in yönettiği, bütçesi ve kadrosu ile kendisini tamamen EuroLeague için hazırlamış, kupanın en büyük favorisi Partizan’dı. Bugün Belgrad’da deplasmana gittiğinde gözü korkmayacak takım yok. Partizan taraftarının yarattığı atmosfer Avrupa basketbolunda bir kült. EuroCup’da iç sahada hiç maç kaybetmemişlerdi. Bursaspor ‘canavarın inine’ doğru yürürken hemen hemen kimse onlara şans vermiyordu. Neredeyse kendi bütçelerinin 10 katı büyüklüğündeki bir takıma karşı oynayacaklardı. Ama rakip takım koçu Zeljko Obradovic’in de dediği gibi: ‘Sahada para çuvalları değil, oyuncular oynuyor.’ Bizim oyuncularımız da bu deplasmana birlik halinde gelip baskıya boyun eğmediler ve uzatmalara giden maçta şampiyonanın favorisini kendi evinde devirmeyi başararak bütün basketbol dünyasını salladılar. Partizan’nın ardından çeyrek finalde Cedevita Olimpija Ljubljana ile eşleştiler. Slovenya deplasmanından da son saniyelerinde çıkmayı başaran takım yarı finalde MoraBanc Andorra’nın konuğu oldu. Partizan ve Olimpija gibi turnuvanın öne çıkan takımlarını deplasmanda mağlup etmesiyle inanılmaz bir momentum yakalayan Bursaspor için Andorra zor bir eşleşme olmadı.
Dusan Alimpijevic’in yarı finalde Andorra deplasmanı öncesi yaptığı ‘Colorado sirki gibiyiz. Bir şehre geliyoruz, kalabalık bir seyirci topluluğu önünde oynuyoruz, galip geliyoruz ve diğer şehre gitmek için yola çıkıyoruz.’ Açıklaması takımın tepeden tırnağa nasıl bir havaya girdiğini gösterir nitelikte. Andorra galibiyetinin ardından finalde yerini alan temsilcimiz rakibini beklerken, yönetim de sezonu çok iyi geçiren başarılı oyuncuları Derek Needham, David Ludzinski ve Onuralp Bitim ile 2 yıl daha sözleşme uzatıp, kadroyu gelecek sezon için de korudu.
Finalde rakip, Partizan gibi yüksek bütçeli ve zengin bir geçmişe sahip bir diğer takım Virtus Bologna oldu. Fakat bu sefer ayakkabı büyük geldi, finalde Bologna karşısında mağlup olduk ve Sindirella masalı son buldu. Kurulmuş olduğu bütçe, sezon içinde en iyi oyuncusunu kaybetmiş bir takımın böyle bir masal yazacağına muhtemelen kendilerinden başka inanan kimse yoktu. Onlar kendilerine inandılar ve ardından herkesi de kendilerine inandırdılar.
BU BAŞARIYI DİĞERLERİNDEN AYIRAN NE?
Yazımın başında dediğim gibi EuroCup’da final yapmak nispeten bizlere yabancı olmayan bir başarı.
Peki Bursaspor’u farklı kılan ne? Burada bütçenin ötesinde bir faktör var. Tarihi olarak bakarsak; özellikle 2010’dan sonra kulüplerimiz Avrupa’da önemli kadrolar ile büyük başarılar yakaladılar. Fakat aynı dönemde bu iyi gidişatın milli takıma sirayet etmediğini görüyoruz.
Kulüp takımlarımız başarıya ulaştılar ve bunlar ülke basketbolunun marka değeri adına son derece değerliydi evet, ama kulüplerimiz bunu yaparken yerli oyuncular çoğunlukla arka plandaydı. Milli takımın, kulüp düzeyindeki başarı çizgisisin altında kalmasında bu önemli bir etken. Büyük hedefleri olan takımların birincil planı oyuncu yetiştirmekten öte şampiyon olmak.
O yüzden Efes ve Fenerbahçe EuroLeague’de yerli oyuncu yeterince oynatmıyor diye suçlanmamalı. Ama Bursaspor’un ana 8 oyunculu planı içinde Metin Türen, Onuralp Bitim ve Ömer Utku Al’ın yer alması kesinlikle Türkiye basketbolu açısından sevindirici ve umut verici. Önemli olan altyapılarımızda yetişen oyuncuların üst düzey sahnelerde fırsat bulup değerlendirmesi. Kendi sistemimizin ürünü olan, süre ve sorumluluk alan oyunculara ihtiyacımız var. Çünkü döviz kurunun geldiği noktayı düşününce sportif olarak devamlılığımızı ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Bursaspor’u özel kılan şey bu topraklarda yetişen oyuncuların da sorumluluk üstlenebileceği göstermiş olmaları. Efes ve Fener şu an kendilerine ait bir stratosferdeler. Onlar artık oluşturdukları marka sayesinde öyle ya da böyle Avrupa basketbolunda faktör olmayı sürdüreceklerdir. Ama geri kalan takımlarımızın kesinlikle Bursaspor’un başarısının ardından aynaya bakıp dersler çıkarması lazım. Borç içindeyken olmayan paralar ile daha fazla yabancı oyuncu getirip daha fazla borca girme kısır döngüsünden çıkıp ligin içinde bulundukları konuma göre bir plan belirlemeliler.