SERHAT TUTKAL
Peru’da siyasal kriz
Kısa Dalga’daki ilk yazımı Peru devlet başkanı Pedro Castillo’yu azletme girişimi üzerine yazmıştım. Bu yazıda altı yıl içinde altı farklı devlet başkanının göreve geldiği Peru’da başkanlık sisteminin istikrarsızlığına değinmiş, Kongre’de azınlıkta olan Castillo hükümetinin azledilmesinin tekrar tekrar gündeme geleceğini ama mevcut dengeler çerçevesinde Castillo’nun azledilmesi için gereken 87 Kongre üyesi oyunun toplanmasının güç olduğunu belirtmiştim. Takip eden azledilme oylamasında Castillo’nun görevden alınması yönünde oy kullanan Kongre üyelerinin sayısı da 55’te kalmıştı.
Castillo’nun görevden alınması yine gündemde ama bu kez koşullar yedi ay öncesine kıyasla önemli değişiklikler gösteriyor. Birincisi, Castillo aleyhine yolsuzluk suçlamalarında bulunan Başsavcı Patricia Benavides, Castillo’nun yalnızca yüzde 50 oyla görevden alınabileceğine hükmetmiş durumda. Yani, başkanı görevden almak için normalde 130 üyeli Peru Kongresi’nin 87 üyesinin oyu gerekliyken Benavides mevcut suçlamalar için 65 oyun geçerli sayılacağını öne sürüyor.
Castillo aleyhine 55 oy çıkan oylamada 19 Kongre üyesinin çekimser oy kullandığı düşünüldüğünde Castillo karşıtı Kongre üyelerinin yüzde 50 oranına ulaşmaları mümkün görünüyor. Benavides bunu Castillo’ya yönelik suçlamaları anayasanın 113. maddesindeki alışıldık “ahlaki yetersizlik” suçlamasına anayasanın 117. maddesine dayandırarak temellendiriyor.
Benavides’in suçlama ve iddialarının yasal dayanağı çok zayıf. Atıf yapılan anayasa maddesine göre Peru devlet başkanı yalnızca dört suçtan yargılanabilir, Benavides’in suçlamalarıysa bu maddelerin hiçbirine uymuyor. Benavides’in hakim olan kardeşinin uyuşturucu ticaretiyle ilişki iddiasıyla soruşturulduğu bilgisi de durumun güvenilmezliğini artırıyor. Bu durum suçlamaların darbe iddialarını da beraberinde getirmesine yol açtı. Ülkede demokrasinin tehlikeye girdiğini öne süren Castillo hükümeti Amerikan Devletleri Örgütü’ne (OEA) çağrı yaptı. Bunun üzerine, örgütün genel sekreteri Uruguaylı Luis Almagro konunun görüşülmesi için 20 Ekim Perşembe günü toplantı kararı aldı. Toplantı ABD’nin başkenti olan Washington, D.C.’de yapılacak.
Bir başka önemli değişiklik, Castillo’nun 29 Haziran’da partisi Özgür Peru’dan (Peru Libre) partinin talebi üzerine istifa etmiş olması. Kendini sosyalist olarak tanımlayan Özgür Peru, Castillo’yu neoliberal politikalar uygulamakla suçlamıştı. Haliyle, zaten yasama organında azınlıkta olan Castillo destekçileri iyice zayıflamış durumdalar.
Bir başka önemli etkense Castillo’ya yönelik tepkilerin gün geçtikçe artıyor olması. Cuzco’da Castillo’ya tepki gösteren, hatta küfür eden vatandaşlar haberlere konu oldu. 28 Temmuz 2021’de yönetime gelen Castillo hükümetinde görev yapan bakanların sayısının şimdiden 70’i geçmiş olması yaşanan hükümet krizinin işaretlerinden biri sayılabilir. Anketler, Castillo’nun halk desteğinin yüzde 20 civarına düştüğünü gösteriyor. Castillo’nun yeğenleri hakkında çıkarılan yakalama kararı, kardeşinin eşinin hapse girmiş olması gibi gelişmeler de mevcut hükümetin meşruiyetinin altını oyuyor.
CASTILLO GÖREVDEN ALINACAK MI?
Castillo hükümeti kısa sürede çok sayıda skandalla ilişkilendi, istikrarsızlığın kural sayılabileceği Peru koşullarında bile olağandışı bir karmaşaya yol açtı, halk desteğini de büyük ölçüde kaybetti. Koşullar Castillo’nun görevden alınmasına engel olamayacak kadar zayıfladığını gösteriyor. Her ne kadar Castillo şimdiye dek geri adım atmayacağı yönünde açıklamalar yapmış olsa da mecbur kaldığında koltuğu terk etmekten kaçınamayacaktır. Yine de ben Castillo’nun en azından mevcut suçlamalar çerçevesinde görevden alınmayacağını düşünüyorum.
Castillo’nun görevden alınmayacağını düşünmemin en önemli sebebi mevcut koşullarda Castillo’nun azledilmesinin Peru’da yürütme üzerinde yargının büyük ölçüde tahakkümüne yol açacak olması. Başsavcılar yolsuzluklar suçlamalarıyla başkanların Kongre’de yüzde 50 oranında oyla azledilmelerini sağlayabilirlerse zaten çok istikrarsız olan Peru’da uzunca bir süre bir devlet başkanının normal görev süresini tamamladığını göremeyebiliriz. Castillo’nun mevcut rakiplerinin ileride kendi başlarına bela olabilecek böylesi bir durumdan kaçınmak istemeleri olası. Zaten partisinden bir nevi kovulmuş olan, ülkeyi yönetemediği ortaya çıkmış, halk desteği önümüzdeki günlerde yapılacak anketlerde tek haneli oranlara dahi düşebilecek Castillo’nun bu şekilde azledilmesine izin vermek başkanlık koltuğunda gözü olanlar için akılcı bir hamle olmayacaktır. Onun yerine mevcut girişimin bertaraf edilmesi ve orta vadede Castillo’nun Peru’nun alışıldık usulleriyle görevden azledilmesi yoluna gidilmesi Peru muhalefeti için daha tercih edilir bir strateji olsa gerek.
Başsavcı Benavides’in ve kardeşinin suç örgütleriyle olan olası ilişkileri de Benavides’in güçlenmesinin önüne geçme eğilimine artırabilir. 2025 yılına dek başsavcılığa devam edecek olan Benavides’in Castillo’yu görevden almasına izin verilirse Benavides’in ve bağlantılı olabileceği örgütlerin Peru’daki nüfuzunun artması mümkün. Bu da ülkenin önde gelen siyasetçilerinin çoğu için tercih edilecek bir durum olmayabilir.
Uluslararası dengeler de Castillo’nun bu şekilde azledilmesine pek uygun görünmüyor. Latin Amerika sol dalgası sonucu göreve gelen devlet başkanları her ne kadar Castillo’yla çok yakın ilişkiler kurmamış olsalar da Castillo’nun en büyük rakibinin Jair Bolsonaro, Álvaro Uribe ve Jeanine Áñez gibi aşırı sağcı siyasetçilere yakın olan Keiko Fujimori olması Latin Amerika’nın mevcut sol hükümetlerinin Peru’nun sağ muhalefeti karşısında konumlanmasına yol açabilir. Yükselen Peru aşırı sağı karşısında Castillo hükümetinin bir süre daha devrilmemesi bölgedeki çoğu hükümet için tercih edilen durum olacak gibi görünüyor.
BİTİRİRKEN
Her ne kadar mevcut koşullar Castillo’nun kısa vadede görevden azledilmeyeceğine işaret etse de Peru gibi başkan azletmenin çok normalleştiği bir ülkede Castillo da görevden alınabilir. Yine de muhalefetin bir kısmının başsavcılığın yürütme üzerindeki gücünü ciddi biçimde artıracak alışılmadık bir yöntemle Castillo hükümetini devirmektense bir süre daha bekleyerek alışıldık usullerle Castillo’nun azledilmesini hedefleyeceği kanısındayım. Başsavcının Benavides gibi şaibeli biri olması da bu kanımı güçlendiriyor. Kısa vadede Castillo’nun koltuğunu koruyacağını ama gerek halk desteğinin gerekse Kongre’deki gücünün git gide şimdikinden de daha zayıf bir hale gelmesini ve görev süresini tamamlayamadan başkanlığının sonlanmasını güçlü bir ihtimal olarak görüyorum.
Peru solunun aşırı sağcı Fujimori karşısında seçimi kazanmakta gösterdiği başarıyı Peru’nun toplumsal sorunlarını çözmekte, hatta bırakalım çözmeyi sorunların daha da kötüye gitmesini engellemekte dahi gösteremediği görülüyor.
Bu durum aşırı sağcı adaylar karşısında geniş ittifaklar kurarak bir şekilde sol adayı seçtirmenin sorunları çözmeye yetmediğini gösteriyor. Sol hareketlerin adaylarını devlet başkanı seçtirerek tavandan müdahale girişimleri yerine tabandan örgütlenmeye ağırlık vermeleri gerektiğini söyleyebiliriz. Küçük çaplı iktidar ilişkileriyle yeterince mücadele etmeden seçimlere odaklanmak seçilen adayın ulusal iktidar ilişkilerinde herhangi bir dönüşüm gerçekleştirememesi anlamına geliyor. Sonuçta farklı bir başkanın yönetimi altında aynı kişiler, aynı mekanizmalar, aynı söylemler yeniden devreye sokuluyor, bu durum da sıklıkla ezilenlerin umutsuzluğa ve depolitizasyona itilmesiyle sonuçlanıyor.