ÜNAL ÇEVİKÖZ
Başarısız darbe
Dünya tarihi çeşitli ülkelerde gerçekleştirilen darbe girişimleriyle doludur. Bunların bazıları başarılı olmuş, bazıları başarı sağlayamamışlardır. "Başarı" ifadesini anti-demokratik bir olay olan "darbe" için kullanmak hiç uygun olmasa da, bazı darbelerin sonuçları demokrasi ve demokratikleşme açısından örnek gösterilebilir. 33 yıl önce 1991 yılının Ağustos ayında yaşanan gelişmeler, dünya tarihinde önemli bir sayfayı kapatarak yeni bir sayfayı açmış olması bakımından böyle önemli ve ender bir örnektir.
18 Ağustos'ta Sovyetler Birliği'nin önde gelen bazı komünist şahsiyetlerinin Mikhail Gorbachev'i görevden almak ve ülkede olağanüstü hal ilan etmek için giriştikleri darbe, 19 Ağustos tarihinde bugün birçok kişinin belki de hatırlamadığı, ama tarihte iz bırakan bir sahne ile bir devrin kapanmasına yol açtı. Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti başkanı Boris Yeltsin, Rusya Parlamentosunu kuşatan, hatta binaya ateş eden tankların arasına girerek bir tankın üzerine çıkmış ve darbeye hayır demişti. Onun bu tepkisi ve davranışı kısa zamanda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) iki önemli unsuru olan Kazakistan'da Nursultan Nazarbayev, Ukrayna'da da Leonid Kravchuk tarafından desteklendi. Darbe girişimi başarısız olmuştu. Ardından SSCB'de yaprak dökümü başladı.
Sovyetler Birliği komünistlerinin başarısız darbe girişiminden beş gün sonra, 24 Ağustos'ta, Ukrayna SSCB bünyesinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. İki gün sonra bu bağımsızlık ilanının 33. yıldönümü kutlanacak. Ukrayna'nın ardından diğer Sovyet Cumhuriyetleri de benzer bir yol izlediler. Bu egemenlik ve bağımsızlık ilanları her Sovyet cumhuriyetinde referandumlarla halklar tarafından onaylandı ve önceki Sovyet Cumhuriyetleri bağımsız birer devlet olarak dünya sahnesinde yerlerini aldılar.
O sıralarda NATO'nun uluslararası yazmanlığında çalışıyordum. Ağustos ayının başında izinli olarak Türkiye'ye gelmiştim. Bir süredir devam eden gelişmeler SSCB'de önemli değişimlerin olacağını hissettiriyordu. Yazmanlıktaki arkadaşlarıma Türkiye'den gönderdiğim bir kartpostalda "Rusya'yı dikkatle izleyin!" diye bir mesaj yazmıştım. Tatil dönüşü alkışlarla karşılandığım yetmiyormuş gibi, kartpostalım yazmanlıkta siyasi işler bölümü direktörünün özel kaleminde duvarda en görünür yere raptiyelenmiş duruyordu.
Sonrası malum. Yılın geri kalan kısmını sallanan SSCB, tek tek birlikten ayrılan yeni bağımsız cumhuriyetler, Rusya, Ukrayna, Belarus gibi Slav cumhuriyetleri, Baltıklar, Kafkasya ve Orta Asya'yı dikkatle izleyerek geçirdik. Olaylar hızla gelişti. O yılın sonunda çok ilginç bir tarihi olaya daha şahit olduk. 20 Aralık 1991 tarihinde, NATO üyeleri ile eski Varşova Paktı üyesi devletlerin temsilcilerini bir araya getiren Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi'nin (KAİK) toplantısındaydık. SSCB Büyükelçisi Nikolai Afanassievsky toplantı bitmeden çok kısa bir süre önce Genel Sekreter Manfred Wörner'den izin istedi, dışarı çıktı. Çok geçmeden geri döndü ve söz isteyerek şu açıklamayı yaptı: "Sayın Genel Sekreter, sayın Büyükelçiler, Sovyetler Birliği artık yok! Ben de artık sadece Rusya'nın temsilcisiyim!"
KAİK nihai bildirisi onaylanmıştı. Metni değiştirmemiz mümkün değildi. Wörner, yaratıcı bir davranışla hemen bir çözüm üretti ve Afanassievsky'nin açıklamasını bildiriye bir dipnot olarak eklemeyi önerdi. Öneri kabul gördü ve öyle yaptık. Koskoca SSCB, sadece bitmekle kalmamış, bir NATO bildirisinde de bir dipnota indirgenmişti!
33 yıl önce SSCB dağıldıktan sonra Rusya ile Ukrayna arasında birçok konuda önemli uyuşmazlıklar ve görüş farklılıkları ortaya çıkmıştı. Bu anlaşmazlıkların uzun müzakereler sonucunda, pek de Ukrayna'nın lehine olmayacak şekilde sonuçlandığını unutmamak gerekiyor. Bununla birlikte Rusya, Belarus ve Ukrayna'yı Slav dünyası bütünlüğü içinde ve Rusya'yı tamamlayan unsurlar olarak gördüğünü hiç bir zaman gizlemedi ve özellikle Ukrayna'nın batı ile yakınlaşmasını engellemek için elinden geleni yaptı. Ukrayna'nın NATO ve AB'ye yakınlaşmasını diplomatik yollardan engellemeyi başaramayacağını anlayınca da çözümü kuvvet kullanmakta buldu.
33 yıl sonra bugün, SSCB bünyesinde 70 yıl bir arada tarih paylaşmış olan Rusya ile Ukrayna Avrupa'nın göbeğinde birbirleriyle amansız bir savaşı sürdürüyorlar. NATO, bir yandan Rusya ile doğrudan bir çatışmaya girmemek ve savaşı bir Rusya-NATO savaşına doğru büyütmemek için dikkatle hareket ediyor, ama bir yandan da Ukrayna'yı desteklediğini gizlemiyor. Bazı NATO üyesi ülkeler Ukrayna'ya silah tedariki ile yardım ediyorlar. Bir kaç ay önce savaşın Ukrayna'nın imkanlarının oldukça tükendiği ve Rusya'nın savaşı kazanmaya yakın olduğu görüşü yaygın iken, Ukrayna'nın karşı atakla çatışmaları ilk kez Rusya topraklarına taşıması ve Kursk bölgesinde yaklaşık 1500 kilometre karelik bir alanı işgal etmesi şimdi ibreyi tekrar Ukrayna'ya doğru çevirdi.
Batıda bazı güçler bu savaş üzerinden Rusya'yı ve Putin'i yıpratmayı hedeflediklerini gizlemiyorlar. Ukrayna, ülkenin önemli bir kısmı tahrip olmuş olsa da mücadeleyi sürdürüyor. Rusya ise şimdi inisiyatif Ukrayna'ya geçse de, tarihin bize daha önce çoğu kez gösterdiği gibi, savaşı uzun bir sabır mücadelesi olarak görüyor, ona göre planlıyor. Şu ABD seçimleri bitene kadar da dünya üzerindeki birçok sorun bu şekilde zamana yayılarak çözümsüz kalmaya devam edeceğe benziyor.